İlk önce sorunlara el attı. Kucağında bulduğu sorun yumağına dönmüş bir sistemin tıkanıklıklarını çözmeye ve yeniden doğru bir yapı kurmaya çalışıyor.
Daha önceki bakanların günlük politikalarının aksine çalışmalarını planlayıp, pilot uygulamalar yapıp ideal hale getirdikten sonra uygulayacağını açıkladı.
Çok doğru bir yaklaşımdı çünkü eğitimdeki bir yanlışın uzun yıllar sürüp gittiğini çok iyi biliyordu.
Ziya Hoca, öğretmenlerin gönlüne girmeden hedefine ulaşamayacağının farkında ve daha önce görülmemiş bir çaba ile değişik illerde, okullarda öğretmenlerle toplantılar yaparak onları motive etmeye çalışıyor. Onu her gün başka bir ilde görmeye alıştık.
Göreve başlayalı bir buçuk yıl geçti. Bu, eğitim sorunlarını çözmek için uzun bir süre değil. Ancak hem eğitimciler hem de vatandaşlar sabırsızlanıyor. İstiyorlar ki gözle görülür, elle tutulur bir iyileşme olsun.
Olaya böyle yaklaşanlara eğitimde aceleyle yapılan bir yanlışın bedelinin ağır olacağını hatırlamak isterim. Örneğin Ömer DİNÇER döneminde hiç düşünülmeden yapılan 60 aylık çocukların okula kaydı bir sene sonra geri alınsa bile o çocuklar ilkokulda ortaokulda, lisede, üniversitede hatta iş bulma yarışında hep geride kalacaklar. İki rakam değişikliği ile 600 bin çocuğun hayatının nasıl mahvedileceğinin en kötü örneği. O yüzden Sayın Bakana biraz daha süre vermek gerek.
O, yeni okul tasarımlarında bilgi kadar becerinin de yeri olacağını, sadece beyinlerin değil ruhların da eğitileceğini, çocukların bu gün için değil yarın için yetiştirileceğini ifade ediyor.
Okulların veriye dayalı yönetileceği, ihtiyacı olan kurumlara ve öğretmenlere rehberlik yapılacağı bir yönetim sistemi planlıyor. Böyle bir hedef için biraz daha beklemeye değmez mi!
Bu arada belirtmek isterim ki Sayın Bakanın alandaki sorunları ve eğitimcilerin olaylara yaklaşımını çok iyi bilen rehberlere ve yol arkadaşlarına ihtiyacı var.
Çünkü bunca çabasına rağmen yapılan bazı çalışmaların eğitim camiasında eleştirildiğini görüyoruz. Bu durum yapılacak çalışmaları doğru önceliklendiremeyen kılavuzların eksikliğinden kaynaklanıyor.
Bakanın bu hummalı çalışması sırasında onun kadar gayret eden bir ekibi görünmüyor. Elbette çalışan birileri vardır. Ancak kiminle sohbet etsek Ziya Hoca’nın tek başına tüm yükü taşımaya çalıştığı şeklindeki düşüncesini ifade ediyor. Bu yalnız görüntü ve tek başına çaba algısının da yok edilmesi gerekli.
Ne kadar iyi savaşçı olursa olsun, bir komutanın tek başına zafer kazandığı görülmemiştir. Hele ki cehaletle savaştaysanız. Cehalet dediysek okuma yazma bilmeyenler değildir kastımız. Okumuş cahillerdir…
Sayın bakanımıza başarılar dilerim.
Doğan CEYLAN