DERSANE SADECE BİR KILIFTIR

       Kimi meseleler vardır ki sebep sonuç ilişkisi ile alakadardır. Zahirde görünene bakıp değerlendirmek sağlıklı neticeler vermez. Türkiye de dershanelerin kapatılması sadece bir ticari kuruluşu kapatmak ya da, eğitim ile alakalı bir konu değildir. Bu meseleyi doğru tahlil etmek için biraz geçmişe gitmekte fayda vardır. Mesela Rahmetli Erbakan Hoca ile cemaat arasında hep bir soğukluk vardı. İsrail Mavi Marmara’ya baskın yaparken farklı sesler duymuştuk. Cübbeli Hoca Hapis yatarken Cemaati suçlamıştı. Mesela Oslo görüşmeleri ardından Mit Müsteşarı hakkındaki davadan da farklı sesler çıkmıştı. Gezi olayları sırasında görüş farklılığı olmuştu. Bu konular dışında tek mutabık kalınan husus Balyoz ve benzeri davalardı.
       Bütün bunlar günlük olaylar ve çıkar al verleri olarak değerlendirilirken işin özü Cemaat ile Milli Görüş geleneği arasında İslami bakış açılarında büyük farklılıklar vardır. Birisi daha doğucu ve Radikal söylemleri tasvip ederken ötekisi daha ılımlı büyük oranda yerli (fakat son birkaç yıllık yaklaşımlar hariç) söylemlere sahiptir. Milli Görüş en azında bir bölümü Mısırlı Seyit Kutup ve Pakistanlı Mevdudi anlayışından beslenirken Cemaat Said-i Nursi ve Fettulah Hoca’nın yakın geçmişte Alvarlı Mehmet Lütfi Efendi uzak geçmişte ise Ahmet Yesevi hazretlerinin düşüncesini harmanlamakla yeni bir anlayış geliştirmiştir. “Mesela Elmalılı Hamdi Yazırlının Hak Dini Kuran Dili tefsiri Cumhuriyet döneminin en önemli yerli tefsiridir. Ayrıca Ameli konuları içeren Ömer Nasuhi Bilmen ilmihali aynı ölçülerde yerlidir. İtikadi manada Maturidiliğe ameli mana da Hanefiliğe dayanmaktadır. Birileri bunları muteber görmüyor acaba kim ve niçin?”
      Böyle bakıldığında Milli Görüş daha çok itikadi anlamda Eşariliğe (İmamı Hanbel’e göre Kelimeyi Tevhi di dil ile ikrar kalp ile tasdik aza ile amel esastır) yakın durmuşken Cemaat Maturidiliğe (Kelime-i Tevhid-i dil ile ikrar kalp ile tasdik yeterlidir) daha yakın durmuştur. Cemaat akıl ve nakil söylemlerinde aklı önemserken Milli Görüş geleneğinin en azında bir bölümü nakli esas almaktadır. İman hakkındaki yorumlara gelince esas olan imanın ne olduğu nasıl olması gerektiği ve hakiki müminin kim olduğu konusunda yoğunlaşmak olması gerekirken kimileri bunun aksini savunmaktadır. O da kafirin kim olduğu hangi fiilin küfre götürdüğü veya imandan nasıl çıkıldığı ile meşgul olmaktır. Son cümlemizde bahsettiklerimiz Selefiler ve Radikal İslamcılar diye tabir ettiğimiz kısımdır. Cemaat ve Milli Görüş denkleminde bu iki farklı söylemin hangisinin kime ait olduğu yorumunu da sizin takdirinize bırakıyorum.
   Meseleye Millet kavramında bakıldığı zaman dilimize yerleştiği tanımlamayla Millet aynı coğrafi sınırlar içerisinde ortak dil, din, tarih, kültür birlikteliği içerisinde yaşayan kederde tasada sevinçte ortak ülküleri paylaşan sosyolojik bütünlüktür denile bilir. Fakat Milli Görüş içerisinde Başbakan da buna dahildir Milleti ümmet olarak algılar. Fettulah Hoca Cemaat ise Millet kavramını yukarıdaki tanım çerçevesinde görür. Hatta birçok yazar ve çizer bu yüzden Cemaat’i Türk- İslamcı olarak değerlendirir. En azında yola çıkarlarken böyleydi diyebiliriz.
   Sonuç olarak gelinen noktada meselede elbette rant paylaşımı vardır. Elbette kadro kapma kavgası vardır. Elbette güç ispatı vardır. Ancak temel meseleler dahil olmak üzere aralarında derin fay hatları bulunan iki ayrı görüşün çatışması olarak bakmak yanıltıcı olmaz. Kızlı erkekli öğrenci evleri kılıftı. Dershanelerden sonra sıra öğrenci evlerine gelecektir. Şimdiden ikazımdır.

Remzi ÖZMEN Güncelleme Tarihi: 24 Kasım 2013, 00:00