Ortaokula başlayan çocuğu elinde üç oyuncakla içeri girdi. Masaya oturmadan önce haber kanalını değiştirip bir çizgi film açtı. Sonra yemek masasının üzerine koyduğu oyuncaklarıyla oynamaya başladı.
Tabağındaki çorbadan bir kaşık bile almadan oynamaya devam etti. Bir süre sonra annesi UYARDI. Oğlum yemeğe başlasana, bak çorban yine buz gibi oldu.
Çocuk, umursamadı. Bir yandan oyuncaklarıyla oynarken diğer yandan gözü belki yüz kere izlediği çizgi filmdeydi.
Herkes çorbasını bitirdi ama çocuk hala yemeğe kaşık vurmamıştı. Anne, sesini daha yükselterrek “Bırak elindeki oyuncakları.” diye ÇIKIŞTI.
Çocuk “Tamam ya deyip kaşığının ucuyla biraz çorba alıp içti. Yüzünde bir tiksinme belirdi. Ben çorba içmek istemiyorum.” dedi. Anne “Hayır, içeceksin!” diye BAĞIRDI. Öfkeyle kalkıp televizyonu kapattı. Çocuk kapatma anne diye mızmızlandı.
Çocuk birkaç kaşık çorba içtikten sonra yine oyuna daldı. Anne, “Bırak artık şunları, bırak dedim sana.”diye KÜKREDİ. Çocuk ağlamaklı bir sesle “Ben yiyemiyorum, tabağımı al.” dedi. Annesi öfkeyle kalkıp tabağında kalan çorbayı döktü ve birkaç kaşık yemek koydu.
İçli bir sesle:
Sizin için o kadar çaba harcıyorum, işten yorgun geldiğim halde siz güzelce yiyesiniz diye çeşit çeşit yemekler yapıyorum. Neden bana bunu yapıyorsunuz, diye kendine acındırdı.
Annenin konuşması üzerine birkaç kaşık yemekten sonra aynı olaylar yemek faslında da yaşandı. Annenin sinirleri iyice bozuldu. Kadıncağız, her gün yaşadığı yemek savaşından yine yorgun düştü:
Her gün aynı şey, bıktık artık. Bir gün bile huzur içinde yemek yiyemiyoruz. Benim ömrüm böyle mi geçecek? Ne pişirsem yemiyorsunuz.…. Uzun uzun ağlarcasına konuştu.
Kocasına dönüp sen de bir şeyler söylesene dedi.
Kocası başını salladı. Çocuklara, açlık çeken göçmenlerden, bir lokma ekmek için çöp toplayan insanlardan, trafik ışıklarında su satan çocuklardan bahsederek yemeklerini yemeleri ve annelerini üzmemeleri için bir konuşma yaptı. Bunun ancak bir öğün etki edeceğini ertesi gün yine aynı sıkıntıların yaşanacağını iyi biliyordu.
Sonra eşine döndü ve sordu: Hatırladın mı? Neyi?
Daha bebekken yemek yedirmek için cep telefonundan sürekli bir şeyler açtığında, televizyonun karşısına geçirdiğinde, sırf ağzını açsın diye çeşit çeşit oyuncakları önüne koyup oyun oynatarak yemek yedirmeye çalıştığında seni nasıl uyardığımı?
Yapma! Çocuk yemek yediğinin bile farkına varmıyor. Yemeği, oyun oynamak sanıyor. Çocuklarımıza iyilik ettiğini zannediyorsun ama aslında onlara doğru yemek yeme alışkanlığı kazandırmayarak zarar veriyorsun. Bir ömür boyu bu yaptıklarını hem onlar çekecek hem de sen çekeceksin. Ne olur yapma, demiştim. Kadın boynunu büktü.
Haklıydın ama annelik işte! Annelik, için acısa bile gerektiğinde duygularını bir kenara bırakıp çocuğun için doğru olanı yapmaktır. Umarım bu olanlardan ders almışsındır…
Doğan CEYLAN
Güncelleme Tarihi: 09 Mart 2020, 15:51