Harçlar kalktı diye sevinirken, yeni bir sürprizle karşı karşıya kaldık.
Hem de eskisi gibi değil, ciddi anlamda para alınacakmış.
Peki böylesi bir durum, öğrencileri ayağa kaldırmaz mı?
Bırakın ayağa kaldırmayı, havaya fırlatır.
Hele hele böylesi kritik bir dönemde...
Parası olmayan borçlansın
Şimdi durduk yerde, bu tartışma da nereden çıktı demeden önce, isterseniz gelin önce Cumhuriyet’in bu konudaki haberine bir göz atalım:
“3 buçuk milyon üniversite öğrencisinden katkı payı almamaya karar veren hükümet, devlet üniversitelerini tamamen paralı yapmaya hazırlanıyor. ‘Türkiye’de parasız eğitimle sosyal adalet arasında ilişki kurulması söz konusu olamaz’ mantığıyla hazırlıkları sürdürülen 10. Kalkınma Planı’na göre devlet üniversitelerinde sadece alt gelir grubuna tam burs verilmesi düşünülüyor.
AKP hükümeti ağustos ayında, ikinci öğretim öğrencileri hariç 3 buçuk milyon üniversite öğrencisinin ödediği katkı payını kaldırmıştı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu’nun konuyla ilgili kararını açıklarken, ‘Böylelikle üniversite öğrencilerimizin, bu dönemlerini daha rahat geçirmeleri, imkânlarını biraz daha genişletmek mümkün olabilecek’ demişti.
Kalkınma Bakanlığı tarafından düzenlenen 10. Kalkınma Planı Yükseköğretim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması Özel İhtisas Komisyonu, 5-6 Eylül tarihlerinde toplandı. Komisyon toplantısının sonuçları, aralarında Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Kalkınma Bakanlığı ve üniversite rektörlükleri temsilcilerinin de bulunduğu komisyon üyeleri çoğunluğu tarafından kabul edildi.
Üniversitelerin mali bakımdan özerk olması ile ilgili kararların alındığı çalıştayın sonuç raporunda, ‘Üniversitelerin bütçe yönetiminde serbest olması gerekir. Üniversiteler gerektiğinde borçlanarak fon yaratabilmelidir. Yaratılan kaynakları kendi amaçları doğrultusunda harcayabilme yetkisine sahip olmalıdır. Kadro ve çalışan ücretlerini belirlemede serbestliğe sahip olmalıdır. Devletin ana ödeneği kurumsal performans kriterlerine göre sağlanmalıdır’ ifadeleri kullanıldı.
Çalıştayda, ‘Öğrencilerin öğrenim masraflarına katılmaları gerekmektedir. Türkiye’de uygulanan vergi politikası ve gelir dağılımındaki sorunlar dikkate alındığında, parasız eğitimle sosyal adalet arasında ilişki kurulması söz konusu olamamaktadır. Bu açıdan tam burs politikasının sadece alt gelir grubuna yönelik olması gerekmektedir’ ifadeleri de karara bağlandı.”
Doğru mu, yanlış mı?
Herkese bedava ders kitabı gibi ikinci öğretim hariç istisnasız tüm öğrencilere bedava üniversite uygulaması da popülist bir yaklaşımdı.
Kaynakları bu kadar sınırlı olan bir ülkede trilyoner çocuğuna bedava kitap vermek, bedava okutmak kimin fikriydi bilmiyoruz ama uzun süreli olmayacağı ta en başından belliydi.
Üniversitelerin makul bir ücreti olur, ödeyen öder, ödeyemeyenin yerine de devlet verirdi.
Zaten bugüne kadarki uygulama da bu yöndeydi.
Yani taşlar yerli yerine oturmuştu.
Öğrencinin yarıya yakını harç kredisi alırken diğer yarısı böyle bir ihtiyaç hissetmiyordu.
Ve devlet, isteyen herkese harç kredisi veriyordu.
Yani parası olmadığı için okuyamıyor sözü havada kalıyordu...
Şimdi ne olacak?
Öğrenciden alınan harç kredileri, hatta daha fazlası, öğrencilere, yemek, spor ve sağlık hizmetleri ve klüpler için geri dönüyordu.
Kaldırıldıktan sonra yemek ücretlerinin artmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Nitekim öyle de oldu.
Birinci öğretim için kaldırılıp, ikinci öğretimin unutulması ya da dışlanması ise bu konudaki bir başka yanlıştı.
Şimdi harçları kaldırıp, öğrenim ücreti getirilirse bu da daha büyük bir yanlış olacak.
Hem de önümüzde çok ciddi seçimler varken!..
Peki bu böyle gider mi?
Yani kitap bedava, üniversite bedava, her şey bedava mantığı ile eğitim sisteminde kalite artar mı?
Eğer devlet bütçenin tamamını ayırırsa belki ama bugünkü koşullarda her ne kadar en büyük payı eğitime ayırsanız da, öğrenci başına yapılan harcama konusunda Avrupa’da sonunculuktan kurtulamayız...
Paralı eğitim öyle ya da böyle, bugün olmasa da yarın mutlaka Türkiye’nin gündemine gelecek ve hatta gerçekleşecek.
Bürokrasinin bu konuyu masaya yatırıp formüller araması da bunun en önemli kanıtı...
Özetin özeti: Üniversiteler zaten yeterince gergin. Ne olur yeni gerginlikler yaratmayalım...
kaynak:egitimajansı.com