ZORLA VATANDAŞIN BAŞINI AÇAN DEVLETTEN,VATANDAŞINI BAŞTACI YAPAN DEVLETE GEÇİLMELİDİR

ZORLA VATANDAŞIN BAŞINI AÇAN DEVLETTEN,VATANDAŞINI BAŞTACI YAPAN DEVLETE GEÇİLMELİDİR
 Ülkemizde devlet yarım asra yakındır halkın inançları ile kavgalıdır. İnanç özgürlüğünü kısıtlayan despotik yaptırımlarla yıllardır toplum mühendisliği yapmaya çalışmaktadır. Üniversite kapılarında yaşanan dramlar, ikna odalarında yapılan imha süreçleri, kamuda disiplin süreçlerini işletip işine son verilenler dâhil, yapılan baskı ve dayatmalar sadece ve sadece devletle milletin arasını açmıştır. Milletine yabancı devlet ve devletine küskün millet oluşmuştur. Devletle milletin arasındaki makasın açılmasını hızlandıran uygulamaların darbe dönemlerinde zirve yapması şaşırtıcı olmamıştır. Türkiye, gelinen nokta itibariyle bugün darbeler ve darbecilerle yüzleşmektedir. Demokrasi üzerindeki vesayet gölgesi her geçen gün kalkmakta ve devlet millet bütünleşmesi gerçekleşmektedir.

 Bugün üniversite kapılarındaki dramı, 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasını, kuran kurslarına yaş sınırlamasını, Milli Güvenlik Dersi marifetiyle eğitimcilerin fişlenmesini, katsayı zulmünü, öğrencilere tek tip kıyafet dayatmasını, öğretmen adaylarına stajı zindan eden yaptırımları konuşmuyoruz. Bunlar önemli ve atılması gereken adımlardı. Bu adımlara bir yenisi daha eklenmelidir. O da kamu çalışanlarının saçı sakalı, bıyığı, tırnağı ile uğraşan, erkeklerin favori uzunluğu, kadınların ise ayakkabılarının topuk uzunluğu ile ilgilenen, giydiği pantolonun kumaşını belirleyen, kadınlara başı açık olarak çalışmayı dayatan 1982 darbe dönemi kalıntısı çalışanların kılık kıyafetini belirleyen yönetmeliğidir. Devlet zorla vatandaşının başını açtırmak için vatandaşından vergi almamaktadır. Vatandaş devlet bana zulmetsin diye devlete karşı yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Şeyh Edebali “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” demiştir. İnsan hak ve özgürlüklerinin önündeki vesayet izleri kaldırılmalı, zorla vatandaşının başını açan devletten, vatandaşını baş tacı eden devlete geçilmelidir.

 Kılık Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 Milyonun İrade Beyanını Başbakan’a Sunacağız

Eğitim-Bir-Sen olarak, 30 Kasım’da TBMM önünde başlattığımız kamuda kılık kıyafet özgürlüğü eylemimizi, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü 81 ilde basın açıklamaları ve 2 Ocak 2013’te yeni yılın ilk mesai gününde iş yerlerine serbest kıyafetle giderek sivil itaatsizlikle devam ettirdik. Memur-Sen ailesi olarak da kamuda kılık kıyafet özgürlüğü talebimizde kararlıyız. Kararlılığımızı ortaya koymak için Ocak ayı içinde 10 milyon imza toplayıp Başbakanlığa irade beyanında bulunacak ve imzaları hükümete sunacağız.

 KHK’nın Tedavisi Ek Ödemenin de Telafisi Olsun

Anayasa Mahkemesi, 666 sayılı KHK’nın iptali istemiyle açılan davada, bazı maddelere yönelik iptal kararı vermiştir. Kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasını müteakip doğacak kaosun önlenmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı, ivedilikle hareket ederek, iptal edilen hükümlere dönük yasal düzenlemeler yapmalıdır. 666 sayılı KHK’da unutulan öğretmenler ve öğretim elemanları bu defa kesinlikle unutulmamalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, öğretmenler ve öğretim elemanlarının 666 sayılı KHK ile  uğradıkları ek ödeme mağduriyetinin telafisi için bulunmaz bir imkândır. 666 sayılı KHK ile  ortaya çıkan ek ödeme eşitsizliği giderilmeli, iptal kararı üzerine yapılacak yasal düzenlemelerde KHK’nın tedavisi ile birlikte ek ödemenin de tedavisi yapılmalıdır.

 

Görevde Yükselme Yönetmeliği Sınav Esaslı Olacak Şekilde Değişmelidir

Milli Eğitim Bakanlığı 950 yeni şube müdürlüğü kadrosu ile birlikte münhal olan eski şube müdürlüğü kadrolarına geçici olarak görevlendirme yapılmasına yönelik yayınladığı ve peşinden geri çektiği genelge ile kafa karışıklığını ortaya koymuştur. Bakanlık pansuman yöntemler yerine köklü çözümlere yönelmelidir. Başbakanlıkla da görüşülerek Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde değişikliğe gidilmesini sağlayarak şartları tutanlara yönelik adil, şeffaf, sınav esaslı bir seçme yöntemine geçilmelidir. 12 yıldır şube müdürlüğü kadrolarına asaleten atama yapılamamaktadır. Bu durum şef kadrosunda çalışan yöneticilerimizi de mağdur etmektedir. Görevde yükselme her eğitim çalışanının hakkıdır. Geçici görevlendirme geçici çözümler getirmekte ama kalıcı sorunlara neden olmaktadır. Eğitim-Bir-Sen olarak bu konuda acilen adım atılmasını ve sınav esaslı yönetmelik hayata geçirilmesi, herkese eşit şartlarda görevde yükselme hakkı sunulmasını bekliyoruz.

Okul Yöneticisi Olmak Ateşten Gömlek Giymeye Döndü

Eğitim kurumlarına bütçe verilmesi nedeniyle yaşanan sorunlar, Bakanlığın uçuk talimatları ile her geçen gün daha da derinleşmeye başladı. Milli Eğitim Bakanı Sayın Dinçer’in kayıt dönemlerinde bağış alınmamasına yönelik geçmişte yayınladığı genelgenin akabinde başlattığı inceleme ve soruşturma süreci 3 binin üzerinde yöneticinin haksız yere ceza alması ile sonuçlanmıştı. Okul yöneticilerinin Okul Aile Birliği bünyesinden çıkarak kurtulması, okulların bütçe sorunu nedeniyle yaşadığı sorunlardan kurtulmaya yetmedi. Bakanlık her hangi bir bütçe vermediği okullara bol bol talimat vermektedir. En son sınıf annelerinin okul aile birliklerine yardımcı olmaması talimatı bütçesiz okulları bağışla birlikte nefes alamaz hale getirmiştir. Yardımcı hizmetli, güvenlikçi olmayan okullarda, günlük rutin giderler için bile kaynak bulamayan okullarda un yok, şeker yok, su yok ama okul yönetimlerinden helva istenmektedir. Okul yöneticisi olmanın zorluklarına bir de Bakanlığın uygulamadan habersiz, alandan kopuk talimatları eklenmiştir. Okul yöneticisi olmak adeta ateşten gömlek giymek haline gelmiştir. Bu saçmalığa ya bütçe verilerek ya da saçmalıklara bir son verilerek dur denmelidir.

Eğitim Çalışanlarının Sorunları Bir An Önce Çözülmelidir

Milli Eğitim Bakanlığı, görevde yükselme yönetmeliği, yönetici atama yönetmeliğini, öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliğini ve bakanlıkta işleri soğumaya bırakma alışkanlığını bir an önce değiştirmelidir. Ara dönemde bir araya gelmeyi hayal eden öğretmenler, sınıflardaki ücretli öğretmenlerin yerine kadrolu atanmak isteyen öğretmenler, amirlerinin iki dudağı arasında olan, görev tanımları ve çalışma süreleri ile ilgili yönetmelik yapılmadığı için 7/24 çalışıp 40 saat üzerinden ücret alan başta yardımcı hizmetliler olmak üzere birçok eğitim çalışanı var. Bizim sorunlarımız çözülecek mi diye bekleyen eğitim çalışanları da Bakanlık da bir an önce bu belirsizliklerden kurtulmalı, eğitim çalışanlarının sorunları çözülmelidir.

 

Murat BİLGİN

EĞİTİM-BİR-SEN Genel Başkan Yardımcısı

Güncelleme Tarihi: 07 Ocak 2013, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER