YETER ARTIK,BIÇAK KEMİĞE DAYANDI ! KADROMUZU İSTİYORUZ.

Hükümetin genel seçim öncesi 300 bin civarında sözleşmeli çalışanı 4 Haziran 2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 632 sayılı KHK ile kadroya alınmasının ardından başlayan beklenti, aradan geçen yaklaşık on yedi aylık süreye rağmen gerçekleşmedi

YETER ARTIK,BIÇAK KEMİĞE DAYANDI ! KADROMUZU İSTİYORUZ.
  Mahalli İdarelerde çalışan sözleşmeli personel kadroya dahil edilmeyerek resmen bir üvey evlat muamelesi yapılmış, anayasanın eşitlik ilkesi hiçe sayılarak ayrımcılık uygulanmıştır.
Mahalli idarelerde çalışan sözleşmeli personelin neden kapsam dışı kaldığını anlamakta zorluk çekmekteyiz. Belediye ve özel idare bünyesinde çalışan sözleşmelilerin kapsam dışında olması hakkaniyet, adalet ve eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.Bu durum ayrıca Anayasanın Eşit işlem yapma yükümlülüğüne de aykırıdır. Bu KHK’yı hazırlayanların Anayasanın Eşitlik ilkesinden haberi yok mu? “TC Anayasası’nın 10. maddesi “…hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır” hükmünü amirdir. Buradan anlaşılan, eşitlik ilkesinin, sadece idare makamlarına, yani kanunun uygulayıcılarına değil, aynı zamanda kanun koyucuya, yani yasama organına da hitap ettiğidir.
İlgili KHK’nin tüm sözleşmeli personeli kapsamaması sebebiyle, hukuki statüleri birbiri ile aynı olan sözleşmeli personel arasında ayrımcılık ortaya çıkmış ve benzer şartlar altında istihdam edilen personelden bir kısmının devlet memuru kadrosuna geçirilmesi, bir kısmının ise kapsam dışında tutulması sonucunda, Anayasal eşitlik ilkesi zedelenmiştir.
Belediye çalışanları ile il özel idarelerinde çalışanlar, kurumların teşkilat kanunlarına göre çalışan sözleşmeliler üvey evlat mıdır?”
“5393 sayılı Kanunun 49. maddesi ile 5302 sayılı Kanunun 36. maddesinde “Bu personel hakkında bu Kanunla düzenlenmeyen hususlarda vize şartı aranmaksızın 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre istihdam edilenler hakkındaki hükümler uygulanır.” denilmektedir. Devlet Personel Başkanlığı’nın da ilgili kanunlar kapsamında çalıştırılan personelin 657 sayılı Kanunun 4/b maddesi uyarınca çalıştırılıyormuş gibi değerlendirileceğine dair çeşitli görüşleri bulunmaktadır. Dolayısı ile bu kapsamlarda çalıştırılan personelin de 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca yargıya taşınmış benzer konularda, mahkemeler belediye ve il özel idarelerde görev yapan sözleşmeli personelleri 4/b statüsünde değerlendirmektedir. Tüm bu görüş ve mahkeme kararlarında 4/b’lisiniz deniyor biz de o zaman diyoruz ki; 632 sayılı KHK ile 4/b’li çalışanlara kadro verdiniz, sizlerin değerlendirmesine göre bizde 4/b’liysek o zaman kadromuzu vermemekte neden direniyorsunuz?
Son zamanlarda sözleşmeli personellerimizin yaşadıkları uluslararası mahkemelere taşınsa eminiz ki; ülkemizin prestiji uluslararası platformda yerlerde sürünürdü. İşe başlatılırken imzalattırılan istifa dilekçelerinin işleme konulması, doğum iznine ayrılan bayan personelin sözleşmesinin feshedilmesi, maaşlarının yarı yarıya düşürülmesi, kadrosu dışındaki işlerde çalıştırılması gibi konular sıkça karşılaştığımız konulardandır. Tüm bu yaşanan olumsuzluklar neticesinde diyoruz ki;Sözleşmeli ve geçici personel istihdamı tamamen kaldırılmalıdır!
Sendikamız Türk Yerel Hizmet-Sen’in uzun yıllar boyunca sözleşmeli personellerimiz adına sürdürdüğü mücadelenin temelinde; sözleşmeli personel çalıştırılması uygulamasının uluslararası sözleşmelerde tanımlanarak, ülkelere tavsiye edilen düzgün iş, “decent work” kavramına uygun olmadığı, kamu istihdamına güvencesizliği yerleştirdiği, çok başlı bir uygulamanın önünü açtığı ve karmaşık bir istihdam yapısı doğurduğu gerekçeleri yatmaktadır. Bu nedenle sözleşmeli istihdamı uygulamasının kaldırılması ve 657 sayılı kanunun 4/c maddesi kapsamında çalıştırılan geçici personel dâhil olmak üzere, kamu istihdamı mantığına uymayan ve esneklik içeren sözleşmeli belediye ve il öze3l idaresi personeli, vekil imam, vekil ebe, vekil, ücretli öğretmen gibi tüm çalışanların kadroya geçirilmesi temel hedefimizdir.
Adaletsizliği ilke; haksızlığı gelenek haline getirenler, sorunları çözmemek için direnmişlerdir!
Siyasi iktidar, 10 yıllık icraatı boyunca kamu kesiminde memurluk güvencesini yok ederek yerine güvencesiz sözleşmeli personel çalıştırılması uygulamasını hâkim kılmaya; kamu istihdam rejimini, özel kesim istihdam rejimi benzeri bir yapıya çevirmeye çalışmıştır. Son zamanlarda bu düşüncelerini aleni olarak dillendirmeye başlamıştır.
Sözleşmeli personel, “esneklik” adı altında, her türlü güvenceden mahrum, tayin hakkı olmayan, aile bütünlüğünün korunmadığı, her türlü istismara açık şekilde, bir zorlama ile karşı karşıya kalmıştır. Siyasi iktidarın, kamuda özel kesime benzer yapı oluşturma hedefi, son 10 yılda sözleşmeli personel sayısının 10 binler dolayından 300 bine çıkmasına neden olmuştur.
Bugün gelinen süreçte, sözleşmeli personel çalıştırılması uygulamasının mucidi olan bu hükümetin, yıllardır kamuya aldığı sözleşmeli personeli kadroya geçirmesi, yaptığı hatayı kabul ettiğinin en açık göstergesidir. Ancak bu noktada, siyasi iradenin büyük bir ikilem içinde olduğunu görüyoruz. Geçtiğimiz yıl içerisinde hükümet tarafından kamuoyuna açıklanan istihdam stratejisinin, esnek istihdam modeli üzerine oturtulması ve yayımlanan KHK’nin sözleşmeli personel uygulamasına son vermemesi, yapılanların, mevcut bir sorunu çözmekten çok, seçim öncesinde, sözleşmeli çalışanlarımızın gönlünü almak amacı güden bir girişim olduğunu ortaya koyarken, kadro verilmemiş olan sözleşmeli personele yeni bir seçimi işaret eder bir tablo ortaya çıkarmaktadır. %50 oy alan bir siyasi partinin böyle küçük hesaplara ihtiyacı olmadığı kanaatindeyiz.
Sözleşmeli istihdamına son verilmesi yolunda, büyük bir fırsat kaçırılmaktadır.
Çıkarılan kararname, kamuda sözleşmeli personel uygulamasını sona erdirmemiş, yalnızca mevcut sözleşmeli personelin bir kısmını kadroya geçirmiştir.
Bu şekilde, kamuda sözleşmeli sorunu çözülmüyor. Aynı anlayış devam ederse önümüzdeki aylarda, kamuya alınacak personel sözleşmeli esaslara göre istihdam edilecek, değişen bir şey olmayacaktır. Dolayısı ile sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi, yalnızca mevcut sözleşmeli personel açısından bir anlam ifade etmektedir. Kamuda sözleşmeli, geçici ve güvencesiz istihdam uygulaması, aynı şekilde devam etmekte ve mantık değişmemektedir.
Oysa çıkarılacak KHK ile kayıtsız şartsız tüm sözleşmeli çalışanlar, kadroya alınıp, bu uygulamaya son verilmek suretiyle, yüzbinlerce sözleşmeli çalışanın sorunları bir kalemde çözülebilirdi. Ancak adaletsizliği ilke edinen siyasi anlayış, böyle bir düzenleme yaparken dahi ayrıcalık ve adaletsizliklerle dolu bir karara imza atmış ve sorunun temeline inmeden, yüzeysel bir geçişle, günü kurtarma yolunu seçmiştir. Tüm bu yaşananlar yetmezmiş gibi bazı kurumlarımızdaki farklı statüde görev yapan sözleşmeli personele sonradan tekrar kadro verilmiş, bir bakanlığı dahi olmayan Mahalli idareler personelleri yine göz ardı edilmiştir. Genel Başkanımız İlhan Koyuncu’nun da aralarında bulunduğu Türkiye Kamu-Sen heyetinin, Sayın Başbakan ile yapılan görüşmede Sayın Çalışma Bakanının da bulunduğu ortamda, bizzat Başbakan tarafından ilk Bakanlar Kurulu Toplantısında konu gündeme gelecek demiş aradan geçen sekiz aylık sürede her ne hikmetse konu Bakanlar Kuruluna gelememiş, ilk etapta 16.500 olarak açıklanan sözleşmeli personel sayısının bu gün 20.000’i geçtiğinden bahsedilmektedir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur? Atasözünü hatırlatmaktadır.
Türk Yerel Hizmet-Sen sözleşmeli personel için verdiği mücadeleyi sürdürmekte kararlıdır!
Sendikal mücadelemiz, kamu kesimi başta olmak üzere, tüm ülkede istihdam mantığının güvenceli, sürekli ve uluslararası sözleşmelerde tanımlanan “düzgün iş” kavramına uygun hale getirilmesidir. Günübirlik uygulamalarla yapılan iyileştirmeler, sorunun geneline yönelik bir çözüm getirmeyecektir. Bu noktada hükümet, yaptığı hatayı kabul etmesine rağmen, sözleşmeli personel uygulamasına son vermeyerek başka bir yanlışa daha imza atmıştır.
Bugün gelinen süreçte, sözleşmeli personelimizin bir kısmının kadroya geçirilmesinde kuşkusuz ki en büyük pay, sözleşmeli personelin sendikal haklara kavuşturulmasıyla başlayan ve yaptığı iş bırakma eylemleriyle, basın açıklamalarıyla, kampanyalarla, mitinglerle ve hukuki girişimleriyle Türkiye Kamu-Sen ve sendikamıza aittir. Eğer Türkiye Kamu-Sen’in sözleşmeli personel adına yaptığı bu etkili eylemler olmasaydı yetkililerin sözleşmeli personelin varlığından dahi haberi olmayacaktı. Bu dönemde birçok üyemiz, sözleşmeli personelimizin hakları için yaptıkları eylemler sonrasında soruşturmalara maruz kaldılar. Bir kısmı, bu eylemler nedeniyle işten el çektirildi ve mahkeme kararıyla işlerine döndü. Bir bölümü sürgüne gönderildi. Türkiye Kamu-Sen ve bağlı sendikalarımız, çalışanlarımızın hakları için mücadele ederken bazı sözde sendikalar ise, idareye ihbar mektupları yazarak, muhbirlik yapıyor, çalışanları içten vuruyor, siyasi iradeyle çay içme törenleri yaparak sendikacılık yaptıklarını zannediyorlardı. Bu nedenle sözleşmeli personelimizin elde ettiği ve edeceği haklarında, yaşanan zorlukları, yapılan fedakârlıkları ve çekilen acıları unutmamak gerekmektedir.
Türk Yerel Hizmet- Sen olarak, sözleşmeli personelin bir kısmının kadroya geçirilmesini, olumlu bir gelişme olarak görmekle birlikte, Mahalli İdarelerde çalışan sözleşmeli personellerin de kadroya geçirilmeden sorunun tam anlamıyla çözülemeyeceğini kamuoyuna bildirmeyi bir gereklilik olarak görmekteyiz.
Bu alandaki mücadelemiz, kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici, vekil ve kısmi zamanlı personel çalıştırılması uygulaması son buluncaya kadar sürecektir. Kararlıyız, haklıyız, kazanacağız.”
Bahri Kapusuzoğlu
Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Sekreteri
Güncelleme Tarihi: 17 Ekim 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER