YASAKÇILIK BİR DAHA TESCİL EDİLMİŞTİR.

Memur-Sen Ankara İl Başkanı Ve Eğitim-Bir-Sen Ankara 1 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kır;

YASAKÇILIK BİR DAHA TESCİL EDİLMİŞTİR.

Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik 27.11.2012 tarihli ve 28480 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Böylece yeni yönetmelik hükümleri ile eski yönetmelik hükümleri yürürlükten kaldırmıştır.

 Yeni yönetmelik başörtüsü sorununu yine çözmemiştir

Söz konusu yeni yönetmelik her ne kadar başörtüsünü yasaklayan 12 Eylül darbe ürünü yönetmelik hükümlerini ortadan kaldırır mahiyette hazırlanmış olsa bile kız öğrenciler; imam-hatip programı uygulanan çok programlı liseler ile imam-hatip ortaokul ve liselerinde tüm derslerde, ortaokul ve liselerde ise sadece seçmeli Kur’an-ı Kerim derslerinde başlarını örtebilecek olması ve diğer derslerde ve okul içinde başlarını açmak zorunda bırakılması yine soruna kökten çözmediği gibi yeni bir tartışma ortamına da beraberinde getirmiştir.
 
      Yasakçı yönetmelik hükümleri kaldırılmış görünse de yasakçılık aynen devam ettirilmiştir.

  Şimdi bu yönetmelikle başörtüsü sorunu çözüldü mü diyelim yoksa hiç yoktan iyimi diyelim? Bu yönetmelikle zahiren 12 Eylül darbe ürünü yönetmelik ortadan kaldırılmış gösterilse de Müslümanlara yönelik özdeki yasakçılık aynen devam ettirilmiştir.

Bizim bilmediğimiz Hürriyetleri kısıtlayan yeni bir yasal düzenleme var mıdır?

  İmam-Hatip Liselerinin dışındaki okullarda ve kamu kurum ve kuruluşlarında hukuki dayanaktan yoksun başörtüsü yasağının hala devam ettirilmesinin mutlaka  ana bir gerekçesi olmalıdır? Anayasanın 13. maddesine göre 'Temel hak ve hürriyetler, ancak 'kanunla' sınırlandırılabilir' ifadesi yer almaktadır. Anayasanın  bu hükmüne istinaden  bu güne kadar  kanunla hürriyetleri kısıtlayan her hangi bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Halktan gizlenen, hürriyetleri kısıtlayan yasal bir düzenleme var da biz mi bilmiyoruz?

 Başörtüsü yasağının Anayasa ve yasalarda belirlenen cezasının karşılığı nedir?
 Yine Anayasanın 38. Maddesinde  Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.’ denilmektedir.  Tıpkı av yasağı, seçim yasağı, kapalı mekânlarda sigara içme yasağı, ruhsatsız silah taşıma yasağı gibi başörtüsünü de yasaklayan yasal ve anayasal bir hukuk kuralıda mevcut değildir. Diğer taraftan başörtüsünün din, örf ve adetlerimizce yasaklandığı için yasaklandığı da söylenmeyeceğine göre bu yasak neden tekrar hortlatılmıştır.    
 
          Yoksa darbecilerden, 28 Şubatçılardan virüs mü kaptınız?

 Başörtüsü yasağı ülkemizde törelerimizden örf ve adetlerimizden kaynaklanan bir yasak değilse en önemlisi ‘Başörtüsü’nü yasaklayan yasal bir dayanak yoksa seferberlik, savaş ve olağanüstü durumlarda yapılabilen hürriyetleri kısıtlayıcı yasal bir düzenleme de mevcut değilse bu keyfi yasakçılık hastalığınız nereden kaynaklanmaktadır. Yoksa darbecilerden 28 Şubatçılardan virüs mü kaptınız?

          Devrim kanunlarında şapka giyme emri var,başörtüsünü yasaklayan bir hüküm yoktur.

 Bu güne kadar gerek 12 Eylül, gerekse 28 Şubat yasakçıları başörtüsü yasağına dayanak olarak laikliği, Atatürk ilkelerini, devrim kanunlarını göstermişlerdir.
25 Kasım 1925 tarihli Şapka İktisası Hakkında Kanun milletvekillerini, devlet memurlarını ve Türk milletini şapka giymek mecburiyetinde bırakmıştır. Devrim kanunları incelendiğinde kadınlarımızın ve kızlarımızın örttüğü başörtüsünü dolaylı yoldan bile yasaklayıcı bir hüküm bulunmadığı halde erkekleri şapka girmeye zorlayan bir hüküm hala yürürlüktedir. Yasanın başa giyilmesini emrettiği şapka giymeye kimse zorlanmazken, kadınlarımızın ve kızlarımızın başlarını açmaya veya kapamaya zorlayıcı bir hüküm olmadığı halde kızlarımızın başlarının açılmaya zorlanmasının esbabı mucibesini anlamakta zorluk çekiyoruz.

                                 Bu yönetmelik çözüm yerine çözümsüzlük getirmiştir.
 Geldiğimiz şu noktada da herkes başörtüsü yasağına köklü bir çözüm beklerken şimdi 27.11.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren kılık kıyafet yönetmeliğindeki yasakçılığın tekrar hortlatılması Müslüman halkımızı ve bu işin mağdurlarını bir defa daha yürekten yaralamıştır.  Bu yeni kılık kıyafet yönetmeliğinde 12 Eylül’ün ve 28 Şubat’ın kirli izleri halen yaşıyor. Bir taraf darbecilerin yasaklarına sahip çıkarak onların ilkelerini yaşatmaya çalışacaksınız diğer taraftan okullardan ve kışlalardan darbecilerin isimlerini indirerek darbe izlerini yok ettiğinizi sanacaksınız. Bunu adı sadece kendinizi değil, kendinizle birlikte top yekûn bir milleti kandırdığınızı zannetmektir. Bu yönetmelikle yasaklar kaldırılmamış bizatihi tescil edilmiştir.
  Şimdi soruyorum bu yasakçılık hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır? Bu yönetmelikle kimlerin gönlü yapılmak istenmiştir

            Başörtüsü inanma hürriyetini gerektiren bir insan hakkıdır. Engellenemez.

  Başörtüsü İslam dininin bir emri olup, kişiye inanma ve inandığı gibi yaşama hürriyetinin bir gereği olarak Yüce Allah’ın kişiye doğuştan bahşettiği evrensel temel insan hak ve hürriyetlerinden biridir. Temel hak ve hürriyetlerin engellenmesi doğrudan bir insan hakkı ve demokrasi ayıbıdır. Sayın Milli Eğitim Bakanımızı bu vebalden ve demokrasi ayıbından derhal kurtulmaya çağırıyorum.

Güncelleme Tarihi: 28 Kasım 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER