Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Hükümetin kanun teklifi ile 10 üniversitenin bölünerek toplam 15 yeni üniversite kurulmasına yönelik önemli açıklamalar yaptı. Geylan, “Öncelikle şu gerçek görülmelidir: Yönetilebilir olma zafiyetlerinin nedeni, çalışan ve öğrenci sayısının büyüklüğü değil; liyakatli yönetici yoksunluğu, özerklik eksikliği, katılımcı, modern ve demokratik yönetim anlayışının tesis edilememesi gibi daha temel unsurlardır.” dedi.
Geylan açıklamasında şunları kaydetti: “TBMM’ye sunulan teklifle 15 yeni üniversite kuruluyor. Bunlardan 10 tanesi mevcut üniversitelerin bölünmesiyle oluşturuluyor.
Bu durum, yeni tartışmaları beraberinde getirdi.
Akademik çevreler, üniversitelerin bu şekilde bölünmesini doğru bulmuyor.
Hükümet çevreleri ise bu üniversitelerin çalışan ve öğrenci sayısı bakımından çok fazla büyümüş olmasının, yönetim sorunları oluşturduğu iddiasıyla bölündüğünü öne sürmekte.
Peki bu iddia ne derece doğru?
Bölünen üniversitelerin çok büyük olduğu için yönetilebilir olma kabiliyetini kaybettiği tezi doğru olsaydı; şimdi bölünen Sütçü İmam, Dumlupınar ya da Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden çok daha büyük olan başka üniversiteler de pakete dahil edilmez miydi?
Öncelikle şu gerçek görülmelidir: Yönetilebilir olma zafiyetinin nedeni, çalışan ve öğrenci sayısının büyüklüğü değil; liyakatli yönetici yoksunluğu, özerklik eksikliği, katılımcı, modern ve demokratik yönetim anlayışının tesis edilememesi gibi daha temel unsurlardır.
Ayrıca bu üniversitelerimizdeki akademik ve idari personel tarafından, üniversitelerin yaşadığı sorunlar nedeniyle bölünmesi gerektiği yönünde bir ihtiyaç olduğu talebi bugüne kadar hiç gündeme getirilmemiş iken; Hükümet, bu tasarrufu hangi gerekçeyle kullanmak istediğini dürüstlükle açıklamalıdır.
Hiç tartışılmadan, hele ki, konunun doğrudan muhatabı olan söz konusu üniversitelerin akademik ve idari çalışanlarının görüşü dahi alınmadan, “Ben yaptım oldu” anlayışıyla kurumların kaderini tayin eden böylesi radikal bir karar alınıyor olması sağlıklı bir tavır değildir.
Köklü geleneği ve marka değerleri isimleriyle özdeşleşmiş olan üniversitelerin bölünmesi, hem mevcut birikimleri zedeleyecek hem de yeni üniversiteler için ulusal ve uluslararası düzeyde tanınma ve kurumsallaşma sorunlarını beraberinde getirecektir.
Öte yandan mesela İstanbul ve Gazi üniversiteleri YÖK tarafından araştırma üniversitesi ilan edilmiştir. Şimdi bölünmeyle birlikte bu üniversitelerin araştırmacı yönü tescil edilmiş fakülteleri birbirinden ayrılacaktır. Bu fakültelerin araştırma üniversitesi bünyesinde elde ettiği kazanımların kaybı söz konusu olacaktır.
Bu daha önce alınmış olan YÖK kararı bakımından bir çelişki olmayacak mıdır?
Hal böyleyken, bu bölünmenin hem çalışanlar hem de öğrenciler için önemli kayıplara neden olacağı da aşikardır.
Kamuoyunda Hükümetin bu girişiminin, bir takım kadrolara istihdam sağlamanın ötesinde hiçbir amaç taşımadığı kanaati hasıl olmaktadır.
Bu nedenlerle, tasarı yeniden değerlendirilmeli, üniversite çevreleriyle yeterli müzakereler sonucunda revize edilmelidir.
Ülkemizin gereksiz tartışmalara zamanı yoktur.
İhtiyaç duyulan yeni üniversiteler, hem bilimsel hem de toplumsal gereklilikler doğrultusunda kurulmalıdır.
Bölmeye değil, kurmaya namzet olmak lazım”
Üniversitelerimizin marka değerini koruyalım
YORUM EKLE
NAMAZ VAKİTLERİ
İMSAK
06:23
GÜNEŞ
07:53
ÖĞLE
12:55
İKİNDİ
15:25
AKŞAM
17:48
YATSI
19:12
1
Sözleşmeli öğretmenler için imza kampanyası
2
Bakan'dan 'ikramiye' açıklaması
3
MEB'ten öğretmen dışındaki personel için...
4
Bakan Yılmaz: Başka türlü öğretmeni tutamıyoruz...
5
Öğretmen Performans Değerlendirmesi ertelendi
6
Sözleşmeli öğretmene tayin kararı...
7
Van’da miniklere trafik eğitimi
8
Ziraat bankasından konut kredilerine faiz indirimi
9
KDK üniversitede yapılan müfredat değişikliği...
10
KYK öğrencilerinden bor fabrikasına ziyaret
ANKETTüm Anketler