“8 Mart Dünya Kadınlar Günü”, kadınların cinsiyet ayrımcılığına karşı baş kaldırısının adıdır. Bundan 101 yıl önce “eşit işe eşit ücret” sloganıyla kötü çalışma koşullarına karşı ölümü göze alarak mücadele başlatan kadınlar, isimleriyle anılmasalar da, başlattıkları o yolculuğun kahramanı olmaya bugün de devam etmektedir. Dünya kadınları, o günlerden bu günlere farklılaşsa da devam eden sorunlarını, hala o isimsiz kahramanların mücadelesini anarak dile getirmektedir.
Ülkemiz 2011 Dünya Kadınlar Günü anmalarını, son iki ay içinde peş peşe gerçekleşen kadın cinayetlerinin gölgesinde gerçekleştirmektedir. Bu cinayetler, Aile Koruma Yasası’nın boşanılmış eşler ya da evlilik akdi yapılmamış birliktelikler için eksikliklerini çarpıcı bir biçimde gözler önüne sererken, kadın ve çocuklara karşı uygulanan her türlü şiddete ilişkin ağır yaptırımlar getirmenin gereğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Kadın ve kadına dair sorunların çözümünde yasal düzenlemelerin ve yaptırımların önemi elbette çok büyüktür ama sorunların bu denli yaygın yaşanmasındaki en önemli etkenlerden biri “kadını birey olarak görmek istemeyen zihniyetin” varlığıdır. Bir çok kadın örgütünün de dikkat çektiği gibi tüm yasal değişiklikler yapılsa ve korumanın her biçimi sağlansa da söz konusu zihniyetin değişmemesi halinde kadına yönelik şiddetin, cinayetlerin ve tacizin önlenebilmesi için uzun bir mücadelenin gerektiği açıktır. Yaşananlar, okul öncesinden ve ilköğretimden başlayarak “toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi” verilmesinin gerekliliği bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Devam eden töre cinayetleri, okula gönderilmeyen kız çocuklarının varlığı da ülkemizdeki cinsiyet ayrımcı yaklaşımın en acı göstergeleri olmaya devam etmektedir.
Kadına ilişkin ayrımcı yaklaşım endüstri ilişkilerimizde de kendini çarpıcı olarak göstermektedir. Kaynağını Anayasa’dan alan eşitlik ilkesi çoğu zaman göz ardı edilmekte, kadın işçilerimiz “ucuz emek,” “yedek işgücü” ve kayıt dışı istihdamın her türlü kuralsızlığına mahkûm edilmektedir. Yaygınlaştırılmaya çalışılan esnek çalışma biçimlerinden en olumsuz etkilenen kesimi yine kadınlarımız oluşturmaktadır. İşyerlerinde kreş açma zorunluluğunun çalışan kadın işçi sayısı ile ilişkilendirilmesi ise kadınlarımızı “evde çocuk bakmak” ile “çalışmak” ikilemi arasında bırakmaktadır. Çocuk, yaşlı ve engelli bakımının devlet tarafından yaygın olarak açılacak merkezlerde yapılması ve bu konularda yerel yönetimlere de sorumluluk verilmesi, kadın istihdamını olumlu etkileyecektir. Ebeveyn izni yasal bir hak olarak kabul edilmeli, memurlara verilen babalık izni, işçilere de verilmelidir.
Kadınların ve erkeklerin çağdaş dünyanın gereklerine uygun bir biçimde yaşaması, hiç kuşkusuz, toplumsal gelişmişlikle direkt bağlantılıdır. Toplumsal gelişmişlik açısından sorunlu olan ülkelerde, kadınların ve erkeklerin omuz omuza kadın hakları için mücadele etmesi bir zorunluluktur. Türkiye’de yönetim mekanizmalarında, siyasette, üniversitelerde ve toplumun diğer tüm kesimlerinde kadınların sayısı gün geçtikçe artsa bile oransal temsilin son derece düşük olduğu ortadadır. Bunda, hangi eğitim düzeyinde olursa olsun erkek egemen zihniyetin “geçit vermeme” yaklaşımının rolü çok büyüktür.
Ülkemizdeki kadın sorunlarının çözümünün eğitimden yasal düzenlemelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsadığı açıktır. Ancak kadının yaratıcı gücünün, zekasının toplumsal yaşama yaptığı pozitif katkının fark edilme zorunluluğu artık kapımıza dayanmıştır. Çünkü ülke olarak geleceğimiz bu farkındalıkla doğru orantılı olarak şekillenecektir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, kadın istihdamının sözde değil, özde teşvik edildiği, toplumsal hayatta ve iş yaşamında cinsiyet ayrımcılığının terk edildiği, kadına özel yaşamında ve iş yaşamında her türlü korumanın sağlandığı ve kadına dair her türlü sorunun çözüldüğü bir Türkiye diliyoruz.
Bu anlayış ve umutla TÜRK-İŞ olarak başta kadın çalışanlarımız olmak üzere dünyadaki ve Türkiye’deki tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, onlara şükranlarımızı, sevgilerimizi, saygılarımızı sunuyoruz.
TÜRK-İŞ YÖNETİM KURULU
Güncelleme Tarihi: 08 Mart 2011, 00:00