Türk Eğitim-Sen’in davanın açılmasında taraf ehliyeti bulunduğunu söyleyen Geylan, “Danıştay 8. Dairesinin 24.04.2018 tarih ve 2013/10501E, 2018/2319K sayılı kararının onanmasını talep ediyoruz.
Geylan açıklamasında şunları söyledi:
Bilindiği gibi Türk Eğitim-Sen Öğrenci Andı’nın kaldırıldığı 8 Ekim 2013 tarihinde konuyu aynı gün yargıya taşımış, Danıştay 8’inci Dairesi de 24 Nisan 2018 tarihinde verdiği ve sendikamıza 23 Ekim’de tebliği ettiği kararla “Öğrenci Andı okullarda okutulmalı” demişti. Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı kararın bozulması için temyize başvurdu.
MEB’in itiraz dilekçesinin içeriği de çok tartışıldı. MEB itiraz dilekçesinde skandal ifadelere yer verdi, hatta ‘Yapılan değişiklikle (2013 yılında kaldırılan Öğrenci Andı değişikliği kastediliyor) toplumumuzun geçirmiş olduğu sosyo-kültürel değişimler neticesinde andımızda yer alan ifadelere dair yanlış anlaşılmalara sebep olacak yaklaşımların önüne geçilmesi amaçlanmıştır’ şeklinde ifade kullanarak, Öğrenci Andı’nın çözüm süreci dolayısıyla kaldırıldığını doğrular nitelikte açıklama yaptı.
Kamuoyundaki tepkiler üzerine temyiz dilekçesini kaleme alan Milli Eğitim Bakanlığı vekili ile birlikte üç kişi görevlerinden alındı. Bakanlık temyiz dilekçesinde tepkilere neden olan hususları çıkararak, yeniden mahkemeye bir ek beyan dilekçesi verdi. Ek beyan dilekçesi de içerik itibari ile temyiz dilekçesi ile birebir aynı olmakla birlikte, temyiz dilekçesindeki gerekçeleri ortadan kaldırmamaktadır.
Türk Eğitim-Sen’in Milli Eğitim Bakanlığı’nın temyiz dilekçesi ile ilgili İDDK’ya sunduğu cevapta; Milli Eğitim Bakanlığı’nın temyiz dilekçesinde olayın özünden uzaklaştığı ve adeta kutuplaşmayı artıracak nitelikte ifadeler kullandığı belirtilmiş, Tarihi bilgi eksikliğine rağmen, bir otorite gibi Fransız İhtilali’nden başlayarak, Osmanlı İmparatorluğuna gelmişler; oradan da konuyu alakasız bir şekilde Türk Ocakları’na bağlamışlardır.
Ve hatta ‘Türk ulusal kimliği tarih sahnesine çok geç çıkmıştır’, ‘Bu kapsamda, milli kimliğinden habersiz yaşayan Türk toplumuna …’ gibi ifadeler kullanarak gereksiz ve gerçek dışı bir tartışmayla ile dava konusunu hukuki zeminden çıkarmışlardır” ifadelerine yer verilmiştir.
Yine sendikamızın cevabında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, bilimsellikten uzak bir şekilde, kendince pedagojik değerlendirmeler yaptığı ifade edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Öğrenci Andı’nın kaldırılmasını hukuken gerekçelendirmeye çalıştığı belirtilip, “Milli Eğitim Bakanlığı dava dilekçemize verdiği cevapta tesis edilen işlemin gerekçesi olarak, Öğrenci Andı’nın icra ediliş şeklinden söz etmesine karşın, temyiz dilekçesinde pedagojik değerlendirmeler yapmıştır. Davalı idarenin savunma dilekçesinde sadece Öğrenci Andı’nın icra ediliş şekli dışında herhangi bir kaldırılma gerekçesi öne sürülmemiştir. Danıştay 8. Dairenin kararı uyarınca sonradan uydurma bir şekilde sebep oluşturulmuştur” denilmiştir.
Türk Eğitim-Sen’in İDDK’ya sunduğu cevapta şu ifadelere de yer verilmiştir: “Öğrenci Andı’nın içeriği, yasal çerçevesi bakımından Anayasa ve Millî Eğitim Temel Kanunu’yla uyumludur.
Pedagojik olarak duyuşsal öğrenme kapsamında ele alınması gereken Öğrenci Andı, öğrencilerde kişisel, sosyal ve millî değerlere dair farkındalık kazandırmaya çalışan önemli bir metindir.
Öğrenci Andı bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Öğrenci Andı’nda geçen bazı kelimeler ve ifadelerin tek tek alınmasıyla bunların üzerinden çıkarımda bulunmak, anlam çıkarmak Öğrenci Andı’nın ruhuna uymamaktadır.
Öğrencilerimize evrensel değerleri benimsetmeyi, Atatürkçülüğe bağlılığı, ülkesini sevmeyi, çalışkan ve dürüst olmayı, küçüklerini koruyucu, büyüklerine saygılı olmayı, her alanda yükselmeyi ve ileri gitmeyi özendiren Öğrenci Andı’nın geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza okutulmasının ayrımcılık, ırkçılık, eşitsizlikle bir ilgisinin olduğu söylenemez.
Ayrıca, temyiz dilekçesindeki iddialar ve Andımızın kaldırılması ile ilgili 2009 yılında bir vatandaş tarafından açılan davada Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı savunma dilekçesi incelendiğinde aradaki çelişki gözler önüne serilmektedir.
Aynı bakanlığın aynı konuda birbiri ile tamamen zıt beyanlarda bulunması aslında tesis edilen işlemin hukuki dayanağının olmadığını tamamen zamana ve duruma göre hareket edildiğini göstermektedir.
Sendikamızın cevabında; Anayasa’nın 66’ıncı maddesine, büyük önder Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” ifadesine, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanun’una atıfta bulunulmuş ve “Türk Milletinin vicdanının sesi olmak amacı ile önemle ve özellikle belirtmek isteriz ki; 10 Kasım 2018 günü Atatürk’ü anmak isteyen on binlerce kişi Anıtkabir ziyaretlerinden hep bir ağızdan defalarca ‘Öğrenci Andı’nı’ okumuş ve ‘Öğrenci Andı’ konusundaki hassasiyetlerini ve kaldırılmasına tepkilerini göstermişlerdir” denilmiştir.
Genel Başkan Talip Geylan, “İDDK’nın Öğrenci Andı ile ilgili daha önceden verdiği olumlu kararların gerekçelerini de göz önünde bulundurarak, Danıştay 8’inci Dairesi’nin verdiği hukuki kararı onamasını bekliyoruz. Öğrenci Andı’nın yeniden okullarımızda okutulmasını sağlamak için bir düzenleme yapılmalı ve bu tartışma bir daha açılmamak üzere kapatılmalıdır.