Geylan, “Yerinde ama eksik bir uygulama olacak. Eş durumu mağduru sözleşmeli öğretmenlerimiz de unutulmamalı. Eşler birleştirilmeli, çocuklar anne babalarıyla buluşturulmalıdır. Eş durumundan dolayı mazeret bekleyen öğretmenlerimize de bu hakkın verilmesini talep ediyoruz.
Özür grubu tayinlerinin Ağustos ayı içerisinde yapılacağına dikkat çeken Geylan, sözleşmeli öğretmenlerin bu haktan mahrum olduklarını bildirdi. Sözleşmeli öğretmenlerin; 4 sene sözleşmeli, 2 sene de kadrolu olmak üzere toplam 6 sene çakılı çalışmak zorunda olduğunu kaydeden Geylan şunları kaydetti:
Eş ve sağlık durumu mazereti olsa dahi öğretmenlerimiz tayin isteyemiyor. Şu anda büyük dram yaşanıyor. Eşler ve çocuklar birbirinden ayrı yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, sağlık durumundan dolayı sözleşmeli öğretmenlerimize tayin hakkı vereceklerini söyledi.
Bu olumlu bir adımdır ancak eksiktir. Eş durumundan dolayı mazeret bekleyen öğretmenlerimize de bu hakkı verilmesini talep ediyoruz.
Zorunlu hizmet bölgelerinde öğretmen istikrarının sağlamanın yolu öğretmeni esir etmek değil, teşvik etmektir.
Eski Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ‘Mahrumiyet bölgelerinde öğretmen tutamıyoruz’ demişti. Hatta çakılı sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını mahrumiyet bölgelerindeki öğretmen istikrarını sağlamak için getirdiklerini ifade etmişlerdi.
Türk Eğitim-Sen olarak bu ifadeye katılmıyoruz. Zorunlu hizmet bölgelerinde öğretmen istikrarının sağlamanın yolu öğretmeni esir etmek değil, teşvik etmektir.
Bu nedenle zorunlu hizmet bölgelerinde mahrumiyet derecesine göre brüt 1 ila 2 asgari ücret arasında değişen oranlarda zorunlu hizmet tazminatı getirilmelidir.
Bu uygulamanın öğretmen istikrarsızlığı sorununa çözüm olacağını düşünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü bir devlettir. Ülkeyi yönetenler, dünyanın en büyük 16. büyük ekonomisine sahip olduğumuzu sık sık vurgulamaktadır. Madem ülke ekonomisi büyüyor, o halde bu büyümeden çalışanlar da payını almalıdır.
Umuyoruz ki, bu konuda da yargı sendikamızın talebi doğrultusunda karar verir ve sözleşmeli mülakatlı öğretmenliği iptal eder.
Tüm öğretmenlerin kadrolu atanması gerektiğini de ifade eden Geylan, öğretmenler odasında öğretmenlerin bölük pörçük edildiğine dikkat çekti. Ücretli, sözleşmeli ve kadrolu öğretmenlerin aynı işi yapmasına rağmen farklı şekilde istihdam edilmesinin yanlış olduğunu söyleyen Geylan, sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması için Türk Eğitim-Sen’in yargıya başvurduğunu hatırlattı.
Öğretmenlerin sözleşmeli çalıştırma usulünün 2005 senesinde başladığına dikkat çeken Geylan, sözlerini şöyle sürdürdü:
O tarihte öğretmenlerimiz 4/C statüsünde istihdam ediliyordu. Yılda 10 ay çalışıyorlardı. Türk Eğitim-Sen olarak bu konuyu yargıya taşıdık ve yargı talebimiz doğrultusunda öğretmenliğin tam zamanlı yapılması gereken bir uzmanlık mesleği olduğu gerekçesi ile 4/C statüsündeki istihdam modelini iptal etti.
Bunun üzerine o dönemin hükümeti 4/B statüsünde çalışma yöntemi getirdi. Türk Eğitim-Sen buna karşı duruşunu da sergiledi. Onlarca eylem yaptık, dava açtık. 2011 sene genel seçimleri öncesinde Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi seçim beyannamelerine sözleşmeli öğretmenliği kaldıracakları taahhüdünü koydu ve bu da kamu çalışanlarında karşılık buldu.
Bunun üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti seçimlerden bir hafta önce 232 bin 4/B statüsünde çalışan memuru -ki bunların 68 bini öğretmen idi- kadroya aldı.
Ama aynı Hükümet beş yıl sonra 2016 senesinde çıkardığı KHK ile öğretmenlerimizi yeniden 4/B statüde istihdam etmenin önünü açtı. Hatta sözleşmeli öğretmenliğin yanına bu kez bonusu da geldi, böylece sözleşmeli öğretmenler mülakatla alınmaya başlandı.
Düşünün ki evlatlarımız çalışıyor, üniversite sınavında yüksek puan alıyor, 5 yıl eğitim fakültesinde okuyor ve başarıyla mezun oluyor. Daha sonra bu öğretmenlerimiz KPSS’ye giriyor ama yine yetmiyor, mülakata tabi tutuluyor, hem de 3 dakika içinde. Mülakatı geçemeyenler ne yazık ki öğretmen olarak atanamıyor.
Mülakat komisyon üyelerinin ne kadar iyi olursa olsun, objektif değerlendirme yapmaları mümkün değildir. Ankara’daki komisyon ile Samsun’daki komisyon üyelerinin fikri yapıları, kişisel donanımları, psikolojik durumları birbirinden farklıdır.
Bir öğretmenin her iki komisyonun sorduğu sorulara aynı cevapları bile vermiş olsa, değerlendirme puanları farklı olacaktır. Umuyoruz ki, bu konuda da yargı sendikamızın talebi doğrultusunda karar verir ve sözleşmeli ve mülakatlı öğretmenliği iptal eder.
Güncelleme Tarihi: 27 Temmuz 2018, 11:25