SEÇMELİ KÜRTÇE DERSİ PEDAGOJİK BİR KARAR DEĞİLDİR

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk CNN TÜRK’te yayınlanan 5 N 1 K programına katılarak seçmeli Kürtçe dersi hazırlığını değerlendirdi.

SEÇMELİ KÜRTÇE DERSİ PEDAGOJİK BİR KARAR DEĞİLDİR

 

 

Bu kararı birkaç yönden değerlendirmek gerektiğini kaydeden Koncuk, “Bu, pedagojik bir karar mı, siyasi bir karar mı? Pedagojik bir karar ise yani insan hakları temelli ve Türk milli eğitiminin ihtiyaç duyduğu bir karar ise şöyle düşünmek lazım: Dilini öğrenmek isteyen bir kişi bile varsa her etnik kökenli vatandaşımıza mesela Çerkeslere, Arap kökenli, Laz kökenli vatandaşlarımıza kendi ana dillerinde seçmeli dersi okullarımızda imkân olarak sunmak durumundayız” dedi.  
 Seçmeli Kürtçe dersinin Türk milli eğitiminin ihtiyaçlarından kaynaklanmadığını söyleyen Koncuk, bunun PKK’nın talebi olduğunu belirtti. Koncuk şunları kaydetti: “Bu PKK’nın talebidir. PKK yıllardır ana dilde eğitim talebini ortaya koymuştur. Bu talep parça parça yerine getirildi. Mesela Kürtçe kursları açıldı, TRT 6 yayınları başladı. Bugün geldiğimiz noktada seçmeli ders olarak Kürtçe’nin okullarda okutulması söz konusudur. Net bir karar yok ama Talim Terbiye Kurulu’nun bu konuda çalışması olduğunu biliyoruz. Burada şuna karar vermek lazım: Kürtçe eğitim bilim adamlarının ‘Bu Türkiye’de bir ihtiyaçtır’ diye ortaya koyduğu bir sonuç mu, yoksa PKK terörünün neticesinde ‘Kürtçe’yi seçmeli ders olarak ortaya koyalım da bu insanları biraz rahatlatalım’ anlayışından kaynaklanan bir durum mu? Seçmeli Kürtçe dersi PKK’yı mutlu etmeyecek. Bu, mevzi kazanmak olarak kabul edilecek. Asıl amaç ana dilde eğitim hakkının verilmesidir. Hatta kamusal alanda Kürtçenin serbest hale getirilmesidir. İkinci bir resmi dilin varlığını Türkiye’ye monte etmeye çalışma arzusunu görüyoruz. Tehlike buradadır. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir uygulama yoktur. Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar vardır. AİHM ‘Bir dilin egemenlik alanında bir başka dille eğitim hakkını istemek mümkün değildir’ der. Kamusal alanda başka bir dilin kullanılması mümkün değildir.  AİHM’nin Belçika ve Fransa için verdiği kararlar var. Seçmeli bir etnik dille yetinileceğinden emin olsak bunu burada tartışabiliriz. Ama bizim burada resmin bütününü görmemiz lazım. Önümüzde bir yap-boz var. Yap-bozun parçalarını yerleştiriyoruz. Yap-boz bütün haline geldiğinde karşımıza nasıl bir manzara çıkacak. İki dilli, iki resmi dilli, iki bayraklı, özerk yapılı, federatif yapılı ya da bağımsız bir devletle mi karşı karşıya kalacağız? Türkiye’nin nereye götürülmek istendiğini görmemiz lazım. Bu talepleri kimin ortaya koyduğunu ve bu taleplerin ne amaca yönelik olduğunu görmek durumundayız.”


Güncelleme Tarihi: 12 Haziran 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER