PAZARLAMAYACAK, MÜCADELE EDECEĞİZ

Son dokuz yılda kamu çalışanları neler yaşamadı ki, sözleşmelilik bu dönemde tavan yaptı.

PAZARLAMAYACAK, MÜCADELE EDECEĞİZ
250 bin 4 B li, 45 bin 4 C’li bu dönemin mahsulüdür. Kamu çalışanlarının alım gücü bu dönemde tam yüzde 24 azaldı. 1999’da bütçeden yüzde 8.83 pay alan kamu çalışanları, 2010 yılında yüzde 5.6 pay almaya başladı.

 Son dokuz yılda iç ve dış borç toplamı 519 milyar dolara, kişi başına düşen borç miktarı ise 7300 dolara çıktı. Kişi başına düşen vergi yükü on yıl öncesine göre tam 23 kat artarak, yüzde 233 oranında arttı. Vatandaşlarımızın bankalara olan borcu 275 milyar TL’ye ulaştı.Kredi kartları ve borçla yaşamak adeta kaderimiz oldu.

 

Haziran 2011 yılında mezun olacakları da dahil ettiğimizde tam 370 bin ataması yapılmayan öğretmen atama bekliyor olacak. Diğer üniversite mezunlarını da eklediğimizde, işsiz üniversite mezunu sayısı 1 milyona ulaşmış olacak.Bu sayılara işsiz 650 bin meslek yüksek okulu, 2 milyon 500 bin lise mezununu da eklediğimizde işsiz gençlerimizin sayısı 4 milyonu aşmış olacak.

 

Genel seçimler öncesinde 192 bin 4 B linin kadroya alınmasına bakmayın, 4 B li istihdam daha da hızlanarak devam edecek.Bugün sayısı 400 binlere ulaşan taşeron işçi sayısı da milyonlara ulaşacak, 4 C li alım da son hızla devam edecek. Tüm uygulamaları milletten büyük destek gören ve her iki kişiden birinin oyunu alan iktidar, tabidir ki, tüm yaptıklarını doğru olarak görecek ve aynı uygulamalara hız kazandıracak.

 

Sendikacılığın da, iktidarın büyümesine, güçlenmesine paralel olarak, birilerinin kendilerini sendikacılığın tek adresi olarak görmesi sonucu, teslim olmuş bir görüntü içinde olması kamu çalışanlarının önündeki en büyük engel olarak görülmelidir. Kamu çalışanlarının bilerek veya bilmeyerek oluşturduğu bu tablo, kamu çalışanları bakımından son derece tehlikeli sonuçlara yol açabilecektir. Kazanımları kaybetmekten başka bir özelliği olmayan, sayısı büyük ama mücadele gücü sıfır olan bu yapılar, hak etmeden aldıkları destekle her geçen gün daha da şımaracak ve kamu çalışanlarını biraz daha  pervasızca pazarlamaya ve onlara kaybettirmeye devam edecektir.

 

Tam bu noktada, ilkeli ve mücadeleci sendikacılığa dünden daha fazla ihtiyacımız olduğu açıktır. Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen’in varlığı, bugün, dünden daha önemli hale gelmiştir.Bugün 400 bin üyesi ile Türkiye Kamu Sen, 180 bin üyesi ile Türk Eğitim Sen hem nicelik hem de nitelik olarak çok büyük bir güçtür ve dengeleri koruyacak tek merkez olarak güven vermektedir.

 

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen mücadeleci ve müdahaleci kimliği ile, kamu çalışanları aleyhine oluşabilecek her türlü olumsuzluğu, olumluya çevirecek  güç ve iradeye sahiptir. Önemli olan, doğruları söyleyebilme, yanlışları ifade edebilme yürekliliğinde olabilmektir. Hayatlarında bir kere bile, doğruyu, göğsünü gererek ortaya koyamayanların ne ülke ne de kamu çalışanları için bir  mücadele içinde olabilmeleri mümkün değildir. Mücadeleyi, doğruları söylemeyi kavgacılık, suskunluk ve korkaklıklarını erdem, teslim olmayı duruş  olarak görenlerin sendikacılıkla uzaktan yakından ne alakaları olabilir.

 

Biz, Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen olarak, haksızlık, arsızlık, namussuzluk karşısında susmadan, kazanımlarımıza göz dikenlerden sinmeden aynı inanç ve irade ile mücadelemize hız kesmeden devam edeceğiz.  Gerek kamu çalışanlarının gerekse eğitim çalışanlarının hak ve hukuku bizim önceliğimiz olacaktır. Kazanımlarımızı korumayı aynı inanç ve kararlılık ile sürdüreceğiz



Güncelleme Tarihi: 14 Haziran 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER