Düzenleme ile son sınıfta okuyan öğretmen adayları Yüksek Öğretim Kurumları mevzuatı çerçevesinde disiplin hükümlerine tabi olacaklar, kılık-kıyafet gibi konularda da aynen üniversite öğrencilerinin tabi oldukları kurallara tabi olacaklar. Değişiklik halihazırda Eğitim Fakültelerinin son sınıflarında okuyan yaklaşık 50 bin öğretmen adayını kapsıyor. Mademki aday öğretmen kamu hizmeti sunacağı sınıf içinde üniversite öğrencisi gibi davranacak, o takdirde aday öğretmen sınıfa sadece türbanla değil; şortla, çarşafla, çemb
Öğretmen adayı olarak sınıfa giren bir kişinin sınıfta adayı olduğu mesleğin gereklerine uygun bir görüntü vermesi gerekliliğine basit mantık kurallarının doğal sonucudur. Aday öğretmen, öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği disiplin kurallarını okul ortamında bizzat gözlemleyerek uygulayacaktır. Öğretmen adayı, okulda öğrenci olduğu için değil, öğretmenlik pratiği kazanmak için bulunmaktadır.
Demokratik sistemlerde bireysel hak ve özgürlükler, bazı değişmez ilkelerin devlet aygıtına tavizsiz biçimde egemen kılınması ile mümkün olur. Bu ilkelerin en vazgeçilmez olanlarından bir tanesi laiklik ilkesidir. Laik devlet, özetle toplumu oluşturan tüm inanç gruplarına eşit mesafede duran, bir grubunun diğer bir grup üzerinde baskı kurmasına engel olacak önlemleri alan devlet modelidir. Dünya tarihinde, laiklik ilkesinin yaşama geçirilemediği ülkelerin “istisnasız hepsinde” demokratik kurum ve kurallarının dışlanmış olması tesadüf değildir. Demokrasi teorisi formülü son derece net biçimde ortaya koymuştur; laiklik yoksa, demokrasi de yoktur, olamaz. Anayasanın başlangıç bölümünde, Atatürk İlke ve Devrimlerine bağlılık ve laiklik ilke olarak benimsenmiş, 2. maddesinde de, Türkiye Cumhuriyeti’nin, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 42. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında eğitim ve öğretimin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı, bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim kurumları açılamayacağı belirtilerek, laiklik ilkesine uygun eğitim ve öğretim öngörülmüş, eğitim ve öğretim özgürlüğünün Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmayacağı vurgulanmış, 174. maddesiyle de devrim yasaları Anayasal güvence altına alınmıştır. Laiklik ilkesini sulandırmayı hedefleyen düzenleme Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Danıştay kararları ile bu kararların dayanak gösterdiği hukuki normlara aykırıdır. Düzenleme, demokratik kurum ve kurallardan yararlanarak siyasi iktidarı elde eden AKP'nin sayılan hukuki düzeni çiğnemek suretiyle laik devlet modelini ortadan kaldırmaya yönelen sistematik girişimlerinden bir tanesidir.
Uygulama, okulda kamu hizmeti sunumunda olması gereken asgari ciddiyeti ortadan kaldıracağı gibi, okullara giren inanç simgeleri öğrenciler ya da diğer kamu görevlileri üzerinde baskı oluşturacaktır. Yönerge değişikliği bu haliyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına açıkça aykırılık oluşturmaktadır. AİHM, 15.02.2001 tarihinde verdiği DAHLAB-İSVİÇRE kararında başını dini simgeyle kapattığı için ilköğretim kurumlarında öğretmenlik yapmasında izin verilmeyen öğretmenin başvurusunu reddetmiştir. AİHM, “bu tür bir talebe izin verilmesinin diğer dinlere ait giyim ve sembollerin de kullanımını gerektireceğini, bu durumda ise okullarda devletin tarafsızlığını tehlikeye düşüreceğini” ifade ederek yasağın başkalarının hak ve özgürlüklerinin, kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin korunması amacıyla orantılı ve demokratik bir tedbir olduğuna hükmetmiştir. AİHM benzer tespitleri SOİLE LAUTSİ-İTALYA davasında da yapmıştır. AİHM’e göre “Okul binalarında ve dersliklerde çarmıha gerilmiş İsa figürleri ve haç işaretleri bulunduran İtalya, ebeveynlerin çocuklarını kendi inançları doğrultusunda yetiştirme haklarını ve öğrencilerin din ve inanç özgürlüğünü” ihlal etmektedir.
Danıştay'ın düzenlemenin hukuka aykırı olmadığı yönünde karar tesisi halinde, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunu tüketen yüz binlerce öğrenci velisine Türkiye Cumhuriyeti aleyhine AİMH huzurunda tazminat davası açma hakkı doğacaktır.
Sonuç olarak Sendikamız hukuki dayanaktan yoksun düzenlemenin iptali için Danıştay huzurunda dava açmıştır.
Hükümeti ve yandaşlarını uyarıyoruz. Uluslararası güçlerin desteği ile yaratılan geçici siyasal iklime güvenerek ülkenin barış ve huzuruna zarar verecek girişimlere tenezzül etmeyin. Çünkü sandığınızın aksine meydan boş değil.
Genel Başkan
Güncelleme Tarihi: 05 Şubat 2013, 00:00