Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yürürlüğe giren 24 Ocak Ekonomi Kararlarıyla iş hayatı tamamen sermayenin emrine sunulmuştur. Kamu İktisadi Kuruluşlarının özelleştirilmesi süreci hızla başlatılırken bir taraftan da kamusal hizmetlerin piyasa koşullarına sunulması için gerekli adımlar atılmıştır. 1990’lı yıllarda ABD ve Avrupa ülkelerinde, kamu hizmetlerinin, içeriğine ve niteliklerine bakılmaksızın piyasaya terk edilmesi süreci, kısa sürede Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve IMF’nin yaptırımları sonucu Türkiye’de de başlatılmıştır.
İktidara geldiği 2002 yılından bu yana kamu çalışanlarının kazanılmış haklarını gaspeden, emeklerini yok sayan, yoksulluk sınırında yaşamaya mahkum eden AKP Hükümeti şimdi de kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Toplu İş İlişkileri Yasası TBMM’de görüşülürken gazetelere, “memurun iş güvencesi kalkıyor” haberini veren AKP Hükümeti, kamusal hizmetleri de küresel sermayenin hizmetine sunmak için her türlü yasal zemini oluşturmaya çalışmaktadır.
Kendisine yandaşlık yapmayan milyonlarca kamu çalışanını mevcut kanunlarla yeterince hizaya getiremediğini düşünen AKP, kamu çalışanlarının elinden iş güvencesini alarak adeta “iktidara kırbaç yaratma” hedefine yoğunlaşmak istemektedir. Kamu çalışanlarına uygulanacak yaptırımları ağırlaştıran, kazanılmış haklarını hiçe sayan ve baskıyı en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan esnek, güvencesiz, performansa dayalı bir çalışma statüsü asla kabul edilemez. Kamusal hizmetleri ticarileştirmeye yönelik bu tür girişimler, ülkeyi faşist devlet modeline bir adım daha yaklaştıracaktır.
Kamu çalışanlarının verimliliğini ölçme adına konulmak istenen “performans değerlendirmeleri” hiçbir dayanağı olmayan öznel değerlendirme ölçütleridir. Bu ilkeye bağlı olarak memurun iş güvencesi ortadan kaldırılacaktır. Böylece AKP Hükümeti’nin kendi yandaşlarıyla çalışabilmesi için “sözleşmeli” uygulaması yaygınlaştırılacak. Devlet memurluğu yerine cemaatlerden, tarikatlardan oluşacak “Hükümet memurluğu” yaratılacaktır.
2005 yılında bugünkü Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in de içinde bulunduğu ekip tarafından hazırlanan kamuoyunda Kamu Yönetimi Yasası olarak bilinen 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda memurun iş güvencesini yok edebilecek değişiklikler içeren torba yasa, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmişti.
Görünen o ki iktidarını tamamen sağlamlaştıran AKP Hükümeti, her alanda uyguladığı dayatmacı politikalarını şimdi de iki milyon kamu emekçisine yöneltmiş bulunmaktadır. Kamu çalışanları üzerinde geniş ölçekli baskı kurma, kamu işyerlerinde korku terörü estirme düşüncesi bugün tekrar yürürlüğe konulmak istenmektedir.
Eğitim-İş olarak; kamu çalışanlarının iş güvencesini ortadan kaldıracak, kamusal hizmetleri ticarileştirip, özelleştirecek, ulus devleti çökertecek ve sendikaların kapısına kilit vurulmasına neden olacak düzenlemeye karşı Hükümeti uyarıyoruz. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Kamu çalışanlarının haklarına yönelik saldırılar karşısında tüm kamu çalışanlarını duyarlı olmaya, kamu sendikalarını da eylem birlikteliği içinde hareket etmeye çağırıyoruz.
Veli DEMİR
Genel Başkan
Güncelleme Tarihi: 12 Ekim 2012, 00:00
İktidara geldiği 2002 yılından bu yana kamu çalışanlarının kazanılmış haklarını gaspeden, emeklerini yok sayan, yoksulluk sınırında yaşamaya mahkum eden AKP Hükümeti şimdi de kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Toplu İş İlişkileri Yasası TBMM’de görüşülürken gazetelere, “memurun iş güvencesi kalkıyor” haberini veren AKP Hükümeti, kamusal hizmetleri de küresel sermayenin hizmetine sunmak için her türlü yasal zemini oluşturmaya çalışmaktadır.
Kendisine yandaşlık yapmayan milyonlarca kamu çalışanını mevcut kanunlarla yeterince hizaya getiremediğini düşünen AKP, kamu çalışanlarının elinden iş güvencesini alarak adeta “iktidara kırbaç yaratma” hedefine yoğunlaşmak istemektedir. Kamu çalışanlarına uygulanacak yaptırımları ağırlaştıran, kazanılmış haklarını hiçe sayan ve baskıyı en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan esnek, güvencesiz, performansa dayalı bir çalışma statüsü asla kabul edilemez. Kamusal hizmetleri ticarileştirmeye yönelik bu tür girişimler, ülkeyi faşist devlet modeline bir adım daha yaklaştıracaktır.
Kamu çalışanlarının verimliliğini ölçme adına konulmak istenen “performans değerlendirmeleri” hiçbir dayanağı olmayan öznel değerlendirme ölçütleridir. Bu ilkeye bağlı olarak memurun iş güvencesi ortadan kaldırılacaktır. Böylece AKP Hükümeti’nin kendi yandaşlarıyla çalışabilmesi için “sözleşmeli” uygulaması yaygınlaştırılacak. Devlet memurluğu yerine cemaatlerden, tarikatlardan oluşacak “Hükümet memurluğu” yaratılacaktır.
2005 yılında bugünkü Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in de içinde bulunduğu ekip tarafından hazırlanan kamuoyunda Kamu Yönetimi Yasası olarak bilinen 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda memurun iş güvencesini yok edebilecek değişiklikler içeren torba yasa, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilmişti.
Görünen o ki iktidarını tamamen sağlamlaştıran AKP Hükümeti, her alanda uyguladığı dayatmacı politikalarını şimdi de iki milyon kamu emekçisine yöneltmiş bulunmaktadır. Kamu çalışanları üzerinde geniş ölçekli baskı kurma, kamu işyerlerinde korku terörü estirme düşüncesi bugün tekrar yürürlüğe konulmak istenmektedir.
Eğitim-İş olarak; kamu çalışanlarının iş güvencesini ortadan kaldıracak, kamusal hizmetleri ticarileştirip, özelleştirecek, ulus devleti çökertecek ve sendikaların kapısına kilit vurulmasına neden olacak düzenlemeye karşı Hükümeti uyarıyoruz. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Kamu çalışanlarının haklarına yönelik saldırılar karşısında tüm kamu çalışanlarını duyarlı olmaya, kamu sendikalarını da eylem birlikteliği içinde hareket etmeye çağırıyoruz.
Genel Başkan