Bilindiği gibi PKK terör örgütü; bu ülkede milli barışın ve kardeşliğin, demokrasinin, insan haklarının ve Türk milletinin varlığının baş düşmanıdır; emperyalist güçlerin, tetikçisi ve taşeronudur.
Bu güne kadar 30 binden fazla vatandaşımızı( askerimizi, polisimizi, öğretmenimizi, din görevlimizi, memurumuzu ) vahşice ve kalleşçe öldüren bu bölücü örgütün eli kanlı bebek katili ile iş başındaki AKP iktidarı, “sözde barış ve kardeşlik” adına yaptıkları açılım sürecinin son aşamasına gelmişlerdir.
Adına “İmralısüreci” dedikleri bu son aşamada;
Bir yandan bölücü başı yalanıp yıkanarak, allanıp pullanarak masum, iyi niyetli, barış güvercini bir siyasal aktör olarak Türk milletinin huzuruna çıkarılırken diğer taraftan Türk milletinin yiğit sevdalıları, vatanseverler ve bölücü teröre karşı şanlı bir mücadele veren güvenlik güçlerimizin kahraman mensupları, barışın ve kardeşliğin düşmanları ilan edilerek aşağılanmakta ve hakarete uğramaktadırlar.
Değerli Basın Mensupları !
Avrasya bölgesindeki enerji ve su kaynaklarını ve geçiş yollarını kontrol etmeyi amaçlayan küresel güç odakları,merkezinde ülkemizin bulunduğu bu coğrafyayı adeta hallaç pamuğu gibi atmaya devam etmektedirler. Bölgesel bir iç savaş sürecinden, bölgesel bir genel savaş aşamasına doğru hızla yol almakta olan bölgemizde cereyan eden kanlı,yakıcı ve yıkıcı olaylar dikkate alınmadan, bu ülkede terörle mücadele etmek, barış ve huzur projeleri gerçekleştirmek toplumu aldatmaktan başka bir şey değildir.
Bölgemizdeki kanlı mücadelenin baş aktörleri bölücü terör örgütünü taşeron olarak kullanmaya devam ederken bu haliyle adeta yedi kocalı Hürmüz’e benzeyen; insan ticaretinden, uyuşturucu kaçakçılığına her türlü kirli işin taşeronluğunu yapan bölücü terör örgütünü ve onun hapisteki başını, kendi bağımsız iradesiyle hareket eden ve bölge insanının tek temsilcisi olarak kabul eden iktidarın bu yaklaşım tarzı; aklı, izanı,tecrübeyi hiçe saymaktır. Daha da önemlisi Türk milletinin aklıyla alay etmek ve onu hiçbir şey bilmeyen, hiç bir şeyden anlamayan, tepkisiz bir toplum yerine koymaktır.
Değerli Basın Mensupları !
Bilindiği gibi 2012 yılını amacına ulaşma yolunda “final yılı” ilan eden, stratejisini de “vur –kaç”tan “ vur-kal”a dönüştüren, böylece sözde bir “Kürt Baharı” başlatmayı deneyen bölücü terör örgütü, bölge halkının da desteğiyle kahraman güvenlik güçlerimizin yiğit mücadelesinin sonucunda ağır kayıplar vererek Kandil’deki inine kaçmak zorunda kalmıştır.
Şimdi soruyoruz: “Terör örgütünün belinin kırıldığı” iddia edilen bu zaman diliminde; Terörist başının parlatılıp cilalanarak siyasal bir aktör gibi sahneye sürülmesinin anlamı ve amacı nedir? Bölücü terör örgütüne adeta taze kan vererek ayakta kalmasını sağlamanın, kanı ve gözyaşını durdurmakla ne ilişkisi vardır?
Bu süreç, hangi “iç ve dış” güç odaklarının baskısıyla başlatılmıştır? İşbaşındaki iktidar hangi siyasi kazancın peşindedir?
Her konuda referandum kartını kullanan siyasi iktidar, bu hayatî konuda Türk milletinin iradesine başvurmak için neden referanduma gitmemektedir?
“Terörist başıyla görüştüğümüzü söyleyenler yalancıdır, şerefsizdir” diyen bir iktidar, bugün adeta övünerek yaptıkları bu işleri, hangi şeref ve haysiyet kriteri aralığında görmektedir?
İşbaşındaki iktidar; bölücü başının “ Türkiye’den toprak talebim yok” sözünü hangi devlet aklıyla ciddiye almakta ve görüşmeler için “sağlam bir zemin” olarak kabul etmektedir?
Bir dediği bir dediğini tutmayan, bir taraftan terörle mücadeleyi destekliyor görünürken diğer taraftan terörist başıyla müzakereye destek veren ana muhalefet partisinin bu çelişkili tutumu, ihanet sürecini yönetenlerin değirmenine -adeta- su taşımaktadır.
Liberal geçinen, kendini aydın sanan, görünürde dindar birçok kesimin sözde temsilcilerinin, tek merkezden çıkmış,“akan kan dursun, barış gelsin, analar ağlamasın” gibi klişe açıklamalarla müzakerelere destek vermelerini de, bu açıklamaların arkasındaki gücü de milletimizin takdirine sunuyoruz.
İş başındaki iktidar, İmralı’daki Bölücü Başına “yenilenecek” anayasada “Türk Milleti ve “Türklük” kelime ve kavramlarının olmayacağı sözünü vermiş midir? İş başındaki iktidar, “Federasyon”a giden yolu sonuna kadar açmak için çıkardığı yerel yönetimler yasasına ek olarak “AB özerklik Şartına” konulan muhalefeti tamamen kaldıracağının ve Valilerin seçimle işbaşına gelmesinin yolunu açacağının sözünü vermiş midir? İşbaşındaki iktidar, bu süreçte “Başkanlık Sistemi”nin anayasada yer alması için bölücü cepheye “genel af ” sözü vermişmidir?
Değerli Basın Mensupları !
“Sözde açılım projesi”nin bu son aşamasında, artık ülkemiz terörle masaya oturmayı saklama ve gizleme gereği bile duymayan, bu yöndeki tepkilere aldırış dahi etmeyen vicdan ve hamiyet fukaralığıyla bire bir muhataptır. Başka bir deyişle bu konuda çizme aşılmış ve iktidar, bölücü terörün kanlı limanına demir atmıştır.
Yaşanan olayları dikkatle, sabırla, biraz da endişeyle izleyen Türk milleti, her şeye rağmen geleceğinden umutlu olmak istiyor. Oylarıyla meclise ve iktidara taşıdığı siyasi irade sahiplerinin ihanet projelerine “dur” diyeceğine ve yapılan yanlışlardan döneceklerine inanmayı çok arzu ediyor. Şurası da çok iyi bilinmelidir ki siyasileri ve yöneticileri demokrasi içinde uyaran Türk milleti, bu “hayati imtihan”da başarısız olanlarısandıkta cezalandırmaya hazırlanmaktadır.
Bizler de millî duyarlılığa sahip Sivil Toplum Kuruluşları olarak bütün sorumluları; bu alanda ölçerek, biçerek adım atmaya ve yanlıştan geri dönmeye davet ediyoruz.
Şurası asla unutulmamalıdır ki bütün olumsuz şartlara, her türlü yanıltıcı haberi yaparak tepkileri karartan, milleti yanıltan anlayış çerçevesinde dizayn edilen propagandaya rağmen Türk milleti; devletiyle, vatanıyla hür ve bağımsız olarak kıyamete kadar yaşamaya devam edecektir. Bundan hiç kimsenin -asla-şüphesi olmasın!
Türk milletinin kültürel genetik kodları ve ortak hafızası, yapılmak istenileni anlamaya, tedbir almaya ve çözmeye muktedirdir.
Tarih bunun örnekleriyle doludur. Türk Milleti, son sözünü henüz söylememiştir…
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
32 SİVİL TOPLUM KURULUŞU Adına
Ali BENLİ
Türkiye Kamu-Sen Kayseri İl Temsilcisi