Yönetmelikte yapılan değişikliğin üniversitelerin ayağına pranga bağlanmasından başka bir şey olmadığını kaydeden Geylan, “Türk Eğitim-Sen olarak Akademik Teşvik Ödeme yönetmeliği sürecinde YÖK’ün akademisyenlerin taleplerinin ciddiye alacağını beklerken, eskisini mumla aratır bir düzenleme ve hukuk dışı geriye dönük bir menfi değerlendirme süreci ile karşı karşıya kalınmış oldu” dedi.
Bu yönetmelik ve doğurduğu sıkıntıların Türk Eğitim-Sen olarak takipçisi olacaklarını belirten Geylan, “YÖK, üniversiteler ve yargı cephesi de dahil olmak üzere bütün platformlarda gerekli girişimlerde bulunacağız.
Bir kez daha sürecin bütün taraflarını hukuk zeminine, Türkçe’nin bilim dili olarak önünü açmaya, Türk akademisine, Türk yayıncısına ve bilim insanlarına hakaret eden bu anlayıştan dönmeye davet ediyoruz” diye konuştu.
YÖK’ü kararını gözden geçirmeye davet ediyoruz: akademik teşvik ödeme Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik Türk üniversitelerinin ayağına pranga bağlanmasından başka bir şey değildir.
Genel Başkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Üniversite çalışanı akademisyenlerimizin çalışmalarını değerlendirmek üzere 17 Ocak 2020 yılında çıkarılan yönetmelik ile Türk üniversite sistemi ciddi zarar almıştır.
Bu sürecin başlangıcında 2015 yılında çıkarılan ve kısmi eksiklikleri bulunan yönetmelik ile akademik çalışmaların değerlendirilerek, marifetin iltifata tabi olduğu anlayışı ile akademisyenlerimiz çalışmalarına destek olması bakımından teşvik almakta idi.
Fakat ya akademinin dışında olan ve sürece sadece ilave ödenek olarak bakan kişiler ya da akademik çalışma yapamayan, orada burada kulis yaparak makam mevki peşinde koşan sözüm ona akademisyenler -üniversitelerde bu sürecin sonunda yayınlanan akademik çalışma puan listelerini gördükçe kendilerinin çalışma yapmadığı deşifre olduğu için- bu süreç ile şahsi olarak bir husumet içine girdiler.
Kendileri gibi düşünen yandaş kesimleri de buna dâhil ederek sürekli; kimse teşvik almasın, alamasın, bu süreç akamete uğrasın propagandası yaparak Türk akademisinin önünü kesmeye çalıştılar. Maalesef son çıkan yönetmelik de adeta bu sürecin eseri olarak karşımıza çıkmıştır.
Akademik teşvik ödeme süreci ile ilgili olarak daha önce yapmış olduğumuz açıklamalarda, 2019 yılında yapılan akademik çalışmaların değerlendirilmesi ve Akademik Teşvik Puanının hesaplanması ile 2020 yılında ödenecek Akademik Teşvik Ödeneği belirleneceğini, fakat YÖK tarafından yapılan açıklamada hukuksuzluk bulunduğunu; bizim akademisyenlerimiz adına talebimizin, yıl bittikten sonra yönetmelik değişikliğinin ancak geçen sene yanlış anlaşılmalara mahal vererek akademisyenlerimizi mağdur eden hususlarda bir rahatlama getirecek düzeyde olması halinde kabul edilebileceği idi.
Ancak ne yazık ki, YÖK’ün oyun bittikten sonra kural değiştirmesi nedeniyle yanlış bir uygulama ile adeta yabancı dil hayranlığıyla bezenmiş bir yönetmeliği yayınlayarak hukuk dışına çıkılmıştır.
Anlaşılıyor ki, bazı çevrelerin bu ödeneği zorlaştıralım, almasınlar, alamasınlar gibi bir yaklaşımının etkisinde kalınmıştır. Türk Eğitim-Sen olarak Akademik Teşvik Ödeme yönetmeliği sürecinde YÖK’ün akademisyenlerin taleplerinin ciddiye alacağını beklerken, eskisini mumla aratır bir düzenleme ve hukuk dışı geriye dönük bir menfi değerlendirme süreci ile karşı karşıya kalınmış oldu.
Türk üniversitelerine bir nevi hakaret içeren ve adeta bir kompleksin etkisinde kalmış bir zihniyetin eseri olan bu yönetmeliği hazırlayanları kınıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülünde ülkemizin millî ve yerli çalışmaların teşvik edildiği, üniversitelerin akademik performanslarına göre araştırma üniversiteleri olarak ilan edildiği, belirli bölgelerde ihtisas üniversiteleri kurma yönünde faaliyetlerin yürütüldüğü bu dönemde böyle bir teşvik çalışmasının hazırlanması Türk üniversitelerinin ayağına pranga bağlanmasından başka bir şey değildir.
Özellikle uluslararası yayınevi şartına “Türkçe dışındaki dillerde yirmi kitap yayınlamış olmak” ibaresinin eklenmesi onlarca yıl yayın hayatında olan, eserleri dünyanın sayılı kütüphanelerinin koleksiyonlarında yer alan piyasa şartlarına rağmen bin bir zorlukla ayakta kalmaya çalışan ve bu yönetmeliğe göre tek suçu “Türkçe” kitap basarak Türkçenin bilim dili olarak kabul görmesi için çalışan Türk yayınevlerine bir hakaret içermektedir.
Bir nevi müstemleke anlayışı ve yabancı hayranlığını andıran, yerli ve milli olmaktan uzak bu bakış açısı, uluslararasılaşmanın yabancı dilde yayın yapmakla alakasının olmadığını görememiştir.
Dünyanın hiçbir gelişmiş memleketinde “kendi dili dururken başka dilde yayın yap ve bunu da ben teşvik edeyim” diyen bir devletin olup olmadığı sorusunu Sayın Cumhurbaşkanımızın, YÖK’e ve yönetmeliği hazırlayanlara sorması kamuoyunun talebidir.
Sempozyum ve kongrelerde katılımcıların yüzde ellisinin yabancı olması şartının getirilmesi de aynı zihniyetin bakış açısının bir başka tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu durum ülkemizde ve üniversitelerimizde tematik kongre düzenleyen alanında seçkin bilim insanlarını bir araya getirerek akademik hayata bir buluşma ve ortak sinerji oluşturma noktasında katkı sunan çalışmaları da sekteye uğratacaktır.
Üniversitelerimize ve kurumlarımıza yabancı sayısını sağlayabilmek için daha fazla davetli konuşmacı çağırma yükü, dolayısı ile ekonomik yük getirecektir. Bunun yanında bu şartları sağlasın diye akademisyenlerimizin yabancı ülkelerde bu etkinliklere katılması yönünde tercih kullanmasına neden olacak, bu da gereksiz maliyet ve üniversiteler tarafından bu giderlerin karşılandığı durumda kamu zararı meydana getirecektir.
Bildiri kitaplarının yayınlayan kurum ve kuruluşa bakılmadan yayın kategorisinden çıkarılması, toptancı saldırgan anlayışın bir tezahürü olarak ortaya çıkmaktadır. Dergi editör kurulu üyeliklerinin teşvikte kapsam dışı bırakılması da yapılan çalışma ve gösterilen özveriye haksızlık olarak görülmelidir.
Bazı çarpıcı hususlarını dile getirdiğimiz bu akademik teşvik yönetmeliğindeki değişikliğin geri planı titizlikle araştırılmalı, bu bakış açısı titizlikle incelenmelidir.
Türk akademisine, Türk yayıncılığına hakaret içeren bu yönetmelik derhal düzeltilmelidir. Eğer yönetmelikten kimse yararlanmasın, kimse teşvik almasın gibi bir bakış açısı hakim ise “Yönetmeliği kaldırıyoruz, akademik teşvik sürecini bitiriyoruz.” şeklinde bir açıklama ile kamuoyunu oyalamadan ve hukuk dışı yollara sapmadan delikanlıca bu açıklamanın yapılması gerekmektedir. Emin olun, böylesi bizi daha az üzecektir.
Akademik çalışma yapmaktan uzak, sadece engel koymak kişilerin önüne set çekmek amacıyla yola çıkan bu kişilere sürecin emanet edilmesi ülkemiz ve üniversitelerimiz adına utanç verici bir durumdur.
2020 yılında çıkan yönetmeliğin 2019 yılında yapılan çalışmaları değerlendirmesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel bir ilkesi olan hukuka uyarlıkla çelişmektedir. Bu yönetmelik ve doğurduğu sıkıntıların Türk Eğitim-Sen olarak takipçisi olacağız.
YÖK, üniversiteler ve yargı cephesi de dahil olmak üzere bütün platformlarda gerekli girişimlerde bulunacağız. Bir kez daha sürecin bütün taraflarını hukuk zeminine, Türkçe’nin bilim dili olarak önünü açmaya, Türk akademisine, Türk yayıncısına ve bilim insanlarına hakaret eden bu anlayıştan dönmeye davet ediyoruz.”