Başkan Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kamuoyuna duyurduğu belgede eğitim ve eğitim çalışanları ile ilgili olarak çok önemli ve yeni değişiklikler ihtiva etmekle birlikte kamuoyunda oluşan yüksek beklentinin tam anlamıyla tatmin edilemediğini ve bu durumun ancak uygulamalarla sıhhatli yönetilebileceğinin görülmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
Türk Eğitim-Sen olarak, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’ni açıklaması öncesinde taleplerimizi, önerilerimizi içeren geniş bir rapor sunmuştuk.
Bu raporda okul öncesi, ilkokul, ortaokul, ortaöğretim, mesleki ve teknik öğretim, yaygın eğitim ve yükseköğretim dahil olmak üzere eğitimin her kademesi ile ilgili durum tespiti yapmış, çarpıcı rakamlar sunmuş ve çözüm önerilerimizi ifade etmiştik.
Hatta, 23 Ekim tarihinde açıklanan vizyon belgesinde önerilerimizin bir kısmının dikkate alınmış olmasını görmekten büyük memnuniyet duyduk. Ancak, tabi ki vizyon belgesinde eksiklikler de bulunmaktadır. Umuyoruz ki; MEB bu eksikliklere yönelik de çalışma yürütür ve kamuoyunda kabul gören bir çalışmaya imza atar.
Ayrıca Sayın Bakan’ın vizyon belgesinin ruhunu; ehliyet, liyakat, bilim ve ahlak vurgusuyla tanımlamış olmasının sözde kalmaması ve tüm uygulama ve tasarruflara yansımasını umutla bekliyoruz. Eğitim camiasının artık yandaş kayırmacılığa ve ötekileştirmeye tahammülü kalmamıştır.
Yönetici atamalarında yazılı sınav taahhüdünün ısrarlı takipçisi olacağımız bilinmelidir.
2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde okul yöneticiliğine atamada yeterliliklere dayalı yazılı sınav uygulaması ve belirlenecek diğer nesnel ölçütlerin kullanılacağının ifade edilmesi, yönetici atamalarında mülakatın kaldırılacağı anlamına gelmektedir.
Bilindiği gibi Türkiye yıllardır mülakatla alınan torpilli, yandaş, bilgi ve birikimden yoksun, ehil olmayan okul yöneticilerinden çok zarar gördü. Yandaşlık ilişkisi üzerine kurulu bir ağ okullarımızı ahtapot gibi sarıp sarmaladı.
Mülakatın olduğu yerde adaletin sağlanamayacağını, mülakat komisyonlarının hiçbir şekilde şeffaf olmadığını, mülakat komisyonlarında görev yapanların niteliklerinin tartışma konusu olduğunu, torpil listelerinin elden ele dolaştığını, verilen puanların yandaşlık, ahbap-çavuş ilişkisi üzerine bina edildiğini, kripto çetelerin yönetici atamalarındaki mülakat açığından dolayı cirit attığını ısrarla dile getirmemize rağmen bu uygulama sürdürüldü.
Çok açık söylüyoruz; mülakat uygulaması nedeniyle eğitim sistemimiz neredeyse yüz yıl geriye götürüldü. Belli grupların, sendika üyelerinin kayırılması nedeniyle nice ödüllü, bilgi birikimi yüksek, tecrübeli öğretmenler yönetici yapılmadı, haksızlığa uğrayanlar yargıya başvurdu.
Sendikamızın Bakan Selçuk’a sunduğu raporda öncelikli olarak dikkat çektiğimiz husus yönetici atamaları meselesi idi. Dolayısıyla vizyon belgesinde Milli Eğitim Bakanı Selçuk’un ehliyetin ve liyakatin sağlanması noktasındaki olumlu yaklaşımı sevindiricidir.
Zira, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetici atamalarında mülakat uygulamasına son vermesi hem liyakatin önünü açar hem de eğitimde beklenen değişimi, dönüşümün sonunda gerçekleşebileceğinin çok net bir göstergesi olur.
Sadece yazılı sınav puan üstünlüğüne göre atanacak yöneticiler okullarımıza liyakat, başarı, kalite getirecek ve dünya ülkeleri ile yarışmamızı sağlayacaktır.
Dolayısıyla, “okul müdürlüğü, il/ilçe müdürlüğü olmak üzere eğitim yönetimini DIŞ MÜDAHALELERE KAPALI HALE GETİRECEĞİZ” sözünü, “MEB’i işgal etmiş çetelere artık yol vermeyeceğiz” şeklinde anlamak istiyoruz.
Konuyla ilgili gerekli düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır. Yönetici atamalarında yazılı sınav taahhüdünün ısrarlı takipçisi olacağımızın bir kez daha bilinmesini istiyoruz.
Teşvik uygulaması hem öğretmen istikrarını sağlayarak, öğretmen açığı sorununu çözecek hem de öğretmenlerin gönüllü olarak o bölgelerde çalışmasını sağlayacak.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın vizyon belgesinde öne çıkardığı en önemli hususlardan birisi, elverişsiz bölgelerde görev yapan öğretmenlere ve yöneticilere teşvik mekanizması getirileceğinin açıklanmasıdır.
Teşvik uygulaması, Türk Eğitim-Sen’in yıllardır dile getirdiği bir talepti. MEB’in mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere brüt 1 ila 2 asgari ücret arasında değişen oranlarda Zorunlu Hizmet Tazminatı vermesi hem öğretmen istikrarını sağlayarak, öğretmen açığı sorununu çözecek hem de öğretmenlerin gönüllü olarak o bölgelerde çalışmasını sağlayacaktır.
Bu önerimizi, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a da sunmuştuk. Bugün Bakanlığın talebimizi dikkate aldığını görüyoruz. Tabi, öğretmenlere teşvik uygulamasını nasıl ve ne şekilde hayata geçireceğini görmemiz gerekmektedir. Umuyoruz ki; Bakanlık teşvik uygulamasını öğretmenlerimizin beklentilerini karşılayacak şekilde, en kısa zamanda hayata geçirir.
Sözleşmeli öğretmen istihdamının esnetilmesine karşıyız. Sözleşmeli öğretmenlik ivedilikle ve tamamen kaldırılmalıdır.
2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde kabul etmediğimiz çok önemli bir husus yer almaktadır. Bu, sözleşmeli öğretmenliğin 3+1 olarak esnetilmesidir. Türk Eğitim-Sen en başından beri sözleşmeli, ücretli öğretmenliğin kaldırılmasını, tüm öğretmenlerin kadrolu ve sadece KPSS’ye dayalı olarak atanmasını talep etmektedir.
Ne yazık ki, bu yöndeki uyarılarımız MEB tarafından dikkate alınmamış, 4+2 çakılı çalışma modeli 3+1 şeklinde esnetilmiştir. Dolayısıyla, sözleşmeli öğretmenliğin esnetilmesi, bu öğretmenlerimizin aile birliği, sağlık durumu özrü nedeniyle tayin isteyememeleri sorununu devam ettirecek, aileler yine parçalanacak, çocuklar uzun süre anne ya da babalarını görmeden büyüyecek, sağlık sorunları giderek artacaktır.
Şunu önemli belirtmek isteriz ki; öğretmenlere teşvik uygulaması getirildiği zaman zaten sözleşmeli öğretmenlik istihdamına gerek kalmayacaktır. Çünkü, öğretmenler gönüllü olarak mahrumiyet bölgelerine gitmek isteyecekler, bu da öğretmen açığı sorununu ortadan kaldıracak, öğretmen istikrarını sağlayacaktır.
Dolayısıyla; MEB, bu kararını bir kez daha gözden geçirmeli ve sözleşmeli öğretmen istihdamını esnetmek yerine tamamen kaldırmalıdır. Artık; Türkiye, 2023 eğitim vizyonuna yakışır şekilde sözleşmeli kölelikten ve ücretli öğretmen kargaşasından kurtulmalıdır. Bu konuda karşı duruşumuz ve mücadelemiz tavizsizce sürecektir.
Ücretli öğretmenlerin ücretlerinin iyileştirileceğinin ifade edilmesi, ücretli öğretmenliğin meşrulaştırılması anlamına gelmektedir.
Aynı şekilde ücretli öğretmenliğe de karşıyız. Türkiye’de geçtiğimiz yıl sendikamızın yaptığı araştırmaya göre 63 bin 656 ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılmıştır. Bu durum, ücretli öğretmenliğin neredeyse kalıcı istihdam haline dönüştürüldüğünün en net göstergesidir.
Girdiği ders başına ücret alan, hiçbir hakkı ve hukuka sahip olmayan, güvencesiz çalıştırılan, hatta 2 yıllık meslek yüksek okulu mezunlarının bile ücretli öğretmen olabildiği bu istihdam modeli, Türk eğitim sitemine kalitesizliği getirmektedir.
Hal böyleyken vizyon belgesinde ücretli öğretmenliğin kaldırılması yerine ücretli öğretmenlerin ücretlerinin iyileştirileceğinin ifade edilmesi, ücretli öğretmenliği meşrulaştırılması anlamına gelmektedir.
Türk Eğitim-Sen olarak, ücretli öğretmenlerin ücretlerine iyileştirme yapılmasını değil, ücretli öğretmenliğin tedavülden kaldırılmasını istiyoruz. Türk Eğitim-Sen olarak ister adı sözleşmeli ister ücretli olsun kadrolu öğretmenlik dışındaki tüm istihdam modellerine karşıyız.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU: İçeriği itibariyle bir kariyer mesleği olan öğretmenliğin, saygınlığını ve statüsünü besleyecek bir kanun beklentimiz yüksektir.
Türk Eğitim-Sen’in en önemli taleplerinden birisi Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmasıdır. Sendikamız bu kanunun çıkarılarak, öğretmenlik mesleğinin şartlarının yeniden düzenlenmesinin sağlanmasını, öğretmenliği herkesin “ben de yapabilirim” diye düşüneceği bir meslek olmaktan çıkarılmasını istemektedir.
Nitekim MEB’in Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılması için çalışma başlatacağını açıklaması büyük bir adımdır. Bu kanunun sendikamızın ve eğitim camiasının beklentileri doğrultusunda çıkarılması, toplumda öğretmenliğin statüsünü yükseltecek, saygınlığını artıracak ve öğretmenlerin motivasyonunu sağlayacak, mesleki gelişimlerinin önünü açacaktır.
Bu kanun sivil toplum örgütlerinin, sendikaların ve diğer paydaşların görüşleri alınarak, diyalog ve tam mutabakatla çıkarılmalıdır. Şunu da hemen belirtmek isteriz ki, çıkarılacak kanunda, öğretmenlerin hali hazırda var olan haklarının geliştirilerek artırılması yerine, bu haklarına halel getirecek uygulamalara da müsaade etmeyeceğiz. İçeriği itibariyle bir kariyer mesleği olarak öğretmenliğin saygınlığını ve statüsünü besleyecek bir kanun beklentimiz yüksektir.
2023 Vizyon Belgesinde öğretmen ve okul yöneticileri için Yatay ve Dikey Kariyer Uzmanlık Alanlarının yapılandırılacağı ifade edilmiştir. Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılırken yıllardır çözüme kavuşturulamayan öğretmenlik kariyer sisteminin de tüm unsurlarıyla ele alınması, kademeli geçişe olanak sağlayacak bir kariyer sisteminin detaylandırılması gerekmektedir.
Yıllardır çözüme kavuşturulmayan, ekonomik anlamda öğretmenler arasında ayrıma sebebiyet veren, öğretmenlik kariyer sisteminin Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda düzenlenmesinin takipçisi olacağız.
Çıkarılacak olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yer alması gereken bir diğer önemli düzenleme ise öğretmenlere yönelik şiddeti önleyecek caydırıcı düzenlemelerin yapılmasıdır.
Fedakârca görev yapan eğitim çalışanlarımız, zaman zaman öğrencinin kendisi bazen de öğrenci velisi veya yakınlarının sözlü ve fiili şiddetine maruz kalabilmekte, giderek yaygınlaşan ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuran bu şiddet olaylarının sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Bakanlığa sunduğumuz taleplerimiz arasında da yer alan, eğitim çalışanlarına yönelik, şiddeti önleyici politikaların oluşturulması amacıyla tıpkı doktorlara yönelik şiddeti önlemek adına çıkarılan yasa gibi önleyici ve caydırıcı düzenlemelere kanunun içeriğinde yer verilmelidir.
Vizyon belgesinde; hak ve hukukun çiğnendiği, emek ve kul hakkının yok sayıldığı, tamamen sübjektif değerlendirmelerle, komisyonların takdiri ile puanların verildiği mülakatın kaldırılmasına dair bir düzenleme olmaması ciddi bir eksikliktir.
Vizyon belgesinde öğretmen atamaları ile ilgili bir planlama olmaması önemli bir eksikliktir. Oysa önümüzdeki 3 yıl içinde öğretmen atama sayısının nasıl olacağına dair bir düzenleme yapılması gerekmekteydi.
Zira 20 bin, 30 bin atama ile öğretmen açığını sorununu çözemezsiniz. Her yıl eğitim fakültelerinden 40 bin öğrencinin mezun olduğu ve ülkemizde 100 binin üzerinde öğretmen açığı olduğu dikkate alındığında öğretmen atama sayılarının artırılması noktasında da Milli Eğitim Bakanlığı’nın ciddi bir girişimde bulunması gerekmektedir.
Yine vizyon belgesinde öğretmen atamalarında mülakat uygulamasının kaldırılacağına dair bir hususun yer almaması hayal kırıklığı yaratmıştır.
Öğretmenlerimiz, atamalarda mülakatın kaldırılacağına dair ciddi bir beklentiye girmişti. Vizyon belgesinde; hak ve hukukun çiğnendiği, emek ve kul hakkının yok sayıldığı, tamamen sübjektif değerlendirmelerle, komisyonların takdiri ile puanların verildiği mülakatın kaldırılmasına dair bir düzenleme olmaması da ciddi bir hatadır. Sendikamız bu konudaki mücadelesini sürdürecektir.
Öğretmen atamalarında mülakat tamamen kaldırılmalı, atamalar sadece KPSS puan üstünlüğüne göre yapılmalıdır. Unutmayın, mülakat sadece yönetici atamalarında değil, eğitimin tüm alanlarında kaldırılmalıdır.
Aksi taktirde adaletli, liyakatli, şeffaf, herkes tarafından kabul gören bir sistem ihdas edemezsiniz. Öğretmen atama sayının artırılması da çok önemlidir.
Pedagojik formasyon hakkının kaldırılması, başka fakülte mezunlarına da öğretmen olma hakkı tanınacağı anlamına mı geliyor?
Milli Eğitim Bakanlığı vizyon belgesinde pedagojik formasyon uygulamasını kaldıracağını, yerine öğretmenlik hakkı kazanan adaylara lisansüstü düzeyde Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı açacağını duyurmuştur.
Bu, eğitim fakültesi ya da pedagojik formasyon hakkı bulunan fakülteler dışında başka fakülte mezunlarının da öğretmen olabileceği anlamına mı gelmektedir? Ülkemizde 3 milyon civarında işsiz vardır.
Şayet başka fakülte mezunlarına da öğretmen olma hakkı verilmesi eğitim fakültesi mezunlarının önünü tıkayacak ve eğitimde niteliği azaltacaktır. Dolayısıyla, MEB’in bu konuyu detaylandırması ve acilen kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir.
Okul öncesi eğitimin zorunlu olması olumlu bir adımdır. Ancak, ilkokul eğitiminin 5 yıl olarak düzenlenmesi teklifi, eğitimcilerin ve uzmanların beklentisi arasındaydı.
2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde en önemli konulardan birisi okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesidir. Türk Eğitim-Sen olarak okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmamasının büyük bir hata olduğunu, okullaşma oranlarına olumsuz etki yapacağını, okul öncesine yapılan yatırımları azaltacağını dile getirmiştik.
Bu noktada okul öncesinin zorunlu eğitim kapsamına alınması pedagojik açıdan çok doğru bir karar olmuştur. Bu uygulama çocuklarımızı ilkokula hazır hale getirecek, becerilerini artırmalarını sağlayacak, okul öncesinde OECD standartlarını yakalamamızı sağlayacaktır.
Ayrıca, okul öncesi ile ilgili kendi programlarımızı geliştirmemiz de son derece önemlidir. MEB’in bu konuda da çalışma başlatması taleplerimiz arasındadır. Okul öncesinde iç ve dış oyun alanları, öğrenme alanları, çok amaçlı salonlar çocukların uzun süre vakit geçirecekleri şekilde dizayn edilmesi, okul binalarının çevrebilimci, sosyolog, psikolog ve eğitimcilerden oluşan bir komite tarafından onaylanması da gerekliliktir. Ancak, ilkokul eğitiminin 5 yıl olarak düzenlenmesi teklifi, eğitimcilerin ve uzmanların beklentisi arasındaydı.
Ne yazık ki Hükümet, 4+4+4 sisteminden geri dönmeyi, toplumda yanlış algı yaratacağı endişesiyle bu beklentiyi pas geçti. Bu yönüyle yeniden değerlendirilmesi uygun olacaktır.
Okullara bütçe tahsis edilmesi bir an önce hayata geçirilmelidir.
Vizyon belgesinde yer alan her okula çeşitli ölçütlere ve okul gelişim planına dayalı olarak gelişim bütçesi verilmesi Sendikamızın da talepleri arasındaydı. Türk Eğitim-Sen olarak, yıllardır yönetici ve öğretmenlerimizin, velilerimizle karşı karşıya bırakılmasını eleştiriyor ve her Toplu Sözleşme döneminde öğrenci başına okullara bütçe tahsis edilmesini gündeme getiriyor idik. Dolayısıyla okullara bütçe tahsis edilmesi bir an önce hayata geçirilmelidir.
Öğretmenler dışındaki diğer eğitim çalışanlarına 2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde yer verilmemiştir. Öğretmenler dışındaki diğer eğitim çalışanlarımız, eğitim sistemimizin görünmez kahramanlarıdır.
Şu hususu da ifade etmek isteriz ki; vizyon belgesinde öğretmenler dışındaki diğer eğitim çalışanları ile ilgili herhangi bir çalışmaya yer verilmemiştir. Eğitimin taşıyıcı kolonu olan öğretmenlerimiz, diğer eğitim çalışanlarımız ile beraber eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmektedir.
Öğretmenler dışında ki diğer eğitim çalışanlarımız, eğitim sistemimizin görünmez kahramanlarıdır. Dolayısıyla, vizyon belgesi ne yazık ki öğretmenler dışındaki diğer eğitim çalışanlarının beklentilerini karşılamamıştır. Umuyoruz ki, Bakanlık önümüzdeki süreçte öğretmenler dışındaki diğer eğitim çalışanları ile ilgili çalışmalara da imza atar.
Türk Eğitim-Sen olarak ders saatlerinin sayısının azaltılarak, teneffüslerin artırılması, öğrencilerin sosyal, kültürel faaliyetlerde de yer almasının sağlanmasını eğitim açısından faydalı görüyoruz ama bu yapılırken, öğretmenlerin norm fazlası olmaması için gerekli tedbirler alınmalı, ikili eğitim kaldırılmalı, okul ve ders derslik sayısı artırılmalıdır.
Ayrıca, vizyon belgesinde eğitim kalitesinin artırılmasına yönelik hususlar bulunması, okullar arasındaki başarı farklarının azaltılması, okulların niteliğinin artırılmasına yönelik hedefler belirlenmesi, müfredata yönelik çalışmalar yapılacak olması, mesleki ve teknik eğitimin güçlendirilmesi, okullarda fiziksel alt yapıya yönelik çalışmalar yapılacak olması da olumlu bulduğumuz hususlardandır.
Tüm bunlar için nasıl adımlar atılacağını, hangi düzenlemelerin yapılacağını zaman içinde göreceğiz. Bu noktada en önemli husus “Ben yaptım-oldu” demeden, MEB’in tüm paydaşların görüşünü alarak, tam mutabakatla bu düzenlemeleri hayata geçirmesidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Güncelleme Tarihi: 24 Ekim 2018, 12:44