İç huzurun olmadığı yerde iş huzuru da olmaz. Bu nedenle, okulda verimin artırılması ve öğretmenlerin aile bütünlüğünün mutlaka sağlanması gerekiyor. İşin belli standartları oluşmalı ve işler o standartlar üzerinden yürümelidir. Belirsizlik öğretmenleri de yoruyor” dedi.
Genel Başkan Ali Yalçın, TV NET’te eğitim gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Yeni dönemde, Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkezi bir bakış açısından ziyade, aşağıdan, yerelden, katılımcı bir şekilde yönetimi benimseyen yaklaşımının kıymetli olduğunu belirten Yalçın, “Çünkü sendikalar olarak bizim en fazla eleştirdiğimiz konulardan biri, seslere kulak verilmemesi, yerinden tespitlerin dikkate alınmamasıdır.
O yüzden ‘Bir Milyon Öğretmen, Bir Milyon Fikir’ projesi, katılımcı bir yönetim anlayışının işaretidir. Ben bunu son derece önemsediğimi ifade etmek istiyorum” şeklinde konuştu.
Eğitim-Bir-Sen’in, 426 bin 645 üyesiyle eğitim hizmet kolunun neredeyse yarısını örgütlü çatısı altında bulunduran bir sendika olduğunu kaydeden Yalçın, “Her konuya ilişkin Bakanlığa söyleyeceklerimiz var.
Yerelden talepleri sıralayarak, belli periyotlarda bu sorunları güncelleyip ve çözüm önerilerini de sunan bir yapımız var. Dolayısıyla Bakanlığın katılımcı yönetim anlayışına dönük bu emaresini son derece önemsiyorum” ifadelerini kullandı.
Sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalıdır
Yeni dönemde aile bütünlüğü sağlanamamış öğretmenlerin burukluğunun ve moral ve motivasyon kırıklığının söz konusu olduğunun altını çizen Yalçın, şöyle devam etti: “Sözleşmeli öğretmenlerin istihdamdan kaynaklı sorunları var. Bir süre önce buna ilişkin çağrıda bulunduk.
Kadrolu öğretmenler ve sözleşmeli öğretmenler arasında 16 fark var. Bu farkın kapatılması ve kadroya alınması gerekiyor. Eğer bu gecikecekse 6 yıl şartının mutlaka esnetilmesi gerektiğini yineledik.
Öğretmenlik mesleğinde yaşanan yer değiştirme konularının temelinde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen illerden batıya gitmek isteyenlerin fazla olmasından kaynaklanan bir tıkanıklık olduğunu söyleyen Yalçın, “Ama doğuya da gidişler söz konusuydu.
Bu konuda adımlar atıldı. Sözleşmeli öğretmenlerin sağlık özrüne ilişkin adım da önemliydi. Bir empati söz konusu. Bir kadın cinayeti yaşandı. Bakanlığın bu konuda bir basın açıklaması yaparak duygudaşlık örneği sergilemesi bu anlamda önemli bulundu” diye konuştu.
Dayatılan konular tabana uymuyor, bir zaman sonra eğitimin temel sorunu haline dönüşüyor. Eğitimin çözülemeyecek hiçbir probleminin olmadığını dile getiren yalçın, şöyle konuştu: Eğitimde temel yaklaşım, katılımcı demokratik yönetim anlayışı ve paydaş kuruluşların birikimine, öneri ve tekliflerine kulak vermek olmalıdır.
Şimdiye kadar insanların umutlarını örseleyen yaklaşımların temelinde dayatmacı, ‘ben biliyorum’ tarzı mühendislik ürünü politikalar söz konusuydu. Eğitimde umudun biraz azalmasının ya da eleştirel boyuta doğru gidilmesinin nedenlerinin başında ‘biz biliyoruz’ yaklaşımının tepeden aşağıya doğru verilmeye çalışılması gelmektedir.
Öğretmenlere performans değerlendirme taslağı diye bir taslak dayatıldı. Bu doğru bir yöntem değil. Öğrencilere ‘kâğıt kalem çıkarın, şimdi öğretmenlere not vereceğiz’ yaklaşımının eğitimi dinamitleyeceğini ve toplumsal yapımıza asla uymayacağını ifade ettik.
Mühendislik ürünü ve tepeden bir dayatmaydı. 500 bin imza toplamak zorunda kaldık. 81 ilden, bütün öğretmen odalarından tepkimizi yükseltmek zorunda kaldık. Bunun gibi yukarıdan dayatılan konular tabana uymuyor, bir zaman sonra eğitimin temel sorunu haline dönüşüyor.
Eğitim çalışanlarını önemseyen ve onlarla empati kurmaya yönelik yaklaşımı önemsiyoruz
2018-2019 eğitim-öğretim yılının başında Bakan Selçuk’un öğretmenlere seminer açılışında yaptığı konuşmanın alanda oluşturduğu kelebek etkisine şahit olduklarını ifade eden Yalçın, “Herkes bu konuda kurulan cümlelere odaklanmış.
Öğretmen kimliğinin örselenmeyeceği, öğretmene değer verileceği yönündeki cümleler memnuniyetle karşılanmıştır. Çünkü eğitimin ana unsuru öğretmen, öğrenci ve programlardır. Bu üçünün işini zorlaştıran bir yapıya gidildiği için eğitimde memnuniyet düzeyi düşüyor.
Aslında siz öğretmeni motive ederseniz, öğretim programlarında doğru program uygularsanız, öğrenciyi bu anlamda merkeze alarak öğrenciye yönelik sosyal ve kültürel etkinlikleri sürecin içinde tutacak yaklaşımları ön plana çıkarırsanız işi toptan çözersiniz.
Yoksa bina yapmakla, fiziki yapıya çok fazla odaklanmakla, iyi bir iş yapsanız bile aslında sorunları çözemezsiniz. Onun için Bakanlığın eğitim çalışanlarının duygularını önemseyen ve onlarla empati kurmaya yönelik yaklaşımının alanda karşılık bulduğunu ifade etmem lazım.
Bundan önceki eğitim-öğretim yılı açılışlarında parmak sallayarak konuşanlara da şahitlik ettik. Dolayısıyla alanda seminer salonlarını terk eden öğretmenlerimiz oldu. Bu, bir duygudaşlık kurulamamasından kaynaklıydı.
Ben bir duygudaşlığın yakalandığını görüyorum. Bu yaklaşım devam etmelidir. Öğretmen kökenli bir bakanın olması, bazı şeylerin düzelebileceği ve konuştuğumuz zaman birbirimizi anlayabileceğimiz bir zemin üretiyor” diye konuştu.
Eğitimcilerin aile bütünlüğü sağlanmalıdır
Öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin ve motivasyonlarının artırılması, sınıf yönetimi konusunda yeterliliklerin çoğaltılması, öğretmenlerin eğitim politikalarına katkıda bulunmaları ve karar alma süreçlerine katılmaları gerektiğini vurgulayan Ali Yalçın, şunları söyledi: “Tayin ve nakil süreçlerinde eşlerinin yanına gidemeyen öğretmenlerin iç huzuru olmaz.
İç huzurun olmadığı yerde iş huzuru da olmaz. Bu nedenle, okulda verimin artırılması ve öğretmenlerin aile bütünlüğünün mutlaka sağlanması gerekiyor. İşin belli standartları oluşmalı ve işler o standartlar üzerinden yürümelidir.
Belirsizlik öğretmenleri de yoruyor. İkinci kez iller arası mazerete bağlı yer değişikliği hak verilmesi konusunda yoğun bir baskı var. Eğitimcilerin bu anlamda beklentileri var. Bu tür sorunların nedeni, bu konuda sosyal paydaşlarla çalışılmamış olması, takvime sadık kalınmamış olmasıdır.
Ben bu konuda çağrıda bulunuyorum: Öğretmenlerle alakalı moral ve motivasyonu artırmak istiyorsanız, bu konuyu sosyal ortaklarla çalışmalı ve belli standartlar oluşturmalısınız ve o kararlılıkla yola devam etmelisiniz.
Öğretmenler aile bütünlüğünün sağlanmasını istiyorlar, bu anayasal bir hak, bir gerekliliktir. Sözleşmeli istihdamdan kaynaklanan sorunlar var. Onun için, bu konuların derli toplu çalışılmasına ihtiyaç var. Bakanlığın attığı adımları önemsediğimin altını özellikle çizmek istiyorum.
İlk başlangıçta umudu artıracak adımlar atıldı. Aile bütünlüğü konusunda bazı önemli yaklaşımlar ortaya konmadı değil ama bunun artırılmasına ve öğretmenlerin bu anlamda aile bütünlüğü sağlanmak suretiyle iç ve iş huzurunun da temin edilmesine ihtiyaç var. Bu konuda da ısrarımızı yineliyorum. Hem ikinci il dışı hem de aile bütünlüğü sağlanmamış bütün öğretmenler için.
Umutla birlikte çözümler de artmalıdır
Bakan Ziya Selçuk’a ziyaretleri sırasında ‘sorunlar ve çözüm önerileri’ konulu 22 maddelik bir rapor sunduklarını ve bunların 10’dan fazlasına ilişkin adım atıldığını dile getiren Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Fakat öğretmenlerin aile bütünlüğünün sağlanması konusu önümüzde duruyor, mesleğe yeni alımdaki mülakat konusu mutlaka ve mutlaka tadil edilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin 16 fark ve 6 yıl çalışma süresi ciddiyetle ele alınmalı, atama ve yer değiştirme takvimi standart oluşturulacak şekilde paydaşlarla çalışılmalıdır.
Özel okulları finanse eden, devlet okullarını finanse etmekte zorlanan, hatta bu işi sadece okul aile birliğine bırakan yaklaşım irdelenmelidir. Görevde yükselme ve unvan değişikliği beklentileri var. Bakanlık, 2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi Bulma Konferansı ve Çalıştayı’ düzenliyor. Oraya da hazırlıklı gidiyoruz. Eğitim sendikası olarak beklentileri ifade edecek, önümüze konulacak belgeye yönelik katkıda bulunacağız.