Çocuk İşçiliği İle Gerçek Mücadele, Çocuk İşçiliğinin Yasaklanmasıyla Mümkündür!
Hükümet tarafından 2018 yılı “Çocuk İşçiliği İle Mücadele Yılı” olarak ilan edilmiş olsa da, çocuk işçiliğini önlemek bir yana daha da yaygınlaştıran yasal düzenlemeler yapılmıştır. 4+4+4 başta olmak üzere, bugüne kadar yapılan pek çok düzenleme çocukların eğitimden uzaklaşmasını ve işçi olarak çalışmasına neden olan sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
Çocuk işçiliğinin, çocukların zorla çalıştırılmasının inanılmaz boyutlara ulaştığını Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verileri de doğrulamaktadır:
- Bugün dünya genelinde 5-17 yaşları arasında 218 milyon çalışan çocuk vardır. Bunların 152 milyonu çocuk işçiliği kurbanıdır ve nerdeyse yarısı 73 milyon çocuk tehlikeli işlerde çalışmaktadır.
- Çocuk işçilerin nerdeyse yarısı (72,1 milyon) Afrika’dadır; 62,1 milyonu Asya ve Pasifik’te; 10,7 milyonu Amerika’da; 1,2 milyonu Arap ülkelerinde ve 5,5 milyonu Avrupa ve Merkez Asya’da bulunmaktadır.
- Sayısı 152 milyon olan “Çocuk İşçilik Kurbanları”nın neredeyse yarısı 5-11 yaş arasındadır; 42 milyonu (%28) 12-14 yaş arasında; 37 milyonu ( % 24) 15-17 yaş arasındadır.
- 152 milyon çocuk işçilik mağdurlarının 88 milyonunu erkek çocuklar, 64 milyonunu kız çocuklar oluşturmaktadır.
4+4+4 Çocuk İşçiliğinin Önünü Açmıştır
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesiyle zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılırken kademeler 4+4+4 olarak ayrılarak, okula başlama yaşı düşürülmüştür. Bununla beraber okuldan ayrılmanın önünün açılması ile birlikte çocuk işçiliğin yaşı da 14’e kadar düşürülmüştür. Bu durum, çocukların eğitim hakkından mahrum kalmasının önünü açarak, ucuz işgücü olarak çalışma hayatında yer almasını kolaylaştırmıştır.
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmesinin ardından yapılan yasal düzenlemeler ile çocuk işçiliğinin önü çıraklık ve stajyerlik uygulamaları üzerinden artmış, çocuk işçilerin çalışma koşulları daha da ağırlaştırılmıştır. AKP hükümetinin “istihdam seferberliği” kapsamında sözde 1 milyonun üzerinde olan yeni istihdamın, işyerinde işçi statüsünde kabul edilmeyen ancak işgücü istatistiklerine eklenen stajyer, çırak ve kursiyerler olmuştur.
Eğitimde 4+4+4 dayatmasının hayata geçmesiyle, bugün sayıları 1,5 milyona yaklaşan stajyer-kursiyer-çırak sömürüsünün artması, çocukların ‘çırak’, ‘stajyer’ kimliğiyle çalıştırılmasının önü açılmıştır. Türkiye’de çocuk işçi sayısında yaşanan artışın temel nedenlerinin başında eğitimde 4+4+4 dayatması ile başlayan ve çocukları örgün eğitim dışına iten politikalar ve devletin patronlara yönelik çırak ve stajyer çalıştırmayı kolaylaştıran düzenlemelerinin belirleyici etkisi olduğu açıktır.
Eşit yurttaşlık ilkesine aykırı olarak anadilinde eğitim alamayan öğrencilerin okulda başarısız olarak eğitim dışına itilmekte ve okulu erken yaşta terk etmek zorunda kalmaktadır. Ayrıca artan yoksulluk ve işsizlik nedeniyle aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalan çocuklar göç ettikleri şehirlerde çocuk işçi olarak çalışmaktadır. Çalışan çocukların bir bölümü tarım sektöründe ucuz işgücü, bir bölümü de ücretsiz aile işçisi olmaktadır. Kız çocukları da benzer nedenlerle eğitim öğretimden uzaklaşarak erken evliliğe sürüklenmekte, işgücüne kayıt dışı olarak katılmaktadır. Kız çocuklarının yaptıkları işlerin büyük çoğunluğu evde yapılan ücretsiz ev işleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Çocuk İşçiliği Yaygınlaşıyor, Çocuklar İş Cinayetlerine Kurban Gidiyor
DİSK Genel İş’in hazırladığı “Türkiye’de Çocuk İşçi Olmak Raporu” Türkiye’de çocuk işçiliğinin geldiği noktayı göstermektedir. Ülkemizde çocuk işçilerin sayısına ilişkin güncel veriler sadece 15-17 yaş grubunda olan çocuk işçiler için mevcuttur. 15 yaş altı ve tarımsal alanlarda mevsimlik olarak çalışan çocuklara ilişkin veriler bulunmamaktadır. Ayrıca mesleki eğitim alan özellikle turizm sektöründe uzun saatler çalıştırılan stajyerler, yani “çocuk işçiler” ve çocuk işçiliği sayılabilecek uygulamalar ile çıraklık eğitimi alanlar resmi olarak çocuk işçi sayılmamaktadırlar. Buna karşın 2012 yılından itibaren çocuk işçi sayısı ülkemizde artmıştır. 2012 yılında 601 bin olan 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısı, 2016 yılına gelindiğinde 709 bin olmuştur.
2015 yılında 17 yaşına kadar çalıştırılan çırak sayısı ise 401 bin 464 olarak açıklanmıştır. SGK’nin Aralık 2016 verilerine göre çırak işçi sayısı 1 milyon 170 bin’dir. Bu verilere dayanarak çırak ya da çocuk işçi ayrımı yapmadan genel olarak ülkemizde çalışan çocuk sayısının yaklaşık 2 milyona yaklaştığı görülmektedir. Çocuk işgücü kır ve kent ayrımında farklı biçimlerde istihdam edilse de çocuklar kentlerde de kırlarda da kayıt dışı çalıştırılmaktadır. 2016 TÜİK verilerine göre çocuk işçilerin % 78’i kayıt dışı çalışmaktadır. 2016 yılında 15-17 yaş arası çocuk işçi sayısı 708 bindir. Bu çocukların 558 bini kayıt dışı çalıştırılırken, 150 bini sigortalıdır. Yani çalışan her 10 çocuktan 8’i kayıt dışı çalıştırılmaktadır.
Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin “Türkiye’de Çocuk İşçiliği ve Çocuk İş Cinayetleri Raporu”na göre 2013 yılından 2018’in ilk 5 ayına kadar 319 çocuk, iş cinayetleri nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Çocuk işçi ölümlerinin en çok yaşandığı iller, mülteci/göçmen nüfusunun yoğun olduğu Adana, Urfa ve Antep’tir. 2014-2016 yılları arasında 13 bin 616 sigortalı çocuk işçi iş kazası geçirmiştir. Bu çocukların 145’i 14 yaşında, 1003’ü 15 yaşında, 4 bin 258’i ise 16 yaşında hayatını kaybetmiştir. 2014-2016 yılları arasında iş kazası geçiren toplam çocuk işçi sayısındaki artış yüzde 80 olmuştur. İş kazası geçiren çocuk işçilerin iş kazası geçiren sigortalılar içerisindeki oranı da bu yıllar arasında sürekli artış göstermektedir.
Türkiye’de çocuk işçiliğini meşrulaştıran ve yaygınlaştıran politikaların varlığı, çocuk işçiliği ve çocuk emeği sömürüsü sorununu giderek büyütmüştür. Çocuk işçiliğinin ve çocuk iş cinayetlerindeki artışın temel nedeni eğitim sisteminde yaşanan çarpıklıklar, bir türlü giderilmeyen ve çözüme dayalı olmayan politikalardır.
Çocuk İşçiliği İnsan Hakları İhlalidir, Derhal Yasaklanmalıdır!
Çocuk işçiliği her şeyden önce bir insan hakları ihlali olarak görülmek zorundadır. Kendi seçimleri olmaksızın, zorla veya zorunlu olarak çalışan çocuklar, en temel hakları olan çocukluklarını yaşama, sağlıklı beslenme, eğitim hakkından yararlanma ve geleceğe hazırlanma haklarından mahrum bırakılmaktadır.
Türkiye’de çocuk işçiliği konusunda bir kısır döngü söz konusudur. Çocukların eğitim hakkından yararlanamaması çocuk işçiliği doğurmakta, ailelerin düşük gelirli olması yoksulluğu arttırmakta, yoksulluk da yeniden çocuk işçiliğini doğurmaktadır. Bu duruma çözüm üretilmediği sürece yaşanan kısır döngünün büyüyerek sürmesi kaçınılmazdır.
Eğitim Sen olarak önerilerimiz;
- Çocuk işçiliği ile mücadelede yapılması gereken ilk iş, çocuk işçiliğini acil çözülmesi gereken bir sorun kabul etmek ve somut bir eylem planı hazırlamaktır.
- ILO’nun da tavsiye ettiği gibi önce kısa dönemde, kabul edilemez istihdam biçimlerinde çalışan çocuklara (kölelik, uyuşturucu ticareti vs. ), ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlara (maden ve taş ocaklara vs.) ve en korumasız gruplara (12 yaşın altındakiler ve kız çocukları) ulaşılmalıdır. Ayrıca bu dönemde, çalışan çocuk işçilerin çalışmaktan alıkonulana kadar işyerinde korunması da sağlanmalıdır.
- Eğitim ve okulun çocuk işçiliğini sona erdirmek açısından de en etkili araç olduğu açıktır. Hem temel eğitim hem de mesleki eğitim yaygınlaştırılmalı, eğitim çağındaki çocukların çalıştırılması yasaklanmalı, çocukları çalışmaya iten nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
- Çocuk işçiliği ile mücadelede, yoksul ailelerin çocuklarını çalışma hayatından alıkoyup okula gönderilebilmesi için, bu ailelere yönelik ekonomik ve sosyal destek politikaları hayata geçirilmelidir.
- Çocuk işçiliğinin en önemli nedenlerinden olan yoksulluğu ortadan kaldırıcı, ailelerin ve toplum ekonomik sorunlarına çözüm üreten politikalar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
- Orta ve uzun dönemde ise çocuk işçiliğinin tüm boyutları ile sona ermesi konusunda somut politikalar oluşturulmalı ve mümkün olan en kısa süre içinde uygulanmalıdır.