İÜ İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, çağınönemli ve en yaygın hastalıklarından biri olarak kabul edilen diyabet hastalığı ile ilgili açıklama yaptı.
Dünya genelinde en yaygın hastalıklar arasında yer alan diyabet, gelişmiş toplumlarda ölüme sebep olan hastalıklar içerisinde beşinci sırada yer alıyor. Çağınönemli ve en yaygın hastalıklarından biri olarak kabul edilen diyabet hastalığını İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk değerlendirdi.
“Çağımızın en yaygın hastalıklarından”
Diyabet hastalığının hem kendi hem de oluşturduğu diğer komplikasyonlar açısından çağımızın en yaygın hastalıklarından biri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erk, günümüzdeki ölüm ve sakatlıkların önemli nedenlerinden birinin diyabet olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Erk, “Normalde kan şeker düzeyinin 100 miligram desilitrenin üzerinde olması diyabet ve diyabet başlangıcı olarak kabul edilir. Açlık kan şekeri 126 miligram desilitrenin üzerinde ise veya herhangi bir zamanda kişinin kan şekeri 200 miligram desilitrenin üzerinde ise bu şeker hastalığı anlamına gelir. 100 ile 126 arasındaki değerler ara değerlerdir. Bu dönem geçiş dönemi, pre-diyabet veya diyabet öncesi dönem olarak da adlandırılabilir. Normal bir kişinin 8 saat aç kaldıktan sonraki kan şekerinin 100 miligram desilitrenin altında olması gerekiyor. Bunun üzerindeki değer, diyabet ve pre-diyabet anlamına gelecektir” dedi.
Diyabet türlerinin genellikle Tip 1 ve Tip 2 şeklinde ikiye ayrıldığını belirten Prof. Dr. Erk, Tip 1 diyabetin genellikle çocukluk döneminde pankreasta insülin üretimin yetersiz olması veya hiç olmaması durumunda ortaya çıktığını ve bu yüzden dışarıdan insülin alınımının zorunlu olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Erk, Tip 2 diyabet türünün ise hücrelerin kan şekerini düzenleyen insülin hormonuna karşı duyarsızlaşması sonucu görüldüğünü belirtti.
“Herkes yılda en az bir defa açlık şekerini ölçtürmeli”
Hastalığın ani olarak ortaya çıkmadığını belirten Prof. Dr. Erk, “Diyabet hastalığının ortaya çıkabilmesi için yıllar gerekebiliyor. Yıllar içerisinde tedrici olarak kan şekerinde 100 miligram desilitrenin üzerindeki değerler gizli şeker hastalığı olarak tanımlanıyor. Bu dönemde tanı konmamış olsa da, bu süreçte şeker hastalığını tanımak önemli. Alınacak önlemlerle diyabetin geriletilmesi veya en azından ilerleyişinin durdurulması söz konusu olabilir. O yüzden de her sene kişilerin en azından açlık kan şekerlerini bir kere olsun tespit ettirmelerinde yarar var” dedi.
“Belirtileri erken fark edin”
Bol su içme, sık idrara çıkma, sıklıkla yemek yeme, ağızda kuruluk ve aniden ortaya çıkan ciddi kilo kayıpları gibi belirtilerin diyabet hastalığına işaret edebileceğini söyleyen Prof. Dr. Erk bu belirtilerin erken dönemde fark edilmesinin oldukça önemli olduğuna dikkat çekti.
“Diyabet kalp damar hastalığı riskini artırıyor”
Prof. Dr. Erk, “Diyabet koroner kalp hastalığı ile yani kalp damar hastalığı ile neredeyse eş değer kabul edilen hastalıklardan bir tanesi. Diyabet varsa büyük bir ihtimalle koroner kalp damar hastalığı var denebilir. Koroner kalp damar hastalığına bağlı göğüs ağrısı ile veya ağrı olmadan da ortaya çıkabilen kalp krizleri söz konusu olabilir, kalp yetmezliği ortaya çıkabilir. Böbrek yetersizliğinin de en önemli nedenlerinden bir tanesi şeker hastalığıdır. Benzer şekilde organ kayıplarının özellikle el ve bacak kayıplarının, fonksiyon bozukluklarının en önemli nedenlerinden bir tanesi diyabet. Nörolojik hastalıkların, alzheimer ve demons hastalığının da en sık nedenlerinden bir tanesi diyabet hastalığıdır” dedi.
“Kalın bel çevresi diyabete davetiye çıkarıyor”
Diyabet hastalığının her zaman belirti ve bulgusu olmadığını ifade eden Prof. Dr. Erk, diyabetin gelişiminde özellikle bel çevresinde normalin üzerindeki yağlanmaya dikkat çekti.
Prof. Dr. Erk, bel kalınlığının kadınlarda 80, erkeklerde 94 santimetrenin üstünde olmaması gerektiğini belirtti ve bel çevresi kalınlığının normalin üstünde olması durumunun diyabet veya gizli diyabet riskini artırdığını söyledi.
“Düzenli yaşam tarzı ve yeterli beslenme diyabetten uzaklaştırır”
Diyabet hastalığının düzenli yaşam tarzı ve beslenmeyle direkt ilişkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erk, şeker hastalığı tedavisinin sadece insülin ya da anti diyabetik ilaçlarla sağlanamayacağını belirterek, “Şeker hastalığı yalnızca insülin veya şeker haplarının eksikliği değildir. Mutlaka bu ilaçlarla birlikte beslenme düzeninin, yaşam tarzının düzenlenmesi gerekir. Yaşam tarzı ve beslenme tarzı düzenlenmeden diğer insülin ilaçlarıyla yapılacak olan bir tedavinin başarısız olma ihtimali oldukça yüksek. Bu hastalıkta mutlaka dengeli ve yeterli beslenme tarzı benimsenmeli” diye konuştu.
“Karbonhidrat ağırlıklı beslenmek diyabet için en önemli risklerden”
Diyabetik bir hastanın kesinlikle tüketmemesi gereken besin maddelerine değinen Prof. Dr. Erk, “Pasta, börek, çörek, bisküvi, kek, pizza, hamur da dâhil olmak üzere rafine karbonhidrat ağırlıklı gıdalardan uzak durmak gerekiyor. Tüketilmesi gereken besinlere baktığımızda daha çok sebzeler karşımıza çıkıyor. Çiğ olarak yenilebilecek her türlü sebze ve özellikle yeşil renkli sebzeler en önemli besin unsurları arasında. Bunun dışında baklagiller var. Baklagillerde karbonhidrat düzeyi fazla olduğu için onlardan az miktarda düzenli olarak tüketmek son derece önemli” dedi.