Eğitim-İş Merkez Yönetim Kurulu tarafından bir açıklama yayımlandı ve "Atamıza edilen hakaretin peşini bırakmayacağız!" denildi. Açıklamanın tam metni şu şekilde:
"AKP'nin tarikatlarla düzenlediği bir siyasi şov eşliğinde camiye çevrilen İstanbul'un kıymetlilerinden Ayasofya'nın engin kubbesi, yine ve yeniden nankör sözlerle kirletilmiştir.
Camiye çevrildiği gün Diyanet İşleri Başkanı'nın büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'e dil uzatmasının ardından bu kez bir başka imam, onun açtığı yoldan gitmiş ve aynı nankörlüğü sürdürmüştür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı Ayasofya'daki 29 Mayıs'taki hafızlık konulu programda Mustafa Demirkan adlı imamın ülkemizin kurucusu Atatürk'e lanet okuması toplumda adeta infial yaratmıştır.
Utanmaz imam, "Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir..." diyerek içindeki Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığını kusmuş, buna da dini alet etmiştir. Bu cüretkarlıktan daha acı olan ise devletin başında bulunan Cumhurbaşkanı'nın küfürden farksız bu sözleri huşu içinde dinlemesidir.
Atasına sevgisi ve vefası hiçbir zaman azalmayan Türk halkı, bu hakarete her mecradan tepki göstererek gerekli mesajı verse de Atatürk'ün aziz hatırasının ve Cumhuriyet'in her zaman koruyucusu olan Eğitim-İş olarak, elbet bize de iş düşmüştür.
Öncelikle hadsiz imamın "daha zalim ve daha kafir kim olabilir" ifadesini bir soru kabul ederek cevap verelim:
- Bir zalim arıyorsan bu toprakları düşman zulmünden kurtaran büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk'e değil, onun hatırasına utanmazca saldıranlara bakabilirsin.
- Daha zalim arıyorsan, onun kurduğu ülkede, onun kurduğu Diyanet'ten para alırken ona dil uzatan alçaklara bakabilirsin.
- "Vakıf emanetine aykırı davranarak lanetlenen bir zalim" görmek istiyorsan, onun halka açtığı ve dokunulmasın dediği Atatürk Orman Çiftliği'ne dahi göz dikenlere, O'nun toplum kalkınsın diye açtığı kurum ve fabrikaları özel sektöre peşkeş çekenlere, O'nun adına okul tabelalarında bile tahammül edemeyenlere bakabilirsin.
"Daha kafir kim olabilir" sorusuna gelince;
- Arapça tanrı tanımaz anlamına gelen "kfr" ve örtmek, gizlemek anlamına gelen "kafara"dan öğrenmeye başlayabilirsin. "Kendisine yapılan bir iyiliği örtmek, nimeti yalanlamak" anlamına gelen 'kafara'da, bu ulusun en büyük nimeti olan Cumhuriyet'i yalanlayan sen kendini bulabilirsin. Atatürk olmasa içine girecek bir cami dahi bulamayacak olsan da ona dil uzatma gafletine düşecek kadar iyiliği örten sen, "kafara"da kendi tanımını görebilirsin. "Kafir"in, "kafara"nın izini süreceksen, bu halka özgürlüğünü kazandırmak suretiyle yapılan en büyük iyiliği örtmeye çalışan kendinden başlayabilirsin.
- Mesele din ise, daha kafirini siyaseti dine alet edenlerde, dini ticarete meta edenlerde, dini suçlara örtü edenlerde, dini kullanarak dine en çok zarar verenlerde bulabilirsin.
- "Kafir"in kökenindeki kelime anlamında olduğu gibi "saklamak" ise mesele, Cumhuriyet alerjisini saklayan ve karanlık çukurunda başını çıkartacağı uygun ana kadar kendini gizleyen sen, kendin gibilerde kafirliği bulabilirsin.
Yani imam Mustafa Demirkan, "Daha zalim ve kafir kim olabilir" sorusuna gerçekten bir yanıt arıyorsan, kafanı senin Ata'ya hakaretlerini kuzu kuzu dinleyenlerden çevirip aynaya bakabilirsin.
Yine de biz, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün izindeki eğitim neferlerinin oluşturduğu Eğitim-İş olarak, sana da sana bu hadsizlik için cesaret verenlere de sorduğun sorunun cevabına ulaşmanız için harekete geçtik.
Bugün itibariyle hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu, istediğin cevapları alana kadar sürecin takipçisi olacağımızı, bu hadsizliğin peşini asla bırakmayacağımızı ilan ediyoruz!"