Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, TBMM Genel Kurulunda, Bakanlığının 2022 yılı bütçesine ilişkin konuşmasında, okul öncesi eğitime erişimi yaygınlaştırma, okullar arası imkan farklılıklarını azaltma, öğretmenlerin mesleki gelişimlerini bütüncül bir yaklaşımla destekleme ve mesleki eğitimi güçlendirmenin, öncelik verdikleri alanlar olduğunu söyledi.
Eğitimin tüm paydaşlarının görüşlerini alabilmek için 7 yıl aradan sonra 20'nci Milli Eğitim Şurası'nda, öncelik verildikleri alanlarla ilgili tüm kesimlerin görüşlerini alabilme imkanı bulduklarını aktaran Özer, şura kararlarının tavsiye niteliğinde olduğunu, Bakanlığın, alınan kararları kabul ettiği veya uygulayacağı anlamına gelmediğini belirtti. Özer, "Alınan kararları önceliklerimize göre yeniden değerlendirdik ve bu doğrultuda meşruiyet zemini çok daha güçlü bir yol haritası oluşturduk." diye konuştu.
Okul öncesi eğitime erişimdeki eşitsizliklerin, eğitimin ilk kademesinde öğrencilerin hazır bulunuşluklarında önemli farklılıklara yol açtığını ifade eden Özer, bu farklılıkların, telafi edilmemesi durumunda giderek derinleştiğini ve sonunda okullar arası başarı farkları olarak karşılarına çıktığını dile getirdi. Özer, bu nedenle birinci önceliklerinin okul öncesinde okullaşma oranlarını yükseltmek olduğunu vurguladı.
Mahmut Özer, bu kapsamda 2022 sonuna kadar 3 yaş grubunda yüzde 14 olan okullaşma oranını yüzde 50'ye, 4 yaş grubunda yüzde 35 olan okullaşma oranını yüzde 70'lere ve 5 yaş grubunda yüzde 78 olan okullaşma oranını da yüzde 100'e çıkarmayı hedeflediklerini açıkladı.
"4 bin 3 yeni ana sınıfı açtık"
Bu hedeflere ulaşmak için gerekli planlamaları yaptıklarını bildiren Özer, "Bu amaçla 2022'de 3 bin yeni anaokulu ve 40 bin yeni ana sınıfı yapacağız. Bu yönde çalışmalarımız da oldukça hızlı bir şekilde devam ediyor. 2021-2022 eğitim-öğretim yılının ikinci dönemine kadar, 5 bin yeni ana sınıfı açacağımızı söylemiştim. Bugün itibarıyla 4 bin 3 yeni ana sınıfı açtık. Bu sınıflarda 79 bin çocuğumuz eğitim almaya başladı. Böylece 5 yaş grubundaki okullaşma oranı yüzde 78'den yüzde 84'e çıktı." dedi.
Kısa sürede elde edilen bu başarı dolayısıyla ikinci dönem başına kadar 5 bin yeni ana sınıfı açma hedefini, 10 bin ana sınıfı açma şeklinde güncellediklerini anlatan Özer, bu hedefe de kolaylıkla ulaşacaklarına inandıklarını kaydetti.
Mahmut Özer, 695 anaokulu yapımıyla ilgili sürecin devam ettiğini, 77 yeni anaokulunu tamamlayarak hizmete aldıklarını söyledi.
Eğitimde fırsat eşitliği bağlamında ağırlık verecekleri bir diğer konunun, okullar arası imkan farklılıklarını azaltmak olduğuna dikkati çeken Özer, bu amaçla her kademede ve her okul türünde aynı altyapıyı sağlamaya; laboratuvar, kütüphane, spor alanları yapmaya çalıştıklarını söyledi.
İhtiyacı fazla olan okullara daha fazla ödenek gönderdiklerini ifade eden Özer, "Bu yaklaşımımızı 2022'de de devam ettireceğiz. Okullarımızın altyapı, laboratuvar, kütüphane, spor alanları gibi tüm birimlerini 2022 sonuna kadar iyileştireceğiz." dedi.
"10 bin okula yeni kütüphane yaptık"
Milli Eğitim Bakanı Özer, 26 Ekim 2021'de başlattıkları "Kütüphanesiz Okul Kalmayacak" projesiyle tüm okullarda mevcut kütüphaneleri yenilemeye ve kütüphanesi olmayan okullara yeni kütüphaneler kurmaya başladıklarını hatırlattı.
Kütüphanelerin tefrişatlarının meslek liselerinde üretildiğini anlatan Özer, "Kültür ve Turizm Bakanlığımız da yeni kurduğumuz kütüphanelerimizin kitap ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu kapsamda şu ana kadar 10 bin okulumuza yeni kütüphane yaptık. 2021 yılı sonu itibarıyla tüm okullarımızda kütüphaneleri tamamlayacağız. 2022'de kütüphanesiz okul kalmayacak." diye konuştu.
Bu çalışmaların yanı sıra 2022'de "Temiz Okul" projesi başlatacaklarını açıklayan Özer, "Bu kapsamda tüm okullarımızın tuvalet, kantin, yemekhane gibi mekanlarını iyileştiriyoruz ve okullarımızda güneş enerjisi kullanımı ile yağmur suyu geri dönüşümüne öncelik vereceğiz. Diğer taraftan tüm okullarımızda sıfır atık kültürünü yaygınlaştıracağız. Su tasarrufuna özel önem vereceğiz." bilgisini paylaştı.
Özer, öğrenme süreçlerinin teknolojik altyapıyla desteklenmesinde de önemli mesafe aldıklarını, bugüne kadar yarım milyona yakın etkileşimli tahtayı okullara kurduklarını bildirdi.
"Uzaktan eğitim çok önemli fırsatlar sunuyor"
"Bir eğitim sistemi öğretmenleri kadar güçlüdür." diyen Özer, bu nedenle eğitimde fırsat eşitliği bağlamında öncelik verecekleri alanlardan en önemlisinin, öğretmenlere sağlayacakları destekler olduğunu belirtti.
Öğretmenlerin mesleki gelişimlerini, kişisel gelişimlerini ve liderlik özelliklerini geliştirmelerini desteklemek için çok kapsamlı eğitim programları uygulayacaklarını dile getiren Özer, "Özellikle mesleğe yeni başlayan öğretmenlerimize ve deneyimi 5 yılın altında olan öğretmenlerimize öncelik vereceğiz. Gerekli tüm planlamalarımızı yaptık. Yüz yüze ve uzaktan eğitim platformlarının tüm imkanlarını kullanarak öğretmenlerimizin tüm eğitim taleplerini karşılayacağız." ifadelerini kullandı.
Uzaktan eğitimin bu kapsamda çok önemli fırsatlar sunduğuna işaret eden Özer, 15-21 Kasım'daki ara tatilde düzenledikleri uzaktan eğitimlerde sunulan seçeneklere, öğretmenlerin yoğun ilgi gösterdiğine şahit olduklarını aktardı. Bu dönemde 679 bin 386 öğretmenin en az bir eğitim içeriğini tamamlayarak sertifika aldığını, bazı öğretmenlerin ise kendi istekleriyle birden çok eğitime katıldıklarını dile getiren Özer, böylece bir haftalık ara tatilde sertifikalı toplam eğitim sayısının, 886 bin 233'e yükseldiğini ifade etti.
"Öğretmenler uzaktan eğitimle mesleki gelişim eğitimlerini alabilecek"
Öğretmenlere; uzaktan eğitimde, seçeneklerini zenginleştirmek için Öğretmen Bilişim Ağı'nı (ÖBA) kurduklarını bildiren Özer, şöyle devam etti:
"Bu platformu ilk kez 21 Ocak-7 Şubat 2022 tarihleri arasındaki iki haftalık tatilde uygulayacağız. Bu tarihler arasında öğretmenlerimizin mesleki gelişim eğitimlerini uzaktan eğitim olarak düzenleyeceğimizin müjdesini de buradan duyurmak isterim. Bu tarihler arasında öğretmenlerimiz öğrenciler gibi okullara gitmeden uzaktan eğitimle mesleki gelişim eğitimlerini alabilecek. Öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin desteklenmesinde yeni bir uygulamaya geçiyoruz. Her okulun kendine has özel şartları ve bu duruma bağlı özel ihtiyaçları olabileceğinden hareketle, bu yeni uygulamayla okul düzeyinde de mesleki gelişim faaliyeti düzenlenmesine imkan sağlayacağız. Okullarımız almak istedikleri eğitimleri, talep gerekçelerini ve ulaşmak istedikleri sonuçları belirleyerek, mesleki gelişim planlarını oluşturacaklar, Bakanlık olarak biz de bu talebin bütçesini doğrudan okullara göndereceğiz.
Bir diğer yeni uygulamamız ise 'Öğretmen Mesleki Gelişim Toplulukları' oluşturmaktır. Öğretmenlerimiz, bu uygulamayla yalnızca teorik bilgi almayacak, aldıkları bilgiyi meslektaşlarıyla birlikte sınıfa taşıyacak, bu süreçteki deneyimlerini ve varsa sorunları dile getirerek eş zamanlı ilerleyen bir iyileşme süreci ve deneyimden beslenen bir programı tamamlamış olacaklardır. Biz bu sistemi teorinin uygulamaya dönüştüğü, eğitimlerin bir yenilik olarak sınıflara taşındığı bir alan olarak görüyoruz. Öğretmen mesleki gelişim toplulukları da tıpkı okul temelli mesleki gelişim gibi doğrudan okullara aktaracağımız kaynaklarla finanse edilecek ve gönüllü öğretmenlerin katılımıyla gerçekleşecek."
Mahmut Özer, bir diğer yeniliğin ise bir okuldaki güzel bir uygulamanın başka okullara da taşınmasını sağlamaya dönük olduğunu aktaran Özer, "Mesleğin uygulanması sırasında oluşan bilgi ya da sistemin ürettiği tecrübe ile öne çıkan okullarımızı, öğretmenlerimiz yerinde görsün diye kısa süreli öğretmen hareketlilik programları başlatıyoruz. Mesleki eğitimde ortaya koyduğumuz ve adına Mükemmeliyet Merkezi dediğimiz tecrübenin yerinde görülmesi için ilgili alan öğretmenlerimizi bu okullarda kısa süreli görevlendirerek buradaki tecrübeden faydalanmalarını sağlayacağız. Bu uygulamayı zamanla diğer başarılı okulları da içerecek şekilde genişleteceğiz. Bu şekilde birbirinden öğrenen, birbirini destekleyen, iyi uygulamaların hızla sisteme taşındığı yenilikçi bir yapı kurmuş olacağız." diye konuştu.
"Öğretmenler ilk kez kapsamlı ve bütüncül bir meslek kanununa kavuşacak"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, hazırlıkları tamamlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun yakın bir zamanda TBMM'ne sunulacağı müjdesini verdiğini hatırlatan Özer, düzenlemeyle Türkiye eğitim tarihinde öğretmenlerin, ilk kez kapsamlı ve bütüncül bir meslek kanununa kavuşacağını dile getirdi.
Özer, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenliğin, bir kariyer mesleği olarak tanımlanabileceğini, adaylık, öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenliğin hakları, görevleri ve sorumluluklarının, gelişim temelli bir sistem içinde tanımlanacağını kaydetti.
Kariyer sistemindeki avantajları nedeniyle öğretmenlerin, yüksek lisans ve doktora eğitimlerine yönelimlerinin de önemli oranda artacağına işaret eden Özer, "Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi, inşallah bu ay içinde TBMM'ye gelecek. TBMM'de değerlendirilme sürecinde desteğinize olan inancımız tamdır. Sizlerin de destekleriyle bu bağlamda önemli bir eksikliği daha gidermiş olacağız. Bu süreçte destek ve katkılarınız için şimdiden tüm öğretmenlerimiz adına şükranlarımı sunuyorum." dedi.
Türkiye'nin ekonomik kalkınması ve genç işsizliğin azaltılmasındaki en önemli katkıyı sağlayacak olan mesleki eğitimin, öncelik verdikleri en önemli alanlardan olduğunu vurgulayan Özer, "Mesleki eğitimin güçlendirilmesinde attığımız en önemli adım, iş dünyasının temsilcilerini eğitim süreçlerinin tamamına dahil etmektir. Artık sektör temsilcileriyle birlikte müfredatı güncelliyor, öğrencilerimizin işletmelerde beceri eğitimlerini ve öğretmenlerimizin iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte planlıyoruz. Tüm mesleki eğitim müfredatını güncelledik ve ulusal meslek standartlarıyla uyumlu hale getirdik. Attığımız bu sistematik adımlar, öğrencilerin mesleki eğitime yönelimlerini de artırdı." değerlendirmesini yaptı.
"Gelinen noktada, yeni bir reform değil, okul öncesinden yüksek öğretime kadar hizmetlerin kalitelerine odaklanmalıyız"
Daha sonra milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bakan Özer, "Reform yapmayacağım." sözüne açıklık getirdi. Kendisinden önceki bakanların reform yaptığı için eleştirildiğini anımsatan Özer, "Ben reform yapmadığım, öyle bir talep olmadığı için eleştiriliyorum. Ben bir eğitimci olarak reforma karşı değilim ama her bakanla bir reform yapılmasına karşıyım." ifadesini kullandı.
Özer, eğitimde kitleselleşmede önemli mesafeler alındığını belirterek, "Türkiye okul öncesinde, orta öğretimde, yüksek öğretimde okullaşma oranlarında devasa sıçrama yaşamıştır. Orta öğretimdeki okullaşma oranı yüzde 44'ten 88'lere gelmiştir. Yüksek öğretimde net okullaşma oranı yüzde 14'lerden yüzde 44'lere gelmiştir." diye konuştu.
OECD ülkeleri arasında 15 yaşındaki öğrencilerde ana dil, fen ve matematik okur yazarlığında 4 yıllık döngülerle öğrenci başarı araştırması yapan PISA'nın son araştırma sonuçlarını aktaran Özer, şunları kaydetti:
"Son PISA araştırma sonuçları, OECD ülkeleri içinde 15 yaş grubunda öğrenci sayısını en çok artıran ülkenin Türkiye olmasına rağmen, Türkçe, matematik ve fen okur yazarlığında puanlarını istatistiksel olarak anlamlı, en fazla artıran ülkenin Türkiye olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda 4 ve 8'inci sınıf matematik ve fende öğrencilerin okur yazarlığını ölçen TİMS araştırmalarının en son verilerine bakarsanız, 1999 yılından sonra her döngüde Türkiye'nin puanlarının artırdığını ve en yüksek puana en son 2009 TİMS araştırmasında ulaştığını görürüz."
Bakan Özer, Türkiye'nin hem eğitimde kitleselleşmeyi artırdığını hem de bunu kalite merkezli yaptığını söyledi.
Öğretmen başına düşen öğrenci ve derslik başına düşen öğrenci sayılarında OECD ortalamalarına yaklaşıldığını dile getiren Özer, "Bunlar takdir edilmesi gereken önemli gelişmelerdir. Emek veren geçmişteki tüm bakanlarımıza şükranlarımızı sunuyorum." dedi.
Özer, eğitimdeki fırsat eşitliği çabalarına da değinerek, "Gelinen noktada, yeni bir reform değil, sınav sistemindeki değişiklikler değil, tam tersine okul öncesinden yüksek öğretime kadar vermiş olduğumuz hizmetlerin kalitelerine odaklanmamız gerekiyor. Sürekli iyileştirme kültürüyle eğitimin tüm birimlerine dercetmemiz gerekiyor." ifadesini kullandı.
Okullar arasındaki başarı farkının ortaya çıktığı yerin liseler değil, tam tersine okul öncesi eğitime erişim olduğunu belirten Özer, "Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak 3 yaş grubunda okul öncesi okullaşma oranını yüzde 14'ten yüzde 50'ye, 4 yaş grubunda yüzde 35'ten yüzde 70'e, 5 yaş grubunda yüzde 78'den yüzde 100'e çıkarma konusundaki planlarımızı yaptık." dedi.