Milyonlarca eğitim emekçisi, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne olumsuz bir tablo ile adım attı. İktidarın pembe tablo çizen söylemlerinin aksine öğretmenlerin içinde bulunduğu olumsuz durum, resmi verilere ve eğitim sendikalarının öğretmenlerin koşullarına yönelik araştırmalarına yansıdı. Öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve özlük hakları AKP iktidarı döneminde önemli oranda geriledi. Eğitimde kadrolaşma, ihraçlar, dinselleştirme ve güvencesizlik, iktidarın politikaları nedeniyle her geçen yıl biraz daha derinleşti.
ÖĞRETMENLER BÖLÜNÜYOR
AKP iktidarında öğretmenler, “Sözleşmeli, ücretli, kadrolu” ayrımcılığına tabi tutuldu. 2016 yılında OHAL KHK’si ile getirilen sözleşmeli öğretmenlik modeli kalıcılaştı. Öğretmenler arasında ayrımcılığa neden model kapsamında çalışan öğretmen sayısı 150 bine dayandı. Milli Eğitim Bakanlığı, sözleşmeli ve kadrolu ayrımının öğretmenler arasında ayrımcılığa yol açtığını raporlarında itiraf etti. Bakanlığın faaliyet raporlarının, “Zayıflıklar” bölümünde, “Sözleşmeli ve kadrolu öğretmenler arasındaki özlük farklılıkları bulunması” ifadesi kullanıldı.
AKP iktidarında, “Sözleşmeli, ücretli, kadrolu” ayrımcılığına tabi tutulan ve saygınlığı giderek kaybettirilen öğretmenlik mesleği, “Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği” ile ağır bir yara daha aldı. Yönetmelik ile öğretmenlerin, “Uzman Öğretmen, Başöğretmen” ve “Aday Öğretmen” olarak ayrılmasının önü açıldı.
Eğitim-İş Sendikası’nın, 4 bin 516 öğretmenin katılımı ile gerçekleştirdiği, “Öğretmenlerin Ekonomik, Mesleki Ve Sosyal Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri” araştırmasında öne çıkan bazı çarpıcı sonuçlar şöyle sıralandı:
Öğretmenlerin yüzde 51’i, görevde yükselmede liyakatin esas alınmadığını belirtiyor,
Yüzde 94,6’su, aldıkları maaşın yeterli olmadığını, yüzde 91’i aldığı maaş ile geçinemediğini söylüyor,
Yüzde 83’ü, maaşının düşük olması nedeniyle toplumdaki saygınlığının azaldığını düşünüyor,
Yüzde 66’sı, borçları nedeniyle mesleki motivasyonunun düştüğünü ifade ediyor,
Yüzde 84'ü, maaşların yetersiz olması nedeniyle çocuklarının ihtiyacını karşılayamıyor.
ÖĞRETMENLER EK İŞ YAPMAK ZORUNDA!
Eğitim-İş'in anketine katılan öğretmenlerin durumunu ortaya koyan veriler bunlarla da sınırlı kalmadı. Sendikanın anketine katılan öğretmenlerin yüzde 76’sı ek iş yapmak zorunda kaldığını vurguladı. Eğitim-İş'in sorularına yanıt veren öğretmenlerin yüzde 63’ü, şahıslara nakit borcu olduğunu kaydederken yüzde 92’si, “Maaşıma en az bir kere icra geldi” dedi. Maaşları yetersiz olan öğretmenler, dışarıda yemek yemeğe dahi gidemediğini söyledi. Haftada en az bir kez ailesi ile dışarıda yemek yiyebildiğini söyleyen öğretmenlerin oranı yüzde 14’te kaldı.
Benzer bir tablo, Anadolu Eğitim Sendikası’nın (AES) verilerinde de yaşandı. Sendikanın 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle gerçekleştirdiği ankete katılan 5 bin 491 öğretmenden yüzde 79’u geçinemediğini, yüzde 54’ü ise ek iş yaptığını dile getirdi.
MEB GEREKSİZ İŞLERLE UĞRAŞIYOR
Eğitim Sen Ankara 1 No'lu Şube Başkanı Sacit Ünalmış, öğretmenlerin yaşadığı sorunlara dikkati çekti. BirGün’e konuşan Ünalmış, öğretmen mesleğinin Cumhuriyet’ten bu yana gelen toplumdaki saygınlığının gittikçe aşındırıldığını kaydetti. Ünalmış, öğretmenlerin sözleşmeli, ücretli, uzman, başöğretmen şeklinde sınıflandırılmasının iş barışını zedelediğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir okulda bu kadar farklı statüde öğretmen istihdam edilmesi öğretmenler arasında huzursuzluğa yol açıyor. Hem açlık sınırında hem de asgari ücret altında maaş alan öğretmenlerin bulunması demokratik değil adeta kölelik düzeninin bir göstergesidir. MEB öğretmenlerin ekonomik kayıplarını düzeltmek ve öğretmenler arasındaki adaletsizliği gidermek yerine öğretmenlere önlük dağıtmak gibi gereksiz işlerle uğraşmaktadır.
Asıl önemlisi laik, bilimsel, demokratik bir eğitim öğretim ortamının oluşturulmadığı bir sistemde ekonomik kaygıların giderilmiş olması da bir çözüm oluşturmayacaktır. Liyakata dayalı bir yönetim, özgür bir ortamda gerçekleştirilecek demokratik bir eğitim, tüm bu sorunların çözümünde en önemli etken olacaktır.”
HEPİMİZ AYNI İŞİ YAPIYORUZ
Eğitim İş İstanbul 1 No'lu Şube Başkanı Veli Fırat Şimşek de “Eşit işe eşit ücret” talebinin altını çizdi. Öğretmenler arasında kategorik olarak hiçbir fark bulunmadığının altını çizen Şimşek, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye'de yaklaşık 90 bin ücretli öğretmen arkadaşımız var ve bu arkadaşlarımız asgari ücretin altında bir ücrete çalışıyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile birde uzman ve başöğretmen unvanlarını eklediler. Böylece aynı işi yapan beş farklı unvanlı öğretmenler oluştu. Veli okul başladığında uzman öğretmene yazdırmak istiyor. Aslında aynı işi yapıyoruz. Aynı işi yapan arkadaşlar arasında ayrımcılığa yol açıyor.”
∗∗∗
KONTEYNERLERDE ÖĞRETMENLİK
Deprem bölgesindeki 7 kentte 1168 öğretmen depremin üstünden aylar geçmesine rağmen 19 bin 884 öğrenciyi 728 konteyner sınıfta geleceğe hazırlıyor.
Bu kapsamda Hatay'da 286 konteynerde 518 öğretmen ve 7 bin 464 öğrenci, Kahramanmaraş'ta 128 konteynerde 225 öğretmen ve 4 bin 584 öğrenci, Gaziantep'te 87 konteynerde 153 öğretmen ve 2 bin 216 öğrenci, Adıyaman'da 142 konteynerde 188 öğretmen ve 4 bin 99 öğrenci, Malatya'da 64 konteynerde 61 öğretmen ve 1258 öğrenci, Kilis'te 18 konteynerde 20 öğretmen ve 203 öğrenci, Diyarbakır'da ise 3 konteynerde 3 öğretmen ve 60 öğrenci, eğitim ve öğretim hayatına devam ediyor.
Öğretmenlik mesleğine depremzede çocuklarla başlamanın kendisine büyük bir sorumluluk yüklediğini aktaran Tarcan, şöyle konuştu:
"İnsan ilk başta ne yapacağını bilemiyor ama alışıyor. Onların ilk öğretmeni benim. Benim de ilk öğrencilerim onlar. Tüm bu zorluklar elbet geride kalacak. Olabildiğince onlara destek olup travmalarını azaltmak ve etkisini en aza indirmek için uğraşıyoruz.”
∗∗∗
MAAŞ ERİYOR
Öğretmen maaşlarının düşüklüğüne dikkati çekmek amacıyla yapılan, “Altın hesabı” da eğitimcilerin maaşlarındaki erimeyi ortaya koyuyor. 2010 yılında bin 496 TL olan öğretmen maaşı ile 98 çeyrek altın alınabilirken bu sayı yıllara göre şöyle geriliyor:
SORUNLARA ÇÖZÜMLER ÜRETİLSİN
Eğitim Sen'den 24 Kasım ile ilgili yapılan açıklamada, "Türkiye’de eğitim emekçilerine insanca yaşayacak maaş ve çalışma koşulları sağlanmalıdır" çağrısı yapıldı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası 12 Eylül darbesi sonrasında ilan edilen ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’ ile ilgili açıklama yaptı.
"24 Kasım tarihi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi olduğu açıktır" denilen açıklamada, "Ancak bu durum, ‘24 Kasım Öğretmenler Günü’nün 12 Eylül darbecileri tarafından ilan edildiği gerçeğinin üzerini örtmemelidir. Bizler açısından 24 Kasım tarihi, bu yönüyle 12 Eylül’ün karanlık zihniyetinin ve günümüzdeki temsilcilerinin oluşturmak istediği örgütsüz, itaatkâr ve makbul öğretmen profilinin kabul ettirilmeye çalışıldığı simgesel bir gündür" denildi. Öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren politika ve uygulamalarla karşıladığının vurgulandığı açıklamada, "Sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşam koşulları yaratılmalıdır. Bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir. İktidarın öğretmenlik mesleğini değersizleştiren, eşit işe eşit ücret ilkesini yok sayan tüm dayatmacı politika ve uygulamalara rağmen hükümetin değil, halkın öğretmenleri olmanın bilinciyle hareket etmeyi sürdüreceğiz bilinmelidir" ifadeleri kullanıldı.
BirGün Gazetesi