ÖĞRETMENLERDEN BAŞBAKANA MEKTUP

Öğretmenlerden Başbakana Mektup

ÖĞRETMENLERDEN BAŞBAKANA MEKTUP

Sayın Başbakanım,

Öncelikle tarafınıza selam ve hürmetlerimi sunarım. Değerli başbakanım; tarafınızdan, temel bazı eğitim sorunlarına yer vermiş olduğum talep mektubunu okumanızı istirham eder, bu sayede; günümüzün bozulan okul ve eğitim ortamı konusunu dikkatinize sunmak, uzantılı olarak ta, öğretmenin yitip giden meslek itibarı, ve yine mesleki hassasiyetlerinin, nasıl ve hangi yolla şekillenerek, yeniden kazandırılabileceği konusunda, önerilerimin bir vesile olmasını temenni ederim.”

Değerli başbakanım, mesleğimizin itibarı ve gelecek nesillerimizin yarınlarını düşünmek için -takdir edilirse- hiç bir zaman geç değil, geç kalınmış değildir. Bu nedenle, talep mektubumu tarafınıza, maddi kaygılar teşkil etsin diye arz etmiyorum ve etmiyoruz. Ancak, maddi kaygılarımız bulunduğunu görmezden gelemeyiz. Ziyadesiyle; bu mektubu, günümüzde, yaşanan eksik ve yanlış eğitim politikaları nedeniyle, okulların yitirilen eğitim değeri ve öğretmenin mesleki itibarı noktasındaki hassasiyetinize sunmaktır esas gayemiz. Zira, okul ve öğrencilerimiz, hepimiz için geleceğimizin fidanlarıdır. Malumdur ki, nasıl ve ne yönde bir gaye sarfedilirse, yine aynı yönde ve doğrultuda olgunlaşmış meyvelerle dolu bir hasatın sözkonusu ve mümkün olacağına kuşkunuz-kuşkumuz yoktur.

Sayın Başbakanım, malesef, eğitim sistemimiz eni-konu ciddi depresyondadır. Gündeminde bulunan sıkıntılar ve bağlı olarak da başgösteren temel sorunlar nedeni ile; biz-öğretmenler, memnuniyetsizliği kanıksamış olmak istemiyoruz. Zira bu sorunlar, üstesinden gelinemeyecek mesned ve minvalde bulunmayıp, sadece ve sadece; ötelenmiş, bir nevi gözardı edilmiş temel bazı eğitim problemlerinin teşkilinden kaynaklanmaktadır. Nitekim; yaşanan, öğretmen şikayeti (alo 147) ve uygulanan “öğretmene şiddet” disiplin olayları başlıcası olup; yaşananları, izaha ve ispata, haddizatında, yeter derecede kafidir. Önemle dikkatinize sunmak isterim ki, bu sıkıntılar bir sonuç değil, esasen; günümüz eğitim tabanındaki bozulma ve çözülmelerin nihai nedeni ve başlangıcı niteliğindedir. Bu temel sorunları; aşağıda ve alt başlıklar halinde, tarafınıza istirham edeceğim. Bu sorunlar konusunda, üst düzey bakanlık yetkililerimize malesef hiç bir platformda sesimizi duyuramadığımız gibi, kendilerince de, birçok kriterde olduğu gibi, şu ana dek gereken “itina” demeliyiz, ancak; yaklaşım sergilenebilmiş değildir.

“Büyük Türk Milleti” ve ülkemizin başbakanı olarak, tarafınızca ; yalnız biz öğretmenlerin değil, uzantılı olarakta, okul ve eğitim problemlerine dair bu temel sorunların çözümü için, gereken duyarlılığı ve hassasiyeti sergileyecek olmanıza inanıyor ve güveniyor, öte yanda; gerek ülkemizin daha aydınlık bir eğitim anlayışına kavuşması, ve gerekse, okullarımızın yeniden umut yüklü gelecek yarınlar sunması adına, daha duyarlı ve ilkeli bir yönde ele alınması yaklaşımını getireceğinizi temenni ediyor, yine bu haklı yaklaşım ve duyarlılığınız sayesi ve neticesinde, bu eğitim sorunlarına sizden çözüm bekliyor ve buna canı gönülden inanıyoruz.

OKUL ORTAMI VE ÖĞRETMENLERİN TEMEL -ÖZLÜK SORUNLARI :

1- ACİLEN DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ DEĞİŞEREK İŞLERLİK KAZANDIRILMALIDIR.

Uygulamalar açıkça göstermiştir ki, kah kaymakam, kah vali disiplin kurulu kararına müdahilen ve (araya girlmesi ile- torpille) disiplin cezasını affetmektedir. Böyle bir affetme olayı ile takdir edilirse, EĞİTİMDE YÜRÜTMEYİ DURDURMA hali cereyan etmektedir. Gerek işleyiş, gerekse yasal yönden böylesi bir uygulama ortadan kalkmalı, kaldırılmalıdır.

Rehberlik aşaması ve mavzuata göre; Sınıfta ders ortamını bozarak arkadaşına ve öğretmenine zorluk çıkaran öğrenciye mutlaka, basamağı ile,

-1- Rehber öğrt. tarfından önce tevbih (tutanaklı fakat, -sözlü uyarı, -2- Tekrarında okulun davranış disiplin kurulu toplanarak, ek-10 protokolü -bir daha yapmaycağına dair öğrenciye yazılı söz- verdirilmesi ve bu durumun, (gene imzası alınarak) veliye haberdar edilmesi,,, -3- Gene tekrarında okulun kınama vermesi -4- Son adımda ise, ilçe yada il disiplin kurulu kararınca okul değiştirme uygulanılması gerekmektedir.

2- SINIF GEÇME VE SINIFTA KALMA, MUTLAKA AMA MUTLAKA YENİDEN GETİRİLMELİDİR.

Sistem gereği nasıl 1 düşen not, o öğrenciyi geçirmek için alttaban olan -2 yapılmakta ise; hakkı ile ve çalışarak 2 düşüren öğrencinin vebali kime kalmaktadır. ..Malum…Yarın, ileride ; LGS sınavları kalktığında (ki, kaldırılması gündem dahilinde), soralım; bu verilen notlar “ortaöğretim başarı puanı” -puan durumlarına yansımakta değil midir şu anda? Evet..Bu başarı ortaöğretim puanlarının da aynı şekilde, bu giriş sınavlarına yansıtılmakta olduğuda bilinmektedir,, Diyelim ki, sınavlar kalkmadı gene de yansımıyor mu?, bazı giriş sınavları ve birçoğu için; evet yansıyor. Neticeten, hakkı ile ve çalışarak ilerleyen öğrencinin -çalışmadan sınıfı geçen öğrenci yanında- bu çalışkanlığından dolayı oluşması beklenen başarı ortaöğretim puanındaki artış ve bu yönde bir farklılık malesef, haklıca bir tespite dayanamamaktadır. (Çalışmayanında, ders notunun 2 düşürülerek sınıf geçirilmesinden ötürü) Böylesine bir uygulama ile o öğrencinin hak kaybı, suçu, günahı kimin boynunadır ?..

3- YEDİNCİ SINIFTA OKUMAYACAK VEYA OKUMAK İSTEMEYEN ÖĞRENCİYİ OKULDA ZAPTETMEYE KESİNLİKLE SON VERİLMELİDİR. -BUNUN ANLAMI : O ÖĞRENCİ OKUL DIŞINA İTİLSİN DEMEK DEĞİLDİR.

Durumları; gerek davranış (uçuk dercede sorunlu), gerekse ders notu yönünden (kuru bilgi karşısında aşırı tembel) sair olan sonuç var ise; mutlaka mesleki eğitime (MESLEKİ ORTAOKULA) geçirilmesi, eğerki bu da talep edilmezse yada istenmezse başka bir okula dışarıdan devam konusunda; rehber ve veli görüşmesi ile o öğrencinin açık öğretimine yol verilmelidir. Nitekim 4+4+4 ün ; adı üstünde, -kademeli geçiş sistemi- olarak uygulama mentalitesi de buna dayanmakta değil miydi?. Bu türden eğitime ve iletişime kopuk ve uyumsuz öğrencilerin artık; eğitim-öğretim ve okul ortamını bozmak ve okul ortamını; sadece, günübirlik bir oyun bahçesi ve sınıfı ve dersleri ise, serseri tavırlar sergileyecekleri statüler olmaktan çıkarılması zorunlu bir uygulama halini almıştır. Nitekim bu kanaât, hemen hemen bütün eğitimciler, öğretmen arkadaşlarımız ve diğer birçok eğitim uzmanının görüşü dahilinde ve aynı doğrultudadır. Okulların eski değerinin yerine getirilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Böyle bir problemli devam ile, okumayacak yada kuru bilgi ile okumak istemeyen öğrenci; öğretmene açtığı zorluk bir yana, diğer çalışkan öğrencilerin öğrenim şartlarını bozarak hakkını gaspetmekte, öte yanda zamanında bir mesleki eğitim şansınıda yakalayamamak ve şekillendirememekten ötürü (iyi bir esnf, tamirci, tornacı elektirik veya bilgisayar teknikeri) kendi geleceğide kararmaktadır. Keza, öğrencide bunun farkında olup; 7 veya 8 sınıfa geldiğinde; kuru bilgi karşısındaki bu tembelliği ve başarısızlığının getirdiği faturayı; tembelik ve başarısızlık hıncı ile beraber ya arkadaşına yada öğretmene çıkarmak istemektedir. O çocuğun kendi geleceği için, yine çoklu zeka kuramı uzantısında 5/6/ ve en geç 7. sınıfta istediği ve dilediği bir mesleki eğitime ayrılabilme fırsatı ve imkanı tanınmalıdır. Bunu sağlamak için, endüstri meslek liselerinde, bu yolda bir yapılandırma sözkonusu ve mümkün olabilir. (-Endüstri Meslek Lisesi 6/7/8 sınıf -mesleki ortaokulları uyarlamak sayesinde)

4- DURUMU ORTA GELİRLİ VE ZENGİN OLANLARA, BEDAVA KİTAP-KIRTASİYE OLANIYINA KESİN-KEZ SON VERİLMELİDİR

Böylesi bir uygulamanın milletimiz nazarında ve yaygın kanaatle, oy avcılığı olduğu açık dille vurgulanmakta olup, mevzuiyet düpedüz ve şeksiz-şüphesiz meydandadır. Görülen sonuçları vahimdir. Üstelik, uygulanan bu türden bir fırsat önceliği, velinin; okulu ve öğretmeni, bir -avanta (fazlalık-bedavacılık) olarak görmesi ve o yönde değerlendirmesine-suistimaline yol açtığı açık ve sabittir. Takdir edilir ki, böyle bir imkan; yine, gerçekten çok fakir olan veliye uygulanmalıdır. Orta gelirli ve hatta zengin veliyi buna katmak son derece anlamsız, anlamsız olduğu kadar, yanlı ve yanlış bir eğitim politikasıdır. Keza, bu (zengin) veliler; ekmek elden su gölden misali okulun ve öğretmenin değerini bile-kasteyleye anlamazdan gelmekle yetinmeyip , tüm yükün öğretmende olduğuna inandırılmışlar, haddizatında daha da ileri giderek, adeta; öğretmen maaşlarını kendileri veriyorcasına ve kendilerine gündem ararcasına her fırsatta öğretmen şikayeti ve düşmanlığı sergiliyor hale gelmişlerdir.

5- ÖĞRETMENLERİN NÖBET GÖREVLERİNİN ÜCRETLENDİRİLMESİ

İyi bilinmektedir ki, gerek sağlık (-hemşire, doktor) ve gerekse diğer birçok kamu kuruluşlarında ; personelin tutmakta olduğu nöbet görevleri : “görev tanımı” ve “iş yükü” haddi olarak addedilmesine mukabil, yine ek olarak bu hizmetlerde bulunan personeller, -özlük hakkı çerçevesinde, tutmuş olduğu nöbet görevi karşılığında madden faydalanmakta ve yerine getirmiş oldukları hizmetin karşılığında ücretlendirilmektedirler. Ancak ve malesef, aynı işleyiş milli eğitim çalışanı ve meb birimi temel personeli olan, “öğretmen” için tasadduk edilmemektedir. Oysa ki, öğretmenin yürütmekte olduğu nöbet görevi sonucu oluşabilecek olumsuz olaylar nedeni ile; sözkonusu yasal bir sorumluluğu öne gelmekte ve getirilmekte olup, öğretmenin böyle bir yasal tanımlama ve sorumluluk analizine tabi olabilmesi, İlaveten, yasal ve hukuksal olarak sorumlu tutulabilme mükelefiyeti ise; yerine getirmekte olduğu nöbet görevinin madden ve maddi karşılığının, yine kendisine yasal olarak tahakkuk edilmesi neticesine tabidir. Bu sebeble öğretmenin tutmakta olduğu nöbet görevlerinin, yasal olarakta yine öğretmenin; bağlı olduğu 657 dmk ya bağlı hizmet sınıfında bir iş yükü olduğu göz önüne alınmalıdır . Bu nedenle, öğretmenler için; tutulan nöbet görevinin, iş yükü haddine dahi esas alınmaksızın, ücrete bağlanmaması konusu; yasal işleyiş yönünden de, hukuksal bir dayanağa sahip görülememektedir. Bunun içindir ki, yerine getirilen -nöbet görevinin; yine ya, “İş yükü” yada “görev tanımı” ifadesine dayanak teşkil etmesi amacı, ve haliyle, angarya hizmet sonucunu doğurmaması adına, hizmetin karşılığında, gayet tabi olarak, ( -bir sağlık hemşiresinde olduğu gibi ) intisap eden maddi karşılığı ile ( 2 veya 3 ekders ile) ücretlendirilmesi haklı ve yasal bir tespitçilik ve tâbi bir talep ile ortaya konulmaktadır.

Saygılarımla arz ederim.

Öğretmenlerden Başbakana Mektup

Güncelleme Tarihi: 16 Kasım 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER