MUAMMER YILDIZ EĞİTİMCİLER İÇİN SOSYAL MEDYAYI YAZDI

İstanbul Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer YILDIZ , Eğitimciler için sosyal medyayı yazdı...

MUAMMER YILDIZ EĞİTİMCİLER İÇİN SOSYAL MEDYAYI YAZDI

https://twitter.com/DrMuammerYildiz twiter takip linki...

Her şeyin teknolojiye bağlandığı dijital bir çağda yaşıyoruz. Bu yüzyılın en temel iletişim aracı internet. İnternetin çocuklarımızca en çok kullanıldığı alan ise başta Facebook olmak üzere, Twitter, Linkedin, YouTube vs. sosyal medyadır. Bu yazımda sosyal medyayı –aktif bir kullanıcı olarak- sadece Twitter üzerinden değerlendireceğim. Sözlerim, söylediklerim bu çerçevede anlaşılmalı.

Bir kamu yöneticisi olarak neden bu mecradayım, kısaca onun cevabını vermeye çalıştıktan sonra; eğitimde veya eğitimcilerin sosyal medyadan nasıl yaralanabileceğine ilişkin görüşlerimi paylaşacağım. Uzmanı olmadığım bir konuda görüş beyan etmenin çok kolay olmadığını bilerek bunu yapmaya çalışacağım.

Biz yöneticiler, öğretmenler ve veliler bu yeni iletişim alanında ‘Dijital Göçmenler’ olarak tanımlanıyoruz. Bir de ‘Dijital Yerliler’ var. Bunlar da çocuklarımız, öğrencilerimiz. Göçmenlerin yerlilerden başta bilgi teknolojileri ve bunun yansıması olan sosyal medya olmak üzere öğreneceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum.

Çocuklarımız bu ortamı nasıl kullanıyor, neler yazıyor? Neyi nasıl yapıyor? Doğru şeyler oluyor mu? Yanlışsa ne yanlış? Bu ve benzeri soruları sormak elbette hakkımız. Fakat bunların farklı yanıtlarının olabileceğini düşünüyorum. Bundan dolayı işin bu yönünü uzmanlara bırakıyorum.

Neden sosyal medya?

Öğrencilerimin aktif olarak bulunduğu ve kendilerini ifade ettikleri, duygularını paylaştıkları ve artık yaşamlarının vazgeçilmez bir unsuru olan sosyal medyada, her şeyden önce onlarla birlikte olmak ve aynı zemini paylaşmak için buradayım. Bunun çok önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Yoksa çocuklarımızla aynı dili konuşmak ve onları anlamak noktasında sanırım sorun yaşayacağız. Olup biteni anlamak ve iletişimde olmak için uygun bir zemin sosyal medya. Burası büyülü, cazip, keyifli, haz duyulan bir alan olduğundan gençler buradalar... O halde ne yapmalı?

1 - Bir yöneticinin en temel vasfının ulaşılabilirlik olduğunu düşünüyorum. Sosyal medya buna fazlasıyla imkan sağlıyor. Zamandan ve mekandan bağımsız, her an iletişim anlayışına uygun. Bunun için bürokratik mekanizmaların altında ezilmeye gerek yok. Randevu yok. Bekleme yok. Ulaşıma zaman ayırmıyorsunuz.

2 - Bir sorun çözme ortamı olarak iş görüyor sosyal mecra. İnsanlar karşılaştıkları sorunları anında iletebiliyorlar. Ben ve beni takip eden yönetici arkadaşlarım anında olaya müdahale ediyor ve sorun çözme sürecini başlatabiliyoruz. Gündeme gelen her konunun, yapılan şikayetlerin doğru olduğunu düşündüğümüzden değil bu ‘anında tespit’. Gerekirse kişilerle temasa geçilerek, iletişim bilgileri, şikayet dilekçileri vs. alınıyor. Bir sorunu çözerken şikayet edilen kişilerin haklarını da savunmak bizim görevimiz. Bu ayrıntılara dikkat ediyoruz. Bu her zaman şikayet biçiminde olmuyor. Öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, velilerimiz ve eğitimle ilgili herkes çeşitli paylaşımlarda bulunuyor.

3 - Eğitim ortamlarında, ders öncesinde, sırasında ve sonrasında çeşitli yollarla farklı öğrenen çocukların eğitiminde bir yöntem olarak kullanabilir. Şöyle ki:

- Bazı çocuklarımız erken ve kolay öğrenir. Bunlara yönelik farklı etkinlikler verebilir ve bunun takibi yapılabilir. Zor öğrenen, öğrenme güçlüğü çeken çocuklarımızın telafi eğitiminde onlara yönelik farklı uygulamalar yapabilir. 
- Performans görevleri, ödevleri zaman ve mekandan bağımsız olarak interaktif yöntemlerle takip edilebilir.
- Bloglar oluşturarak öğrencilerin ürünlerini değerlendirilebilir. Zaman yetersizliği ve sınıf kalabalığı yüzünden vakit ayıramadığı öğrencilere yardımcı olunabilir ve belli bir alanda yetişmelerine yardım edilebilinir. Öğrencileri izleme ve takip etme onların akademik başarılarında etkin bir yöntem olabilir. Bu şekilde gerçek kişilikler üzerinden oluşturulan hesaplarla sınıf ortamı genişletilerek daha etkili hale getirilebilir.
- Sınıf içinde anti sosyal, çekingen, derslere katkı sunmayan, kendini ifade edemeyen öğrenciler öğretmenleriyle bu şekilde kuracakları ilişki sonucunda daha katılımcı olabilirler. Dışarıda belirlenen, elde edilen kazanımlar sınıfa taşınabilir diye düşünüyorum. Burada sosyal medyanın anti sosyal bireyler yetiştirilmesinde en büyük tuzaklardan birisi olduğunu bilerek, tersinden bir kazanımdan bahsediyorum.

Sosyal medyayı eğitim içeriği ya da eğitim ortamı/aracı olarak düşünmek ve bunun içeriğini doldurmak gerekiyor. Aksi takdirde çocuklarımızdan ayrı oluşturulan platformların hiç kimseye bir katkısı olmayacak. 
Biz eğitimcilere ve yöneticilere düşen görev bunun içeriğini doldurmak ve geliştirmektir. Bu vesileye okullarımızda en iyi örneklerin sergilendiği bir dönemde bu düşünceye katkı sunmak isteyen herkesten katkı beklediğimi ifade etmek isterim.

Güncelleme Tarihi: 09 Mayıs 2013, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER