Özünü yitirmemiş ama evrensel değerleri de benimsemiş, akıl, üretim, yenilikçilik açısından Dünya ile yarışan, sorgulayan, eleştiren, geliştiren, bizi lider ülke yapacak erdemli bir gençlik… Bu söylemler çok hoş da bu becerilerle yetiştirilen gençler, ülkemizde özellikle iş hayatında kendine yer edinebiliyor mu? Gelin bunu bir irdeleyelim.
Yaklaşık 20 yıldır öğretim programlarında “eleştiren, sorgulayan, araştıran, problem çözebilen” bireyler yetiştirilmesi amaçlanıyor. Devletler, sorgulamadan kendilerine biat eden insanlar yetiştirmeyi amaç edinirken Devletimizin öğretim programlarında bu amaçlara yer vermesi gerçekten takdire şayan bir durumdur.
Lakin bu becerilerle mezun olmuş gençlere yönelik iş dünyasının tavrı da önemlidir. Bence mevcut yöneticilerin/patronların çoğu bunu hazmedecek bir karaktere sahip değillerdir.
Devlet, eleştiren birey yetiştirmeyi öğretim programına koyar ama yöneticiler/patronlar eleştiren çalışanları asla istemezler. Siz bu ülkede liyakatsiz bir yöneticiyi eleştirirseniz üzerinize çizik atılır.
Şayet özel sektörde iseniz hemen kapıya konulursunuz. Kamuda iseniz terfi edemez, dışlanır her fırsatta ezilirsiniz.
Devlet, sorgulayan birey yetiştirmeyi öğretim programına koyar ama yöneticiler/patronlar sorgulayan çalışanlar istemezler. Siz yarım yamalak yürütülen bir çalışmayı sorguladığınızda işiniz bitirilir.
Artık hiçbir çalışmaya davet edilmez, bakanlığın veya şirketin kapısından giremez olursunuz.
Devlet, araştıran birey yetiştirmeyi öğretim programına koyar ama siz araştırmalar yapıp sonuçlarını ilgililerin önlerine koyduğunuzda itibar edilmez. Yalakaların -yönetimin işine gelen- palavraları, sizin bilimsel gerçeklerinize tercih edilir. Siz kötü adam ilan edilirsiniz.
Devlet, problem çözen birey yetiştirmeyi öğretim programına koyar ama siz sorunları ele alıp çözüm önerileri getirdiğinizde, buna kulak tıkanır. Çözüm için ısrar ederseniz daha da ileri gidilir ve kaleminiz kırılır.
Devlet, takım çalışması yapabilen bireyler yetiştirmeyi programına koyar ama siz herkesle uyum içinde çalışabilecekken sırf bir partinin, derneğin, cemaatin, vakfın üyesi olmadığınız için sürekli dışlanır ve hiçbir zaman takıma alınmazsınız.
Bu ülkede birçok insan bu yazdıklarımı tecrübe etmiştir. 31 yıllık kamu hizmetim süresince eleştiren, sorgulayan, araştıran, sorun çözen çalışanlara, değer veren bir tek yöneticiye veya patrona rastlamadım desem yeridir.
Üzülerek belirteyim ki bu ülkede, hak etmedikleri koltukları işgal eden her dönemin makam sevdalıları, o koltuklarda daha fazla oturabilmek için erdemli gençlerin önünü tıkarlar. Kendinden daha yetenekli olan gençleri dışlayarak, ağızlarını tıkayarak, ayaklarına çelme takarak, kapıları yüzlerine kapatarak, arkalarından dolaplar çevirerek bu ülkeye hizmet etmelerine engel olurlar.
Velhasılıkelam, biz önce mevcut yöneticilere ve patronlara 21. yüzyıl becerilerini kazandırmalıyız ki biz eğitimcilerin 21. yüzyıl becerileriyle donatarak yetiştireceği her gencin kafasını koparmasınlar.
Doğan CEYLAN
Güncelleme Tarihi: 18 Mayıs 2020, 16:51