Yeni Eğitim-Öğretim Yılında Eğitimde Vesayetin İzleri Silinmelidir

2011-2012 eğitim-öğretim yılı, yaklaşık 16 milyon öğrenci ve 750 bini aşkın eğitim çalışanı için 19 Eylül 2011 Pazartesi günü başlıyor.

Yeni Eğitim-Öğretim Yılında Eğitimde Vesayetin İzleri Silinmelidir
Eğitim öğretim yılının açılmasına sayılı günler kala Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da KHK ile yapılan değişikliği öğretmenlerin özür grubu tayin hakkına getirilen kısıtlama dışında temel sorunlara yaklaşım açısından önemli bir adımdır. Kök sorunlara yönelik kalıcı çözüm üretme adına 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da paralel değişiklikler yapılmalıdır.
 
Eğitim çalışanlarının mesleki performansını artıracak, onları, verdikleri hizmetin önemine uygun bir hayat standardına çıkaracak adımlar atılmalı ve eğitimde vesayetin izleri silinmelidir.
 
Yeni dönemde, başta sivil anayasa olmak üzere eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm üretilmesi, 28 Şubat döneminden kalma militarist uygulamaların kaldırılması yönündeki beklentilerin bir an önce karşılanması gerekmektedir.
 
MEB Teşkilat Kanunu’nda Yapılan Değişikliklerin Çoğunu Olumlu Buluyoruz
652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yeniden düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikleri bir iki nokta hariç olumlu karşılamaktayız. Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatının hantal yapısını ortadan kaldırmaya yönelik daire başkanlığı, genel müdürlük, müsteşar yardımcılığı gibi üst yönetim ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü kadrosunun daha esnek istihdam şekline dönüştürülmüş olması önemlidir. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, “‘hükümet memuru-devlet memuru’nun ayrılması, üst yönetimin istihdamında yerel yönetimlerdeki gibi daha esnek bir istihdam modeli uygulanması ve başarısızlıkların ‘elimiz kolumuz bağlı, bürokratik oligarşi engeli var’” yakınmalarına havale edilmesi kolaycılığının ortadan kaldırılmasına yönelik talebimizin gerçekleştiğini görüyoruz.
 
Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatı birimleri arasında birbirleriyle benzer görev alanlarına sahip birimlerin birleştirilerek hizmet birimlerinin sayısının azaltılmış olması, hem eğitim sisteminin bütünlük içinde değerlendirilmesini hem de eğitim sistemine yönelik değişim arayışlarının ortak bir kurguda yürütülmesini sağlayacak olması tarafımızca olumlu karşılanmıştır.
 
Genel İdare Hizmetleri sınıfında ek ders alanlara makam tazminatı verilmesi ve ek ders ücretinin sadece derse girenlere verilmesi talebimizin de yeni değişiklikle “ek ödeme” ve “ek ders” ayrımı ile dikkate alınmış olması memnuniyet vericidir. Genel idare hizmetleri sınıfında şef, şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü, il eğitim denetmenleri kadrolarında görev yapan çalışanların ücretleri, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında emsali kadrolarda görev yapanlardan az olmamak kaydıyla ek ödemeyle düzenlenmelidir. Ayrıca VHKİ, memur, teknisyen, hizmetli, şoför, kaloriferci gibi kadrolarda görev yapanlar da ek ödemeden yararlandırılmalıdır.
 
İl milli eğitim müdürü, ilçe milli eğitim müdürü gibi hizmet noktalarında görev yapanların yer değiştirmeleri, hizmet süreleri, performans ve yeterlikleri dikkate alınarak, bölge hizmeti ve rotasyon şartı düzenlemesini bir başka önemli yenilik olarak görüyoruz.
 
Özür Grubu Tayinleri ile İlgili KHK Kararı Kabul Edilemez
Öğretmenlere eş durumu, sağlık, eğitim gibi zorunlu nedenlerden tanınan özür grubu tayin hakkının, yılda iki kez yapılırken, 652 sayılı KHK düzenlemesi ile yılda bir kez yaz tatillerinde yapılacak olması kabul edilemez bir durumdur. KHK’da mağduriyete kapı aralayan, aile bütünlüğünü engelleyen bu düzenlemenin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca yüksek lisans, doktora gibi akademik kariyer yapmak isteyen eğitim çalışanlarının öğretim özrü tayin hakkı ile ilgili istismarı engellemek için düzenleme yapılacağına ilişkin açıklama tedirginlik oluşturmuştur. Eğitimcileri akademik çalışmaya özendirmek ve bunu kolaylaştırmak gerekmektedir.
 
Sendika olarak, öğretmenlerin özür durumuna bağlı yer değiştirmelerine getirilen kısıtlamaya karşı süreç içerisinde her türlü demokratik ve hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz.
 
Değerler Eğitimine Önem Verilmelidir
Eğitim sistemimizin değerlerden, karakter eğitiminden çok test çözmedeki başarıyı kıstas alması hep tartışma konusu olmuştur. Yeni eğitim-öğretim yılında gerek geride kalan 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda getirilen değişikliklerin gerekse gündemde olan sivil anayasa taleplerinin çerçevesinde eğitim müfredatı içeriğinin masaya yatırılmasını, eğitim sistemimizin karakter, ahlak ve değer kazandıran bir muhtevaya kavuşturulmasını bekliyoruz.
 
Eğitimde Vesayetin İzleri Yok Edilmelidir
Ülkemizde demokrasinin üzerinde vesayet olduğu gibi, eğitimde de vesayet maalesef devam etmektedir. Eğitim ortamlarında sivilleşme, öğretim programlarında vesayeti meşrulaştıran öğretilerden arındırma işleminin yapılmasına acilen ihtiyaç vardır. Yeni değişen 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK’da da vurgulandığı üzere, eğitim ve öğretim ile ilgili gerekli görülen konuları tetkik etmek ve tavsiye niteliğinde kararlar almakla görevli Bakanlığın en yüksek danışma kurulu olarak tanımlanan Milli Eğitim Şurası’nın aldığı kararlar raflardan indirilmelidir. Bu bağlamda, 18. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar gereği, Milli Güvenlik Dersi’ne subaylar yerine branş öğretmenlerinin girmesine ilişkin karar başta olmak üzere, 28 Şubat postmodern darbe sürecinin dayatması sonucu uygulamaya konulan kesintisiz zorunlu eğitim, eğitim süreleri; 1+4 yıl temel eğitim, 4 yıl ortaöğretime hazırlık eğitimi ve 4 yıl zenginleştirilmiş seçeneklerle ortaöğretim olmak üzere pedagojik, kademeli ve yönlendirmeye uygun hale getirilmelidir.
 
Askeri okulların Milli Eğitim Bakanlığı’nca denetlenmemesi, demokratik eğitim hakkının tanınmayıp karma eğitim dayatmasının olması, kadın çalışanların kılık kıyafetini sorun haline getiren ‘kamusal alan’ yalanının devam ettirilmesi, din eğitiminin önündeki engellerin ve tabulaştırılan “and” gibi ritüellerin sorgulanmaması, öğrencilere okul üniforması zorunluluğu gibi konular, eğitimin ve eğitim sisteminin demokratikleştirilmesinin önündeki engeller olarak durmaktadır. Eğitim sistemini demokratikleştirecek adımlar bir an önce atılmalıdır.
 
Eğitimcilerin Hayat Standardı Yükseltilmelidir
Öğretmenliğin gelir düzeyi ve statüsünün yükseltilmesine dönük çalışmalara hız verilmelidir. Katkı düzeyi yüksek öğretmenler ödüllendirilmeli, ayrıca zorunlu hizmet alanlarındaki eğitim kurumlarında görev yapan eğitim çalışanlarına zorunlu bölge hizmet tazminatı ödenmelidir.
 
Eğitim çalışanlarına ödenmekte olan ek ders ücreti en az 12 TL’ye çıkarılmalı; ek ders ücretleri vergiden muaf tutularak, vergi matrahına dâhil edilmemeli, okul yöneticilerinin 6 saat derse girme zorunluluğu ‘6 saate kadar derse girer’ şeklinde değiştirilmelidir. İş yükünden dolayı 6 saat zorunlu derse düzenli giremeyen yöneticilerimiz, ‘yedeği olmayan öğrencilerin eğitiminde istenmeden oluşan boşluktan dolayı vicdan muhasebesi yapmak zorunda kalmaktan’ kurtarılmalıdır.
 
İkili eğitim yapan okulların yöneticileri haftada 40 saatten fazla çalışmaktadır. Söz konusu okul yöneticilerinin çalışma süreleri dikkate alınarak, ek ders ücretlerinde artış yapılmalıdır.
 
KHK ile ‘ek ders’ ve ‘ek ödeme’ ayrımı yapıldığından, Maliye Bakanlığı’nda bekleyen Ek Ders Taslağı yeniden gözden geçirilerek öğretmenlerin hak kayıpları karşılanmalıdır.
 
Seçmeli Din Eğitimi Talepleri Dikkate Alınmalıdır
28 Şubat dayatmalarından olan biri olan ‘Kur’an kurslarına yaş sınırlaması getiren düzenlemenin’ Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmasını yerinde ama geç kalınmış bir karar olarak değerlendiriyoruz.
 
Çıraklık eğitimini sekteye uğratan anakronik uygulamaya da ivedilikle son verilmelidir. Eğitimin kesintisiz hale getirilmiş olması nedeniyle hem mesleki eğitim hem de din eğitimi yara almaya devam etmektedir. 28 Şubat sürecinin eğitimin ruhuna aykırı günümüze kadar süregelen dayatmaları eğitimden temizlenmeli, meslek ve din eğitiminin önündeki engeller kaldırılmalı, seçmeli din eğitimi dersleri ile halkın taleplerine cevap verilmelidir.
 
YÖK’ün yeni Katsayı Yaklaşımı Temenni Olmaktan Öteye Geçmelidir
Meslek liseleri aleyhine uygulanan ‘katsayı’ uygulaması hala devam etmektedir. YÖK’ün bu uygulamayı kaldırmaya yönelik yeni yaklaşımlarını destekliyor ve çözümün gecikmemesini istiyoruz. Eğitimin prangaları olarak adlandırdığımız bu kısıtlamaların bu ülkenin kaderi olmaması için Eğitim-Bir-Sen olarak ısrarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.
 
Hiçbir Üniversitede Antidemokratik Uygulama Olmamalıdır
Üniversitelerde GİH sınıfı çalışanlarının ve akademik personelin sorunlarının çözümü kolay olmamaktadır. Üniversite yönetimlerinin sendikaları paydaş olarak görme ve çözüm ortağı olarak kabul etme alışkanlıkları maalesef gelişmemiştir. Disiplin kurullarında yargısız infazlar engellenememektedir. Kamuda olduğu gibi, üniversitelerin de disiplin kurullarında mutlaka sendika temsilcileri bulunmalıdır. Bazı üniversitelerin özgürlükçü bir çizgiye gelmede direnme ve kılık kıyafet gibi konularda provokatif davranma alışkanlıkları devam etmektedir. Antidemokratik uygulamalar üniversite yönetimlerine yakışmadığı gibi, akademik camianın itibarına da zarar vermektedir. Üniversitelerin demokratikleştirilmesi, sivilleştirilmesi ve özgürleştirilmesi konusunda YÖK bünyesinde ayrı bir başlık açılmalıdır.
 
Eğitim Kurumlarının Bütçe Sorunu Acilen Çözülmelidir
Eğitim kurumlarına bütçe ayrılmaması nedeniyle Okul Aile Birlikleri vasıtasıyla velilerden aidat ve ‘zorunlu bağış’ alınması sorununa hala bir çözüm bulunamamıştır. Okul yönetimi, öğrenci, öğretmen ve veli arasına ‘zorunlu bağış’ ve tahsildarlığın girmiş olması, eğitimi olumsuz etkilemektedir. Eğitimde hizmet satın alınarak okullara yardımcı hizmetli personel takviyesi yapılmış olması, okul idarelerini biraz rahatlatmış ama takviyenin sınırlı sayıda kalması nedeniyle sorunu kökten çözmemiştir. Okullara, ihtiyaçlarına göre bütçe ayrılmalı, eğitim çalışanları tahsildarlık yapmak gibi onur kırıcı ve eğitim dışı bir angaryadan kurtarılmalıdır. Bakanlığın eğitim kurumlarının giderlerini göz önüne almadan kayıt döneminde yayınladığı genelge, iki arada bir derede kalan eğitim yöneticilerini daha da zor durumda bırakmıştır. Bakanlık, eğitim kurumlarının kaynak sorununa köklü çözümler getirmelidir.
 
Öğretmen Açığı ve Derslik İhtiyacı Giderilmelidir
Eğitim-Bir-Sen olarak, gösterdiğimiz yoğun gayretlerle sözleşmeli öğretmenlik garabetine son verilmiştir. Fakat öğretmen istihdamında ücretli, vekil öğretmenlik gibi farklı uygulamalar bütün çarpıklığı ile devam etmektedir. Bu ucuz işçilik anlamına gelen palyatif uygulamalara son verilerek, tüm öğretmenlerin kadrolu olarak istihdamı sağlanmalıdır.Her yıl ortalama 35-40 bin öğretmen ataması yapılmasına rağmen öğretmen açığı devam etmektedir. Öğretmen açığında 100 binin üzerindeki ihtiyaç, kadrolu öğretmen ataması yapılarak giderilmelidir.
 
Mevcut hükümet döneminde cumhuriyet tarihinde yapılan toplam derslik sayısının yarısı kadar derslik yapılmış olmasını takdir ediyoruz. Okul ve derslik yapımına daha fazla ağırlık verilmeli, sınıf mevcutları OECD ortalamasına indirilmelidir. İkili eğitim yapan bütün kurumların normal eğitime geçirilebilmesi ve etkin eğitim için yeni okul ve dersliklere ihtiyaç vardır.
 
Kariyer Basamakları Sınavı ile İlgili Düzenleme Bir An Önce Yapılmalıdır
Kariyer Basamaklarında Yükselme sınavlarında başarılı olan, ancak kontenjan sınırlamasından dolayı değerlendirme sonucunda uzman öğretmenlik sertifikası alamayan öğretmenlere, Anayasa Mahkemesi kararı gereği, sertifikalarını vermeye ilişkin yaklaşım olumlu olmakla birlikte, sınavı kazanmış ancak kontenjan sınırlamasından dolayı değerlendirmeye başvurmadığından sertifika alamayanların mağduriyeti devam etmektedir. Bu durumda olanların mağduriyeti de giderilmelidir. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi kararı gereği Kariyer Basamaklarına ilişkin yeni düzenlemenin hala yapılmamış olması, süre sınırlamasıyla sınava girememiş olanlara yeniden sınava girme hakkı tanınamaması, yıllardır eleştirdiğimiz bir sorun olarak durmaktadır. Düzenlemeler ivedilikle tamamlanarak, sınav takvimi bir an önce açıklanmalıdır.
 
MEB Personeli Yer Değiştirme Yönetmeliği Çıkarılmalıdır
Sendikamız ile Bakanlık arasında imza altına alınan Kurum İdari Kurulu (KİK) kararları gereği, genel idare hizmetleri, yardımcı hizmetler ve teknik hizmetler sınıfı çalışanlarının atama ve yer değiştirmelerine ilişkin yönetmelik çalışması başlatılmış, taslak oluşturulmuş fakat yönetmelik bir türlü çıkmamıştır. Yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının görev tanımları yapılarak, personelin atama ve yer değiştirme işlemlerinin amirlerin keyfi uygulamalarına bırakılmaması için yönetmelik bir an önce çıkarılmalıdır.
 
4/C’li Personel İçin de Bir Yıl 12 Ay Olmalıdır
Bir yılda 11 ay çalıştırılan ve ücret alan, aile yardımı alamayan, iş güvenceleri olmayan, aldıkları yetersiz ücret ile ayakta durmaya çalışan 4/C’li personelde, 4/B sözleşmeli personelin kadroya geçişi ile birlikte haklı beklenti oluşmuştur. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın 12 Haziran seçimleri öncesi Konfederasyonumuz Memur-Sen’i ziyareti esnasında duyurduğu 4/C’li personele aile yardımı müjdesinin hayata geçirilmesini bekliyoruz.
 
Kamuda farklı istihdam şekillerinden vazgeçilerek, kurum içerisinde aynı işi yapan personel arasındaki ayrımcılığa son verilmeli, 4/C’li personel için de bir yıl 12 ay olmalıdır.
Güncelleme Tarihi: 18 Eylül 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER