YASA TASLAĞIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİMİZİ YÖK'E İLETTİK

YASA TASLAĞIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİMİZİ YÖK'E İLETTİK
 
 
Gündeme geldiği günden itibaren hakkında birçok eleştiri yapılan ve tartışmalara neden olan Yeni Yükseköğretim Yasa Taslağı’na ilişkin sivil toplum örgütleri ve sendikaların görüşlerini almak için YÖK tarafından bir toplantı yapıldı. Eğitim-İş’i temsilen Genel Başkan Veli Demir, toplantıya katılarak Eğitim-İş’in taslakla ilgili görüş ve önerilerini aktardı.
Demir, toplantıda yaptığı konuşmada, bugün üniversitelerin, siyasal iktidarın ağır baskısı altında olduğunu, üniversitelerde bilimsel özerklikten ve düşünce özgürlüğünden söz edilemeyeceğini kaydetti. Üniversitelerde özerklik ve özgürlük açısından beklentileri karşılayabilecek düzenlemelerin mutlaka yapılması gerektiğini vurgulayan Demir, “Yapılması düşünülen yeni düzenlemelerin sorunu çözmeyeceği, bu düzenlemelerin yeni sorunlara neden olacağı gün gibi ortadadır. Kaldı ki öngörülen düzenlemeler ve değişiklikler tek başına ele alınmaları halinde de özerk ve demokratik üniversite özlemleriyle bağdaşmamaktadır” dedi.
 
YÜKSEKÖĞRETİM ÖZELLEŞTİRİLİYOR
Demir, taslakla birlikte, yüksek öğrenimin özelleştirilmesinde yeni bir adım atıldığını, özelleştirmede vakıf üniversiteleri gibi bir kılıfa artık gerek duyulmadığını vurguladı ve “Böylece eğitimin ticarileşmesi, yüksek öğretim alanında sermayedarların devlet eliyle oluşturulması ve beslenmesi süreci hızlandırılmış olacaktır. Yüksek öğrenimin özelleştirilmesi, üniversitelerin ticarethaneye, bilimin ticari mala, öğrencinin müşteriye, öğretim üyesinin satış elemanına dönüştürülmesi sonucunu doğurur. Böyle bir yapılanma içinde bilimin gerektirdiği bağımsızlıktan eser kalmaz. Bilim sermayenin, bugünün küreselleşme evresinde uluslar arası tekelci sermayenin emrine girer” diye konuştu.
Taslakla getirilmek istenen üniversite konseyinin ise gerek oluşumu gerek yetkileri bakımından üniversitelerin özerkliği ile uyuşmadığına dikkat çeken Demir, sözlerine şöyle devam etti:
“Üyelerinden biri o üniversitenin mezunları arasından, biri de o ildeki en çok vergi veren ya da üniversiteye en çok yardım yapanlar arasından belirlenen, ikisi doğrudan doğruya Bakanlar Kurulu tarafından ve ikisi de Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenecek üniversite konseyi ile üniversitenin özgürlüğünden ve bilimsel ve idari özerkliğinden söz edilemez. Bundan başka üniversite konseyinin ve konsey başkanının sonradan sicil amirleri de olacak olan rektörü seçmeleri ve konsey başkanınca atanması ironik bir durum ortaya koymaktadır.
Üniversite Konseyi’nin, rektör ve dekan atamalarının yanında üniversitenin stratejik planını ve performans programını onaylayama, yatırım programını karara bağlama, üniversite adına kamulaştırma, gayrimenkul satın alma, üniversitenin mülkiyetindeki gayrimenkuller üzerinde üçüncü kişilere hak verme, öğrenci kontenjanlarını ve öğrenim ücretlerini belirleme gibi yetkilere sahip olması, üniversite senatosunu işlevsiz bırakacaktır. Vakıf üniversiteleri ve özel üniversitelerde ise rektörün seçiminde mütevelli heyet doğrudan yetkili kılınmış; öğretim elemanlarının demokratik tercihine yer tanınmamıştır.”
 
AKADEMİSYENLERİN İŞ GÜVENCESİ KALDIRILIYOR
 
Demir, yine taslakla birlikte üniversitelerde sözleşmeli akademisyen çalıştırmanın yolunun açıldığını belirtti ve “Mevcut kadrolu akademisyenlerin durumu isteğe bağlı bırakılmakta ise de zaman içerisinde kadrolu akademisyen sayısını giderek azaltacak ve akademiyi tamamen sözleşmeli akademisyenlerden oluşan bir yapıya dönüştürecek mekanizma hayata geçirilmiş olmaktadır. Sözleşmeli öğretim üyesi statüsü güvencesiz bir statüdür ve akademik özgürlükle de bağdaşmamaktadır. Şu anda vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim üyelerinin durumu da bu görüşümüzü haklı çıkarmaktadır. Bir emek örgütü olan Eğitim-İş’in iş güvencesini ortadan kaldıran, sözleşmeli statüyü öngören bir anlayışı kabul etmesi varoluş amacına aykırıdır” dedi.
 
YÜKSEKÖĞRETİM ULUSLAR ARASI SERMAYENİN DENETİMİNE AÇILIYOR
 
Yabancı üniversitelerin Türkiye’de yatırım yapabilecek olmasını da eleştiren Demir, şöyle konuştu:
Dünyanın en büyük ve güçlü üniversiteleri ülkemizde şubeler açacak ve bir yandan milli servetin bir yandan da gelişmiş beyinlerin yurt dışına akmasına yol açacaktır. Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasına yalnızca bir iki üniversite sokabilen ülkemizin bu madde ile en azından şimdilik kazanacağı hiç bir durum söz konusu olamaz. Yabancı üniversite şubeleri aynı zamanda küresel ekonomik güçlerin de ülkemize çok daha kolay girmesinin bir aracı haline gelecektir.
Ulusal değer ve kavramları yok sayması, anayasa ve yasalara aykırı birçok hüküm içermesi, eğitimin özelleştirilmesi, eğitim ve bilginin piyasalaştırılması, bilimsel ve idari özerkliği hiçe sayması, akademisyenlerin iş güvencesini ortadan kaldıran hükümler içermesi ve bütün bu sayılan hususların sendikamız Eğitim-İş’in tüzüğünde yer alan amaç ve ilkeleri ile çelişmesi nedeniyle Yükseköğretim Yasa Taslağı ile ilgili olarak kaygı duymakta ve taslağı onaylamamaktayız.”
Güncelleme Tarihi: 26 Kasım 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER