Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan’dan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı

Genel başkan: “her kim ki kurucu değerlerimizi reddeder ya da bu değerlerden uzaklaşır, o zaman karşısında Türk milletini bulur.”

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan’dan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Mesajı

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla yaptığı basın açıklamasıdır.

“Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet'i biz kurduk, O'nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz.”

Atam;

Emanetine sahip çıkıyor, nesilden nesine aktarılması için yekvücut nöbet tutmaya devam ediyoruz.

Tarihimizi çok iyi biliyor, ecdadımızı tanıyor, bu değerli mirasın koruyuculuğunu severek üstleniyoruz.

Cumhuriyet’in kuruluşuna harç olan gözümüzün nuru değerlerimizi el üstünde tutuyor, düşmanın karşısına çelik iradesiyle çıkan kahramanlarımızı; işgali, zorbalığı, talanı, tutsaklığı toprağa gömen yiğitlerimizi her fırsatta saygıyla yâd ediyor, onlara layık olmaya çalışıyoruz.

Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir

Ulaşımın dahi mümkün olmadığı yollarda kağnı çeken, mermi yapan, cephaneleri taşıyan kadınlar, yalın yapıldak cepheye koşan dedeler, nineler, cenk meydanında canını feda etmeye hazır bıyığı terlememiş delikanlılar, yeniden varoluşumuz için, bayrağımız için, ruhumuza işleyen bağımsızlığımız uğrunda savaştı.

Ne yiyecek lokmaları ne de giyecek ayakkabıları vardı, kısacası tepeden tırnağa yoksulluğa bulanmışlardı. Buna rağmen kadim topraklarımızın işgalciler tarafından ele geçirilmesine göz yummadılar, ay yıldızlı al bayrağımızı son nefesine kadar yere düşürmediler ve nihayetinde ecdadımızın imanı, bağımsızlığa olan hasreti, zafere dair eşi benzeri olmayan inancı, Medeniyet denenen tek dişi kalmış canavarı yendi.

Milli mücadelede tereddüt yoktu, korku yoktu, teslimiyet yoktu

Büyük Taarruz ile işgalcilere son darbenin vurulmasının ve Türk Bağımsızlık Savaşı’nın kazanılmasının ardından 24 Temmuz 1923 yılında tarihi bir zafer olan Lozan Barış Antlaşması imzalandı.

Atatürk’ün de ifade ettiği gibi, Lozan Barış Antlaşması “Türk milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir.”

Kurtuluş Mücadelesi devam ederken 23 Nisan 1920’de TBMM’yi açan, millet iradesini her zaman önceleyen Atatürk, ve O’nun kahraman yol arkadaşları 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyeti kurarak, Türk milletinin yolunu aydınlattı; hiçbir devlete bağımlı olmayan, kendi ayakları üzerinde duran, muasır hedefleri olan, derin bir uygarlık tarihi bilincine sahip olan bir devlet inşa etti.

Cumhuriyet kelime anlamı olarak  “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimidir.”

Öte yandan;

Cumhuriyet; manda ve himayeyi esas alan, boğazların hâkimiyetini kaybettiğimiz, etnik devletler kurulmasını içeren, ekonomik nüfuz bölgeleri oluşturan, kapitülasyonları getiren Sevr’i tereddütsüz reddeden; öte yandan ülkemizin zaferiyle sonuçlanan ve 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşmasını kabul eden milli bilincinin tezahürüdür.

Cumhuriyet; bu topraklarda doğup büyüyen inancın ve köklerimize sıkı sıkı tutan milli ruhun yansımasıdır.

Cumhuriyet; hem kendi özgürlüğümüz hem de başka milletlerin özgürlüğüne saygı duymak, demokrasiyi özümsemek, demokrasi bilinciyle gelişip, büyümek, bölücü fikirlere, yaklaşımlara karşı durmak, o birleştirici ruhu kaybetmemek demektir.

Bakınız; Atatürk, Nutuk’ta Cumhuriyet’in ilanı kararını nerede ve kimlere söylediğini detaylı olarak anlatıyor. Şöyle ki; Atatürk Çankaya’daki akşam yemeğinde “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz!” diyor.

Bu tarihi ana tanıklık edenler arasında İsmet Paşa, Kazım Paşa, Fethi Bey, Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref, Kemalettin Sami, Halit Paşa var.

İşte Türk milleti için aydınlanan o gecede Atatürk, İsmet Paşa ile birlikte Cumhuriyet’in ilanı kanununa ilişkin tasarıyı hazırlıyor ve bu taslakta, 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun devlet şeklini belirleyen maddelerini değiştiriyor.

Birinci maddenin sonuna “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir” cümlesini ekleyerek, modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kuruyor. O dönemde savaştan çıkmış ayakları üzerinde yeni yeni duran Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kısa zamanda Atatürk ilke ve inkılaplarıyla, eğitim, ekonomi, sağlık alanındaki hamleleriyle tüm dünya devletlerinin saygı gördüğü bir ülke konumuna ulaşıyor.

Ne yazık ki; Cumhuriyetimiz öteden beri bölücü, yıkıcı akımların saldırısına uğramaktadır. Bu ülkenin kurucu değerlerine saldıran, devletimizin kurucusu Atatürk’ü itibarsızlaştırma yarışına giren, mesnetsiz iddialarla berrak suyu bulanıklaştırma gayretinde olanlar aynı kervanın yolcusu olarak işbirliği yapmaktadır.

Bunların temel buluştuğu nokta Türk milletine ve Türk Devletine olan alerjidir. Zira bu ülkenin kurucu değerleriyle kavgalı olanlar, geçmişimizle de ters düşmektedir.

Bunlardaki Türk düşmanlığı öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan, “Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene!” diye sona eren Andımızdan dahi rahatsızdırlar. Hatta geniş kitlelere yaymaya çalıştıkları propagandaları ile insanları zehirleyerek, ayrıştırmaya namzettirler.

Bunlar, eli kalem tutan dilinden zehir akıtan çeteler tarafından da pompalanmaktadır. Bu güruh dış odakların hizmetkârlarıdır. Tıpkı Cumhuriyet’in ilan edildiği günlerde Cumhuriyet rejimini karalayan, Cumhuriyet’in önemini azaltmaya yönelik tutum geliştiren, Cumhuriyet’in ilanının aceleye getirildiğini savunanlar gibi; günümüzde de bu tür çürümüş ve kokuşmuş zihniyetteki kuklalar sahipleri tarafından iple oynatılmaktadır.

Bunlar, milli olan her şeye düşmandır, gaflet ve ihanet içerisindedir. 97 yaşındaki vakur, dinamik, demokrasinin teminatı, Türk milletini anlamlı bir bütün yapan bir arada tutan Cumhuriyetimiz de bunların hedefleri arasındadır.

Unutulmasın ki; Cumhuriyet gibi çok değerli bir mirasa sahip çıktığımız, Cumhuriyet üzerinden hür türlü komployu yürütmek isteyenlere engel olduğumuz, Atatürk’ün değerlerini, emanetlerini tek hırsı vatanı ve bayrağı olan, vicdanlı, namuslu gençlere aktardığımız sürece Türk milletinin önünde hiçbir yıkıcı, bölücü, nifak tohumları eken güç duramayacaktır.

Her kim ki, kurucu değerlerimizi reddeder ya da bu değerlerden uzaklaşır, Atatürk’ün manevi şahsiyetine saygısızlık eder, milli birlik ve beraberliğimize zarar verirse, işte o zaman karşısında Türk milletini bulur.

Şunu da vurgulayalım ki, Cumhuriyet aynı zamanda yanı başımızda yani Irak’ta, Suriye’de yaşananların ülkemizde de yaşanmaması için en güçlü referanstır. Başka odakların ülkemizi tarumar etmesini, yangın yerine çevirmesini istemiyorsak, işimizi, aşımızı, geçmişimizi, bugünümüzü, geleceğimizi kaybetmek istemiyorsak, yerimizden, yurdumuzdan olmak istemiyorsak, bağımsızlığımızın en önemli güvencemiz olduğunun farkındaysak; o halde Cumhuriyete, Cumhuriyet’in getirdiği değerlere sıkı sıkı tutunmalıyız.

Bu vesileyle, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 97’inci yıldönümünü kutluyor; devletimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk ve yol arkadaşlarını, vatanımız için canını feda eden aziz şehitlerimizi saygı, şükran ve rahmetle anıyoruz.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER