Milli Eğitim Bakanlığı 10 Eylül’de 40 bin öğretmen ataması gerçekleştirileceğini duyurdu. Bu atama oranları genç işsizliğin her geçen gün arttığı bir dönemde yüksek gibi görünse de eğitim
4+4+4 Düzenlemesi, Öğretmen Atamalarının Geleceğini Nasıl Etkileyecek?
Bakan Dinçer, bir televizyon programında yaptığı açıklamada çok iyi bildiği bir yönteme başvurmuş ve öğretmenler arasında rekabet yaratmayı amaçlamıştır. Dinçer öğretmenlerin tayin taleplerini kastederek şunları söylüyor:
“Talep bir taraftan kontrolsüz bir şekilde artarken, doluluk oranı sebebiyle boş kadro azalıyor ve Milli Eğitim Bakanlığı eş durumundan, sağlık durumundan atama konusunda büyük bir çıkmaza giriyor. 3 yıl sonra eğer biz bütün kadrolarımızı doldurursak, yani bir tarafıyla dışarıda atama bekleyen öğretmenlerin sesine kulak verir kadromuzu doldurursak, bu kez atama bekleyen öğretmenlere benzer eş durumundan atama bekleyen öğretmenlerin problemiyle karşı karşıya kalacağız. Yani o zaman da bu öğretmenlerimiz artık atama yapmayın, öğretmen almayın diye mi gösteri yapacaklar? Ben Bakan olarak sistemin bütünlüğünü görmek zorundayım.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise eğitim
Eğitim sisteminde 4+4+4 ile yapılmak istenen değişikliklere paralel olarak gündeme getirilen dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesi için, bilindiği üzere kamu kaynaklarının kullanılması düşünülmektedir. Yıllardır kamu okullarına yeterli kaynak aktarılmamasına rağmen okul müdürlerini özveriyle çalışmamakla suçlayan Başbakan`ın asıl amacı; her alanda yaptığı gibi eğitim alanında da "özel olan güzeldir" anlayışıyla hareket etmek ve uzun vadede kamu eğitimini tasfiye etmeyi amaçlamaktır. Bu nedenle AKP`nin bugüne kadar gösterdiği pratiğe baktığımızda, sınavların ve dershanelerin kaldırılması tartışmalarının gerçeği yansıtmadığı açıktır.
Başbakan’ın bu yöndeki açıklaması, piyasa sisteminin asli bir parçası olabilecek bir eğitim sistemi yaratılmak istendiğinin de en açık kanıtıdır. Ayrıca, bir taraftan özel okullardaki öğrenci başına ortalama 1500 TL teşvik ödemesinin yapılması planlanırken diğer taraftan halen yaklaşık 50 bin öğretmeni istihdam eden özel okulların sayısını artırarak, birkaç yıl içinde 250 binden fazla öğretmenin güvencesizliğe mahkum edilmesinin önü açılmak istenmektedir.
Böylelikle ataması yapılmayan, işsiz öğretmenlerin güvenceli atama talebine karşı bir hamle gerçekleştirilmiş olacaktır. Kadrolu, güvenceli atama talebi tırpanlanacak ve öğretmenlerimiz hayatlarını sürdürebilmek için güvencesiz istihdama razı edilmeye çalışılacaktır. Bunun adı ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir. Aynı zamanda bu uygulama ile kamu görevlilerinin sosyal ve özlük hakları güvencesiz istihdam ile çevrelenmiş ve baskı altına alınmış olacaktır. AKP’nin hedefi eğitim hizmetini tamamıyla piyasalaştırarak öğrencilerin müşteri, öğretmenlerin de köle olduğu bir eğitim sistemini egemen kılmaktır.
Yeni Eğitim Fakültelerinin Açılma Nedeni, İşsizliği Artırarak Öğretmenleri Güvencesizliğe Mahkum Etmektir!
Eğitim fakültesi mezunu olmayan, öğretmenlikle uzaktan yakından ilgisi olmayan birçok kişinin öğretmen olarak atandığı bilinmektedir. Eğitim fakülteleri ise zaman içinde plansızca ve bilinçsizce açılmıştır. Bugün Milli Eğitim Bakanı eğitim fakültesi mezunlarına öğretmenlikten başka alanlarda iş aramalarını telkin etmektedir. Oysa son olarak Mecliste verilen bir soru önergesi AKP döneminde toplam 26 tane eğitim fakültesi açıldığını göstermiştir. Açılan fakültelerin yıllara göre dağılımı aşağıdaki gibidir:
Yıllara Göre Eğitime Başlayan Eğitim Fakültesi Sayısı
2002 | 2003 | 2004 | 2005 | 2006 | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | Toplam |
5 | 4 | 3 | - | 1 | 1 | 3 | 3 | 4 | 2 | 26 |
Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’ndaki tartışmalarda ise bazı eğitim fakültelerinin kapatılması veya yeni eğitim fakültesi açılmaması şeklindeki görüşler, gerçekçi bulunmamış “rekabetçi bir ortamda böyle bir hususun savunulması mümkün değildir” denmiştir. İşte bu perspektife uygun olarak Bakan Dinçer de “300 binden fazla öğretmen, öğretmen olmak için yarışıyor.” demektedir.
İçinde bulunduğumuz durum sadece plansızlığın değil, bilinçli bir istihdam politikasının da sonucudur. Öğretmen işsizliğinin bu denli yüksek olması, yani ortada geniş bir “insan gücü (işsizler) havuzu” olması, öğretmen emeğini değersizleştirmenin, öğretmenleri güvencesiz koşullarda çalıştırmanın ve öğretmenleri hak kayıplarına razı etmenin zeminini hazırlamaktadır. Bakan Dinçer’in öğretmenleri birbiriyle rekabet etmesinden kastı budur. Kaldı ki gencecik hayatların KPSS’ye kurban verildiği ülkemizde bunları söylemek ya da söyleyebilmek öncelikle vicdan istemektedir.
Eğitim Sen Olarak Ataması Yapılmayan, İşsiz Öğretmenlerimizin Kadrolu, Güvenceli Atama Talebini Sahipleniyoruz!
Eğitimin niteliği öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Halen ücretli öğretmen istihdamından bahseden, eğitim hizmetini bir kaosa çeviren, öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştıran ve eğitim hizmetine alınır satılır bir hizmet olarak bakan “işletmeci” Milli Eğitim Bakanı’na sesleniyoruz! Çocuklarımızın, gençlerimizin ve ülkenin geleceğiyle oynamayın! Sizin göreviniz öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin sorunlarını çözmek, bunun için o koltukta oturuyorsunuz. Sorunları çözemeyecek ve daha fazla sorun yaratacaksanız, lütfen o koltuğu boşaltın!
Güncelleme Tarihi: 05 Eylül 2012, 00:00