Ülke 14 Mayıs’ta çok kritik bir seçim için sandığa gidiyor. Bu seçim başkanlık sitemine geçildiğinden sonraki ikinci seçim olacak. 16 Nisan 2017’de yapılan bir referandumla geçilen başkanlık sistemi ülkede rejimi değiştirdi. 6 sene önce mühürsüz oylar sayılarak geçilen tek adam rejimi ülkede birçok açıdan önemli yaralar açtı.
Ekonomi yıllardır süren bir kriz içerisinde, yoksulluk derinleşti, yargı Erdoğan’ın ağzından çıkan tek bir söze bakar hale getirildi, cumhurbaşkanına hakaret davalarında artış yaşandı, İşçisinden köylüsüne herkes bu dönemde sıkıntılar çekti. Öyle ki 2023 seçim beyannamesinde AKP bile sistemin restore edilmesi gerektiğini ifade etti.
YARGI: Tek adam rejiminin en çok zarar verdiği alanlardan biri yargı oldu. Rejim değişikliğinden önce ‘yargı artık sadece bağımsız değil, aynı zamanda da tarafsız da olacak’ denilirken referandumunun ardından hem daha bağımlı hale getirildi hem de tamamen taraf oldu. Örneğin 2016 yılında cumhurbaşkanına hakareti de içeren TCK 299-301 maddeleri uyarınca 4 bin 936 kişiye dava açıldı. Bu sayı geçen yıl ise 7 bin 600 oldu. Bu davaların 53’ü ise 12-14 yaş arasındaki çocuklara açıldı. Yine ifade özgürlüğü önünde en büyük engellerden olan TCK’nin 216’ncı maddesinden açılan soruşturmalarda da devasa artış yaşandı. ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama’ olarak ifade edilen maddeden 2016’da 4 bin 460 kişiye soruşturma bin 75 kişiye dava açıldı. 2021 yılında ise bu maddeden açılan soruşturma sayısı 23 bin 919, dava sayısı ise bin 953 oldu. Dünya Adalet Projesi tarafından 2008’den beri yayımlanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde de Türkiye geriledi. 2016’da 99’uncu olan Türkiye, 2022’de 116’ncı sırada yer aldı.
BASIN: Basın da başkanlık rejiminden nasiplendi. Basın İlan Kurumu tam anlamıyla bir Saray kurumuna dönüştürüldü. Muhalif medyanın çeşitli bahanelerle ilan hakkı engellendi. Sadece 2020 yılında Cumhuriyet, Sözcü, BirGün ve Evrensel gibi gazeteler başta olmak üzere 803 gün ilan kesme cezası verdi. Evrensel gazetesinin ilan hakkı tamamen elinden alındı. RTÜK ise televizyonları baskı altına aldı. 2016 yılında sadece bir program hakkında yayın durdurma cezası veren RTÜK son yıllarda muhalif medyaya ceza yağdırdı. 2019-2021 arasında tam 505 yayın hakkında durdurma cezası verildi. Depremde iktidarın yapamadıklarını göstermek bile RTÜK tarafından cezalandırmaya gerekçe gösterildi.
Depreme müdahaledeki yetersizlikleri ve eksikleri haberleştiren Halk TV ve TELE1’e yüzde 5 para, beşer kez program durdurma cezası verildi. Fox TV’de yayımlanan Orta Sayfa programı için ise “özgürce kanaat oluşumunu engelledikleri” gerekçesiyle yüzde 3 para cezası verildi. Gazeteciler çeşitli bahanelerle cezaevine atıldı. İletişim Başkanlığı birçok gazetecinin basın kartı hakkını elinden aldı. Sadece geçen yıl 174 davada 263 gazeteci yargılandı.
EĞİTİM ve SAĞLIK: Eğitim ve sağlıkta da başkanlık sisteminden sonra çöküş yaşandı. Akademisyenlerin özgür çalışma ortamı ellerinden alındı. Üniversiteler AKP ilçe teşkilatlarına dönüştürüldü. Mobbing sıradan bir hal aldı. Erdoğan’ın bir sözüyle üniversite ve liseye giriş sınavlarının sistemi değiştirildi. Üniversitelerde kontenjanlar boş kalmaya başlayınca baraj tamamen kaldırıldı. Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılarak öğretmenler ayrıştırıldı. Sağlıkta ise en büyük sıkıntılar pandemi döneminde yaşandı. Tek kişinin ağzında çıkan lafa bakıldığı için süreç yönetilemedi. 5 maskenin dağıtımı bile yapılamadı. Şehir hastaneleri yaygınlaştırıldı ve sağlığa erişim her açıdan zorlaştırıldı. Yurtdışına giden hekimlerin sayısında devasa artış yaşandı. Yurtdışına gitmek için iyi hal belgesi alan hekim sayısı 2016’da 245’ken geçen yıl 2 bin 685 oldu.
İŞÇİLER: Emekçiler de başkanlık sisteminden en çok zarar gören kesimlerden oldu. Özellikle grev yasakları bu dönemde Erdoğan’ın en çok başvurduğu yöntemlerden oldu. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2015 yılına kadar 8 grev yasaklandı. 38 bin 50 işçi bu grevlerden etkilendi. 2017’den itibaren ise 12 grev yasaklandı. Bu yasaklardan tam 156 bin 899 kişi etkilendi.
KADIN: Kadın cinayetleri de bu dönemde adeta zirve yaptı. Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2016 yılında 328 kadın cinayeti yaşanırken 2022’de ise 334 kadın erkekler tarafından katledildi. 245 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti.
ORMAN: Orman alanları da bu dönemde ranta açıldı. Madencilik ve enerji faaliyetleri nedeniyle 2016-2021 arasında tam 236 bin 629 hektar alan ranta açıldı. Ayrıca aynı dönemde tam 198 bin 599 ormanlık alan yandı. Yangınlara yeterince müdahale edilememesi yanan alanın fazla olmasına neden oldu.
EKONOMİ: Başkanlık sisteminde en büyük sıkıntı ise ekonomide yaşandı. Halk süt, yumurta, patates soğan gibi temel gıdalara erişimde bile zorlanır hale getirildi. Yoksulluk derinleşti ve kalıcı hale geldi. Dolar ve avro kuru bu dönemde zirve yaptı. Halkın alım gücü ciddi şekilde zarar gördü.
Ekonomik kriz en çok enflasyonda kendini gösterdi. 2016 yılında yüzde 8,5 olan enflasyon oranı geçen yıl ise yüzde 64,27 olarak gerçekleşti. Gıda enflasyonu ise çok daha kötü duruma geldi. Dünya Bankası’nın verilerine göre, gıda enflasyonunda Türkiye yüzde 77’yle dünya beşincisi oldu. 2016 Nisan’da gıda enflasyonu sadece yüzde 4,01’di.
Yine yoksulluk oranında da oldukça yüksek bir artış yaşandı. Ülkedeki 5 kişiden biri yoksul hale geldi. 2016 yılında yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı yüzde 14,03’ken TÜİK’in son açıkladığı veri olan 2021’de ise bu oran yüzde 16,6’ya yükseldi. Yoksulluk oranı ise 201,3 olarak gerçekleşti. Geniş ailelerin ise yüzde 27,2’sinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı ortaya çıktı.
Açlık ve yoksulluk sınırında da inanılmaz bir artış yaşandı. Türk-İş’e göre açlık sınırı 2016 Nisan’da bin 387 TL, yoksulluk sınırı ise 4 bin 518 TL’ydi. Geçen ay ise açlık sınırı 9 bin 591 TL’ye, yoksulluk sınırı 31 bin 241 TL’ye yükseldi. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 12 bin 469 TL oldu.
Döviz kurunda ise neredeyse 10 katı bulan artışlar yaşandı. Dolar kuru 15 Nisan 2016’da 2,8 liraydı. Bugün ise 19,3 TL. Avro kuru ise 3,2 TL iken 21,4 TL’ye yükseldi. Gram altının fiyatı 113 lira iken bin 246 TL oldu.
İşsizlikte de bu dönemde artış yaşandı. TÜİK verilerine göre işsizlik düşse de DİSK verilerine göre geniş tanımlı işsiz sayısı 2016 5,9 milyondu. Son açıklanan rakamlara göre ise işsiz sayısı 8 milyon 941 bin oldu.
***
Meclis işlevsizleşti
Rejim değişikliği öncesi AKP’lilerin en çok vurguladığı ‘Meclis denetimi artacak’ söylemi tamamen fiyasko çıktı. Meclis mesaisini büyük oranda iktidarın tartışmalı teklifleri ve uluslararası anlaşmalar için harcadı. TBMM’de bulunan yüzlerce milletvekili, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek başına çıkardığı kararnameler kadar kanun yapamadı. 600 milletvekili ile 27’nci döneme başlayan TBMM’de çıkarılan kanun sayısı uluslararası anlaşmalar hariç 139 oldu. Bu 139 kanun ile 3 bin 254 madde değişikliği yapıldı. AKP’li Erdoğan ise tek başına 140 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımladı. Bu kararnameler ile 2 bin 880 maddelik düzenleme hayata geçti. TBMM verilerine göre, 27’nci yasama döneminde Genel Kurul kürsüsüne sadece yemin etmek için çıkan ve bir daha kürsüyü kullanmayan milletvekili sayısı dokuz olarak kayıtlara geçti. Milletvekillerinin elinde kalan tek denetim mekanizması olan yazılı soru önergeleri de iktidar tarafından dikkate alınmadı. 27’nci dönemde TBMM’ye 80 bin 107 yazılı soru önergesi sunuldu. 41 bin 883 önerge, bakanlara tanınan yasal süre aşıldıktan sonra yanıtlanabildi. Milletvekilleri tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan tam 26 bin 888 önerge, bakanlar tarafından yanıtlanmadığı için iade edildi.
Bir Gün Gazetesi