KRİTİK GÖRÜŞMENİN PERDE ARKASI

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Dışişleri Bakanlığı'na kritik bir ziyarette bulundu. Ricciardone'nin ziyareti, yargıya yönelik eleştirileri nedeniyle Dışişleri tarafından uyarılmak istendiği için çağrıldığı iddialarına yol açtı.

KRİTİK GÖRÜŞMENİN PERDE ARKASI

 ABD Büyükelçiliği, bu iddiayı yalanlarken, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Hüseyin Çelik'in "uyarılacağını" söylemesi, görüşmeye yönelik dikkatin artmasına yol açtı. 2 saat 20 dakika süren görüşmede, ABD elçisi, açıklamaları nedeniyle uyarıldı. Bu ifadelerin, "kabul edilemez" olduğu bildirildi. Ricciardone de konuşmasının bütününe bakılmasını ve üzüntülerinin kabul edilmesini istedi. Görüşmede, uyarı dışında kritik konular da masaya yatırıldı. Dışişleri'ne mavi bir dosyayla gelen Ricciardone, ABD Büyükelçiliği'ne yönelik terörist saldırının kapsamlı olarak ele alınarak, aşırı sol terör örgütlerine karşı iki ülke arasındaki işbirliğinin daha da artırılması talebini iletti. Büyükelçi'nin; Ankara'da yakalanan ve sınırdışı edilmek üzere emniyette tutulan El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in damadı Süleyman M'nin kendilerine teslim edilmesini istediği de iddia edildi.

Yargıyı eleştirmişti
Ricciardone, gazetelerin Ankara temsilcilerine yaptığı açıklamada, "Çok uzun süredir hapiste olan milletvekilleri var, bazıları belirsiz suçlarla hapiste tutuluyorlar. Kendilerine ülkeyi koruma görevi verilen askeri liderler, sanki teröristmiş gibi hapisteler. Profesörler var. Eski YÖK Başkanı, hakkındaki 16 yıl önce görevdeyken yaptığı çalışmalarla ilgili belirsiz suçlamalarla demir parmaklıklar ardında tutuluyor. Harçları protesto için barışçı gösteri yapan öğrenciler hapiste. Eğer bir yargı sistemi bu sonuçları doğrurursa ve bunun gibi insanları teröristlerle karıştırırsa, Amerikan ve Avrupa Mahkemeleri'nin buna karşılık vermesi zor olur" demişti.

Başbakan'la konuştum iması
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, Ricciardone'ye, "Sayın Büyükelçi haddini bilmelidir" diye tepki göstermişti. Dışişleri Bakanlığı'nın dün Ricciardone'yi davet ettiğinin duyulması, "Türkiye, ABD'yi bu açıklamalar nedeniyle uyaracak" yorumlarına yol açtı. Ancak hemen ardından ABD Büyükelçiliği'nden, iddiaların doğru olmadığı, görüşmenin rutin ve güvenlik konularıyla ilgili olduğu yönünde bilgilendirme geldi. Buna karşılık, Ak Parti Sözcüsü Çelik, ABD Büyükelçiliği'nin talebiyle yapılan görüşmede, "uyarının" da söz konusu olacağını net bir dille söyledi.
Çelik, dün gazetecilere yaptığı açıklamada, eleştirilerini tekrarlayarak, "Biz öyle ilk aklımıza geleni söyleyen bir hükümet, iktidar, parti değiliz. Netice itibarıyla parti sözcüsüyüm. Ben parti adına böyle bir açıklama yaptığım zaman kimlerle neyi konuşmuş olabileceğimi herhalde tahmin etmeniz lazım. Onun için burada herhangi bir tereddüt yok" dedi. Çelik, şöyle devam etti:

Dikkati çekilecek
"Sayın ABD elçisi, (dün) 15.30’da Dışişleri Bakanlığı'na gidecek. Aslında bilmeniz gereken şey şu, daha önce ABD elçiliğine yönelik bir canlı bomba eylemi ve onun sonucunda meydana gelen gelişmeler var, bunu Sayın Müsteşarla paylaşmak üzere gidiyor. Bunun üzerine randevu almış, zaten bu daha önceden belirlenmiş kendileri de bu yönde bir açıklama yaptılar. Ancak bu ziyaret, görüşme esnasında, benim aşağı yukarı açıkladığım ve benim gösterdiğim tepkiye benzeyen bir tepkinin gösterileceğini de tahmin etmeniz gerekiyor. Bu yönde dikkatinin çekilmesi ve uyarılması da söz konusudur."

Sözlerimin arkasındayım
Randevunun bu konuyla ilgili değil önceden belirlendiğinini altını çizen Çelik, "Ancak bu gelişmeyle birlikte Sayın Büyükelçinin, Dışişleri tarafından uyarılması ve dikkatinin çekilmesi de söz konusudur. Bunu da zaten tahmin edebilirsiniz" dedi. Çelik, "ABD Büyükelçisi'nin yaptığı açıklamaların ışığında Ergenekon ve Balyoz davalarının arkasında ABD’yi gösterenlere söyleyecek bir şeyleriniz var mıdır" sorusuna ise, "Somut deliller olmadan 'biri böyle demiş' benim onların
peşine takılıp yorum yapmam doğru değil. Birinin bu konuda somut bir delili varsa bunu ortaya koyması lazım. Ama ben zaten Sayın Büyükelçinin sözleri ile ilgili olarak söylemem gerekenleri söyledim. Şu anda söyleseydim yine bunları söylerdim. Bunun arkasındayım, parti olarak da bunun arkasındayız" yanıtını verdi.

Fevkalade yanlış açıklama
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ da, dün Meclis'te gazetecilerin soruları üzerine, "Büyükelçi'nin yaptığı açıklamalar, göreviyle bağdaşmayan açıklamalardır. Büyükelçi kendi işlerine bakarsa daha isabetli ve ülkesi için daha yararlı bir iş yapmış olur. Büyükelçiler, kendi işlerine bakmalı, kendi işlerini iyi yapmalı. Türkiye’nin yargısına, içişlerine ilişkin müdahale anlamına
taşıyan değerlendirmelerden uzak durmalıdır. Fevkalade yanlış, göreviyle bağdaşmayan açıklama olarak görüyorum. Umarım tekrar etmez" diye konuştu.
AB Bakanı Egemen bağış da, "Türkiye, en az ABD kadar bağımsız, demokratik, özgüvene sahip bir ülkedir. Çok da fazla bu işi dallandırıp budaklandırmanın bir anlamı olduğuna inanmıyorum" dedi.


2 saat 20 dakika sürdü
Daha önce elçiliğe yönelik terörist saldırı nedeniyle Dışişleri Bakanlığı'ndan randevu talebinde bulunan Ricciardone, dün öğleden sonra bakanlığa giderek Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile görüştü. Yaklaşık 2 saat 20 dakika süren görüşmede, Sinirlioğlu'nun, yargılamalara ilişkin sözlerinden duyulan rahatsızlığı büyükelçiye aktardığı dile getirildi. Yargı bağımsızlığına dikkat çekilen görüşmede, ABD elçisinin ise kamuoyunda tartışılan konularla ilgili görüşünü açıkladığını, amaçlarının yargıya müdahale olmadığını belirttiği öğrenildi.

İfadeler kabul edilemez
Dışişleri kaynakları, görüşmenin uzun ve verimli geçtiğini dile getirerek, "Görüşmenin en uzun süren konusunu, terörle mücadelede işbirliği konusu oluşturdu" değerlendirmesinde bulundu. Alınan bilgilere göre, Sinirlioğlu, Ricciardone'ye, yargıyla ilgili eleştirileri konusunda da, "Bir büyükelçinin bu tür eleştirilerde bulunmasını kabul edilemez olarak nitelendiriyoruz. Böyle bir şeyin tekrarlanmaması gerektiği üzerinde duruyoruz" dedi.
Görüşmenin uzun süren konusunu ise geçen hafta ABD Büyükelçiliği'ne yönelik terörist saldırı oluşturdu. Alınan bilgilere göre, Büyükelçi, Türk hükümetine saldırıdan sonra takındığı tutum nedeniyle teşekkür etti. Büyükelçi'nin, Türk polisinin olay sonrasındaki çalışmalarından övgüyle söz ettiği ifade edildi. Görüşmede, aşırı sol terör örgütlerine karşı iki ülke arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi üzerinde duruldu. Görüşmede, DHKP-C'nin örgütlendiği Avrupa ülkeleri üzerinde ABD'nin baskı kurması konuları üzerinde durulduğu da kaydedildi.

Ladin'in damadını istedi
El Kaide'nin öldürülen lideri Usame Bin Ladin'in damadı Süleyman M., Ankara'da yakalanmıştı. Vatansız olan ve Türkiye'de işlediği bir suç bulunmayan damat, bu nedenle tutuklanmamıştı. Süleyman M.'nin ABD'nin istihbaratı ile yakalanmasına rağmen ABD'ye verilmeyerek İran'a sınırdışı edilmek üzere emniyette tutulduğu da gündeme gelmişti. Görüşmede Büyükelçi'nin, Bin Ladin'in damadının ABD'ye teslim edilmesi gerektiği yönündeki taleplerini de tekrarladığı öğrenildi. Bu konudaki hukuki altyapıyla ilgili bilgi vererek, ABD'ye iadenin sağlanmasının hukuki olduğunu savunduğu bildirildi.

milliyet.com.tr

Güncelleme Tarihi: 07 Şubat 2013, 00:00
YORUM EKLE
YORUMLAR
bedri engin
bedri engin - 11 yıl Önce

Çete usul ve mantığı ile devlet yönetmek. Erdoğan'ın usul ve mantığı: Kasımpaşa değil, Prag 2013:  ’’.. Adama sorarlar, 54 yıl Türkiye gibi bir ülkeyi bu kapıda niye bekletiyorsunuz? Yapamadığı, yapmadığı veya yerine getirmediği ne var? ...Avrupa Birliği bizi resmen almıyor ama Avrupa’da zaten 5 milyon Türk yaşıyor. Oyalamayın gelin bu işi bitirelim.’’Çete tarikat ve cemaat kültürünün hakim olduğu, usullerinin kanunüstü ilan edilen gizli servislerce belirlendiği bir yeri AB'ne kabul ettirme çabası devam ediyor! Bu uslüp, çete ve eşkiyaların at oynattığı, bakanların perde arkasındaki cemaatlerce belirlendiği bir yerin başında olan bir insana ait! Erdoğan Avrupalıları en ince noktadan tehdit ederken Taksim ve Çamlıca'ya kurulacak camilerle de kalmıyor, devamla: “...Topçu Kışlası’nı yapacağız. Üst Kurul reddetmiş. Biz de reddi reddedeceğiz. Rus mimarisi deniliyor, ona bakarsanız İstiklal Caddesi de barok mimari.”...Devamla aşiret yönetircesine, '' İmralı'ya gidecekleri belirliyoruz!'', kendi meclisine paralel bir ''Kürt meclisi'' ni ıssız adalarda, üyelerini de kendisi belirliyor! Sanki seçimler gösteriş olsun diye yapılmış ve bu kadar Kürt TBMM' ne misafir olarak gelmiş!. Kürtleri kriminal platformlara bilerek planlayarak sürükleyip, ''işte sorununuzu o hapishanenin kapısında, işte o ''İmralı'' denilen ada hapishanesinde gizli, karanlık odalarda ele alabiliriz''. Devamla: “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Terör sorunu vardır ve benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır. Bu sürecin süresini kimse bilemez. Biz kimseyle anlaşma masasına oturmuyoruz. Onu da size söyleyeyim. Çünkü bizim illegal bir örgütle anlaşma masasına oturmak gibi bir derdimiz asla olamaz...” Yardımcısı Bülent Arınç da, “Biz doğrudan karşımıza muhatap alarak, hükümet, başbakan, bakan olarak ‘gel bakalım Öcalan seninle oturalım, pazarlık yapalım’ diyemeyiz. Bunu dersek millet bizi affetmez, böyle bir şey olmaz.” “Mevcut durumda sürecin içinde şu anda hükümet yok” demektedir.Bu olay, bu mantık, Kürtleri normal insan yerine koymamanın bir ispatıdır. CHP li biri bunu cesurca söylemiş, bütün TC yönetimi aslında aynı mentaliteye sahip! Görüldüğü gibi diktatör mentalitesi her alanda kendini gösteriyor.Bütün diktatörlüklerin başlangıç noktaları, gizli servisleri kanun dışına taşımakla başlar. Diktatörler gizli servisler olmadan iş yapamaz, herşey gizli saklı ve perde arkasında planlanır, önemli işlerin hemen hemen hepsi önce gizli örgütlerce hazırlanır. Erdoğan'ın en önemli diye tanımladığı terör veya Kürt sorununun MİT' in önderliğine havale edilmesi bunun somut bir örneğidir. Gerekçeleri her zaman aynıdır: ''vatan millet için, halkın çıkarları için, saldırılar karşısında yok olmamak için... vs.. vs..''. Bu zevat halktan korkar! Stalin, kişisel diktasını kurmaya, Beria ile başlamıştır: ''proleteryanın çıkarları'' yani Stalin'in kişisel çıkarları değil! Şimdi de Erdoğan çıkarları değil, vatan millet din iman çıkarları! Naziler'in Gestapo'su Hitler rejimi için aynı gerekçelerle kurulmuştur. Erdoğan'ın gizli servisi MİT zaten şidiye kadar kanunsuzluğu esas almış ama bu yetmiyormuş gibi, başkanlık sevdaları için kişisel örgüt yapılanmasına başlandı. DiktacıDevlet sırrı, Özel Harp Dairesi gibi korkunun, ölümün, suikastların kol gezdiği çevrelerde dolaşır. Sırlar, Dink, Doğan Öz, Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gibi siyasi cinayetlerin meşrulaşmasına ve siyasi cinayetler üzerine Türkiye’nin daima bir diktacılar düzeni içinde tutulmasına yarayan bir araç oldu. İslamcı Türk Milliyetçisi, Sünni Milliyetçisi ve diğerlerinin hepsi ille de askerci, devletçi ve diktacıdır. Erdoğan'ın şahsen hukuk üstüne çıkardığı Türk istihbarat servisinin pek çok üyesi, gizli tedhiş örgütleri içinde faaliyet göstermeye devam ediyor: Türkiye' deki son araştırmada, MİT ve ve diğer gizli birimlerin, yeniden yapılanmaya tabii tutulan islamlaştırılmış özel Harp Dairesi komutasında faaliyet gösterdikleri, başka bir anlatımla kurumsal anlamda cemaat ve askeri kanat ile iç içe geçmiş iki yapı oldukları ortaya çıktı. Özel güçler, köy koruyucuları ve paramilitar cinayet örgütleri iç içedir ve aynı zamanda devletin resmi istihbarat, polis ve ordu kurumlarıyla da bağlantılıdır. Bu tür örgütlenmeler, hiçbir yasallıkla sınırlı değillerdir ve devletin denetiminde her türlü işkenceyi fütursuzca yapıyor, her türlü cinayeti işlemeye devam ediyorlar.ÖZEL HARP'İN AÇIK VERDİĞİ 3 NOKTA..!Şimdilerde, iktidar dalaşından dolayı, zorlaşan, değişen durumlara iyi ayak uyduramayan ve yakayı karşı kliklerin eline veren özel harpçiler, onların yönlendirdikleri miltanlar, ''çocuktur, yaşı küçüktür, hastalığı var, anormaldır, zaten beyninde tümör vardı'', ''ailevi problemleri var'', ''uyuşturucu kullanır'', ''doktor raporu var'', '' tedavi altındaydı,'' yurtdışına kaçmış'' gibi yollarla korunmaya alınırken, 70 li yıllarda buna gerek duyulmuyordu, çünkü o dönem devlet, özel harpçileri zorunlu olarak koruyordu, iktidarlar onlarsız olamazdı.Genel olarak yapılan eylemler başarılı ise, ''kimliği belirsiz'' kişiler, Kürtler, veya sol örgütler paravanası kullanılırken, başarısızlık durumunda, kullandıkları 3  sabit yöntem onları hemen ele veriyor.1- Yaşı küçük çocuklar - tinerci sokak çocukları bile kullanılmış-2- Hastalık kerameti - tetiği çeken yakayı ele vermişse- katil hemen hasta ilan ediliyor, hasta raporları çekmecelerde hazır tutuluyor.3- Yapılan eylemlerin araştırma süresinin dünya ortalamasına göre çok kısa olması, adeta ezberden verilen resmi demeçler- ''yapan X terör örgütündendir'' - Özel harpçilerin örgütledikleri, karanlık guruplara bağlantlılı objelerin eylem yerlerine paralel hazır tutulması-  çoğu olaydada MLKP- DHKP-C ve PKK- den yakalanmış, ama her ne kerametse hepsi de yanlışlıkla serbest bırakılmış veya cezaevinden kaçmış ögelerin varlığının hemen manşetlenmesi! Bazı örnekler:- Hrant Dink suikastında planlanarak yaşı küçük birine yaslanıldı, Dink cinayeti üzerinden yıllar geçti ve hala esas failler bulunamadı. Ancak ortaya çıkan bulgular faillerin bağlı oldukları organların biçim değiştirerek devam ettiğini gösteriyor. Hrant Dink cinayetinde perde arkasında lojistik görev yapan Gürhan Kuşçu:"...Ogün Samast’ın Başbakanlık müfettişlerine söylediği “Beni öldüreceklerdi” ifadesine ilişkin “Bu işi yaptıranlar Ogün’ü öldürmek istediler. Papaz cinayetinde yönlendiricilik yapan örgüt elemanları-- Trabzon'da 5 Şubat 2006’da Santa Maria Katolik Kilisesi'nde 16 yaşındaki Oğuzhan Akdin'in silahlı saldırısı sonucu öldürülen Rahip Santoro-- eylemini yönetenlerdir.” - Zirve katliamında ve bazı kilise elemanlarına yapılan suikastlerde yaşı küçük ve kriminal unsurlar kullanıldı. Çocuk yaştakilerin deşifresi kolaylaşınca bu yönteme son verildi. - Özel harpçi A.Doğan yakalanınca  6- 7  hastalık taşıdığını söyledi.- V. Küçük kendisinde 4 çeşit hastalık olduğunu askeri doktorların raporlarına dayanarak idda ediyor.- Cezaevlerinde bulunan emekli orgenerallerin hemen hemen hepsi tedavisi mümkün olmayan en az 2 hastalık taşıdıklarını idda ediyorlar, çoğunun da resmi askeri hastanelerden alınmış raporları var...Bu hasta subaylar bir orduyu yönetiyorsa, o ordu hasta bir ordudur.- Sabancı'nın kardeşini vuran DHKP-C li kadın hastaymış zaten, ''Belçika teröristi bize geri vermiyor'', ne aksilikse iade etmemeleri için elden gelen de yapılmıyor değil..! Bu hasta kadın olağanüstü bir kerametle son DHKP-C operasyonunun başarılı olmasında da kilit rol oynamış!- Şimdilerde tarikatların dayatması ile yeniden bakan yapılan, özel harpçilerin Public relations (PR) elemanı kabul edilen M. Güler, özel harp dairesince İstanbul'da yapılan Güngören katliamını, aradan 20 dakika geçmeden PKK' ye yüklemiş, aradan 2 sene geçince de bazı general ve emniyetçilerin de parmak izlerine rastlanıldığı söylenmiş, belgeler yok edilerek, araştırıcılar da  doğuya sürgün edilmiş!- İ. Tatlıses suikastında, kullanılan silah MİT elemanlarından gelmesine rağmen, olaydan bir kaç saat sonra demeç veren müdür ve bakanlar Kürtler'i hedef göstererk, özel harp çemberinde hareket ettiklerini yeniden sergilemişlerdir. Halbuki bu türden eylemlerin araştırılması günler, haftalar alır!- Paris'de 3 kadını katleden Murat'ın beyninde hastalık olduğu iddası, ailesine baskı yapılarak ortaya sürüldü, hemde suç delilleri daha tam değilken! Fransa en iyi büroları ile araştırma yapıp örgüt adını vermezken, AKP bakanları her  zamanki gibi özel harpçilerin dezenformasyonu ile hareket ettiklerini yeniden sergilediler. Yeğeninin hasta olduğunu anlatan Zekai Güney "Yeğenim hasta. Beyninde tümör var, Hastane raporları var. benim yeğenim hasta rahatsız".Canlı yayına telefonla bağlanan amca Güney "Benim yeğenim, rahatsızdır. Beyninde tümör var. Yarım saat öncesini hatırlamaz. Daha evvelden, hastane raporları" dedi. Bunun üzerine Ahmet Hakan'ın 'Madem hasta nasıl güvenlikçi oldu?' sorusuna ise, 'Nasıl çalışıyor, neden çalıştırılıyor bilemem' cevabını verdi.  Erdoğan ise çete reisi gibi konuşmaya devam ediyor,  “Bakın Almanya sırada. Ben Merkel’e bu meseleleri kaç kez anlattım. ‘Şu anda bizde yargılamada olan 4 bin dosya var’ dedi. Paris’te öldürülenlerden Sakine Cansız’ın biz iadesini istedik vermediler. Şimdi durum bu hale geldi. Bundan sonra Almanya’da ciddi sıkıntılar ile karşı karşıya kalabilir” dedi.  - Son 4 yılda PKK adına yapılan 23 eylemin 17 sini başbakana bağlı TSK' nin özel güçleri-resmi subaylar- MİT_özel harpçiler yönetmiş. Erdoğan burada yine bağırıp çağıracak ve yapanların bu işi komplo mahiyetinde, aslında kendisini yıkmak için yaptıklarını idda edecek ve her zamanki gibi mağdur rolünü oynamaya devam edecektir. Son 4 yılda devletin tam kontrolü kendisindedir. Her istediğini yapmakta, bakanlarını bile ayaküstü değiştirip, beğenmediğinin eline küçücük kağıt parçaları tokuşturarak alay etmekte, bir defada binlerce emniyetçiyi, subayı istediği yerden alıp istediği yere göndermektedir. Cuntacılar bile bu kadar başarılı olmamışlardır. TSK Erdoğan'ın kontrolündedir, MİT polis teşkilatı keza yine öyle... Bu durumda karakol bastırtan, arabalara bomba koyan elemanların sorumluluğu dünyanın neresinde olursa olsun onların ait oldukları örgütlerin bağlı oldukları kişiden sorulur, bu dünyanın her yerinde böyledir. Yoksa her defasında, ''ama orada bulunan güvenlik elemanları görevleri için bu işi yapmışlardır'', deyip arkasından cahil insanları sokaklara dökmek başka şeydir. Bu 23 eylemde toplam ölü sayısı 348 dir. Kanlı eylemin yapılması ile caydırıcılık arasında dağlar kadar fark vardır. Bu sabotajlar kimi caydırıyor?- Amerika elçiliğini basan Ecevit Şanlı, ''beyninde tedavisi mümkün olmayan bir tümör taşıyordu, işte bu bir solcudur, lav silahları-- özel harp elemanlarının kullandıkları başlıca silah-- ile orduevi ve karakol basmış'', cezaevinden çıkmış ve elini kolunu sallayarak, Türkiyeyi kötülemek isteyen Avrupa'lıların arasına sığınmış, sonra ne kerametse, Türkiye'yi özleyerek tekrardan elini kolunu sallayarak geri dönüp elçiliği basmıştır....................Bu liste uzar gider! Yapılmak istenen bu. Eylemlerin aynı daire tarafından planlandığı ve uygulandığını herkes biliyor. Bütün yollar, eldeki deliller oraya çıkıyor. AKP iktidarında çete eylemleri sadece biçim değiştirmiştir.Tedhiş çetelerini araştırırken, soruşturmalardan kendilerine uzanacaklardan korkan AKP kendi çetelerini sağlamlaştırma çabalarına, yeni manipulasyonları ve desenformasyonları kullanmaya devam ediyor! Sanki AKP kontrolündeki MİT, demir kapılarla korunan DHKP-C sığınağının kimin tarafından yapıldığını bilmiyor!?Olan hala şudur, AKP iktidarı öncekiler gibi sadece kendisine dokunan çeteleri hedefliyor, gerisi aynen devam ediyor: karar alıcılar el değiştirdi. hâkim zümre dini yelpaze etrafında vücut bulacaktır, yöntemler aynı kalacaktır. Karar alıcılar yeni yapıda istihbarat, medya, mafya, sermaye ve bürokrasiden unsurları yeniden örgütleyeceklerdir... Uygulayıcılar ise görünür, yerüstü birimi Özel Kuvvetler Komutanlığı; yeraltı birimleri ise İslamcı tarikatları içererek gücünü her alana yayıyor. Kişisel kaprisleri için herşeyi göze alan, tek tip inan türü yaratma peşindeki bir gücün elinde, devasa bir kudrete ulaşması beklenen örgüt devam ediyor. Bunların amaçları, taktikleri, yukarıda birkaçının adını verdiğimiz şekliyle sabittir. Kalleşçe katlet. Ortadan kaldır. Yalan ve kara propagandayla, sahte istihbarat raporlarıyla kendini temize çek. Suçu katlettiklerinin üstüne yık ve işin içinden çık. Sevgi ve SaygılarlaEntegrasyon Komitesi İsviçre- VeveyEsin Duran,Selda Suner,N. Gök,Sezer Aşkın,Melahat Baykara,Uğur DemirIsmail B. CenkBedri Engin,Selma Altuntaş,Filiz Serin,Nedim Serin,Vedat Koçak,Salih Birdal,Mustafa Gur,Hasan ZaferBahar ÜnsalOsman BaharAyse baharMetin MaslakH. MaslakDilek Solakzeynep içkayaSevda maslakSercan Gezmişİpek DoğanNazım DoğanMurat Doğanesin erkanBeyhan erdemn. erdemİsmail DenizAyten BARAKUgur BirdalAhmet TanYıldırım KongarSelma KongarBirol AytekinHatice GülIbrahim ErkinKemal erdemRıza AkdemirMehmet CoskunHüseyin demirfethi killiYeliz EnderMustafa EnderUgur BasakKemal DektaşAyten IlkdalNuri AktanırMetin KocSevgi EnderBurhan KulakçıOğuz DuranBurcu KanterAysel kanterErol kanterLayla SOLGUNOrkun KeskinT. VuralOğuz şenNur ŞenIsmail çaykaraBurhan OrkalD. KahanSeher YıldızEsra akkayaMehmet UzanYeliz IŞIKSeyhan İlknurOsman Çekiçesma yıldızMurat ÇetindalAli OkyarMusa TekinAslı BirdalNazmi Doğanİnci GürL. OkarMürsel BozkırZeynep ŞengülGülcan IğsızMurat Nidarşemsi KayaAyten Ekşi,Eda lemannermin ışılD. PolatKadir ErdemSerdar OKTAYMehmet ÖzdemirMustafa ErkanNuri AKTASEmine AKTASO. Kadir ErgunMetin KurcaSedat IsiklarFiliz BagKadir BaskaleSevim VarlikHasan Mesut AkkayaNecmi GulerErhan IsguzMeral OkurBilge Okyaz.Kemal KoçL. MirakoğluOktay KızılcıkMehmet YavuzgilErdal PolatHüsnü oktayAhmet tekin.Semra KayaMustafa ÇiçekKayhan GöçkayaErdal SolgunMehmet SolgunEsra SolgunN. AltikOguz KarakışLeyla MertIşık mertD. ÖksüzErdem YılmazAyse EltanS. GunerM. Deniz OkMehmet İnceHuseyin CinarMeltem CinarBerk CinarL. DemirkayaHuseyin ÇilekAyten Irmak D. Okderehttp://www.facebook.com/entegrasyon.komitesi

SIRADAKİ HABER