ANA DİL EĞİTİMİ VE AİHM

ANA DİL EĞİTİMİ VE AİHM
Son yılların en çok konuşulan konularından biri, ana dille eğitimdir.Bazı çevreler ısrarla bunun bir insan hakları meselesi olduğunu,engellenmemesi gerektiğini söylüyorlar. Aynı talep PKK/BDP çevrelerinde de, dile getiriliyor.

Hatta BDP önümüzdeki eğitim dönemi ana dille eğitime geçilmemesi halinde eğitimin boykot edilmesi çağrısı yaptı.

Ana dille eğitimin bu kadar yoğunlukta dile getirilmesi boşuna değil.Etnik topluluktan, millete geçiş ancak dilde standartlaşmayı sağlamakla mümkün. Bugün Türkiye’de bir çok Kürtçe diyalekt var. Neredeyse her il, her ilçe ayrı bir Kürtçe konuşuyor.Dilde birliği sağlamadan millet olarak örgütlenebilmek mümkün değil.

Parçalı ve birlikten yoksun bir insan topluluğu tutarlı bir milliyete ancak ortak bir dil ile ulaşır.Bütün milliyetçi hareketler önce dilde birliği sağlayarak yola çıkmışlardır. Dil hem bir birleştirme hem bir ayrıştırma aracıdır. Ana kütleden farklılaşmak isteyenler dili bir ayrışma aracı olarak kullanırlar.İçte ise farklı şive ve ağızları yok ederek onu birliğin aracı haline getirirler.

Irak da Kürt hareketinin ayrılıkla sonuçlanmasının ana nedeni dildir. İngilizler bölgeyi işgal ettiklerinde var olan farklılıkları derinleştirmek için –ana dille eğitimin- yolunu açarak Kürtlerle Araplar arasındaki ortak dili yok etmeye çalışmışlardır. O dönem açılan okullar daha sonra küçük inkitalar dışında devam etmiştir.

Son körfez krizinden sonra Kuzey Irak da eğitim tamamen soranice yapılmaya başlamış, yeni nesiller Arapça bilmediği için Irak’ın öteki bölge ve insanlarıyla köprüler ortadan kalkmıştır.

Kürtçü Kerim Yıldız, artık aynı dili konuşmuyor, birbirimizi anlamıyoruz, o halde bir arada olmamıza da gerek yok diye yazıyor. Yıldız bir sene önce Türkiye’de bir toplantı tertiplemiş büyük tartışmalara sebep olmuştu. Y. Akit gazetesinin deşifre ettiği o toplantıya Liberal ve İslamcı geçinen bir çok isim katılmış(A.Bayramoğlu,Hilal Kaplan vs) Yıldız’ın PKK politikalarına paralel çalışmalarına destek vermişlerdi.

Ana dille eğitim meselesi hep insan hakları zemininde tartışıldı.Ayrılıkçı çevrelere yakın yazarlar bunun bir insan hakkı olduğunu yazıp duruyorlar.İnsan hakkı denilince bizde bütün sular duruluyor.Bir şey insan hakkıysa, artık onun tartışılmaz, konuşulmaz mutlaka kabulü ve uygulanması icap eden bir hak olduğu varsayılıyor. Kimse bu hakkı kim koydu, referansı nedir diye sorgulamıyor.

Aslında bizde insan hakları her türlü ayrışmayı, bölünmeyi, kopuşu meşrulaştıran emperyalist bir silaha dönmüş durumda. En aklı başında insanlar bile meseleyi tartışırken insan hakkıdır diye kestirip atıyorlar.Bu da batının değerlerinin nasıl beşeri bir dine döndüğünü gösteren önemli bir gösterge.Ana dille eğitim konusunda kendimize ait bir bakış açımız yok. İslamcısının da liberalinin de referans noktası insanlığın ortak değerleri haline getirilmeye çalışılan batılı değerler.

Ana dille eğitimi insan haklarıyla irtibatlandıranların dayanağı Avrupa insan hakları sözleşmesi ve sözleşmeye yaslanarak karar veren Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarıdır.AİHM hukukunun kaynağı İnsan hakları sözleşmesi ve ek protokollerdir..Mahkeme yapılan müracaatları sözleşmeye ve bu protokollere bakarak karara bağlar.

AİHS 59 maddeden oluşuyor. İlk 18 maddesi sözleşmenin koruduğu hakları geriye kalan maddeleri ise AİHM’nin işleyişi ve kararların uygulanmasıyla ilgili teknik konuları içerir.Eğitim meselesi genellikle sözleşmenin ifade özgürlüğü ile ilgili 10. Maddesi, ve ayrımcılık yasağı ilgili 14. Maddesi ile ilişkilendirilir.Mahkemeye yapılan müracaatlarda, bu maddelere atıfta bulunularak sözleşmenin ihlal edildiği iddia edilir.

Nitekim ana dil ile ilgili zaman, zaman mezkur maddelere dayanılarak mahkemeye müracaat edilmiştir. Bunlardan biri 23.07.1968 tarihli Belçika’da eğitim dili davasıdır. Bu davada 800 çocuk adına mahkemeye başvuran aileler Flemenknce konuşulan bölgede oturduklarını,kendilerinin Fransızca konuştuklarını ,Belçika devletinin bölgeye Fransızca eğitim veren okul açmadığını,oturdukları bölgedeki dil ile ilgili mevzuata uygun düşmeyen okullara devlet tarafından maddi destek verilmediğini,bu tip okullardan mezun olanlara denklik verilmediğini,devletin çocukları inançlarına aykırı eğitim veren okullara göndermeye mecbur ettiğini iddia etmişlerdir.

”Belçika’da eğitim mevzuatı tek dilli bölgelerde o bölgenin diliyle eğitim verilmesini,çift dilli bölgelerde çocuğun ana dilinde eğitim verilmesini,özel statülü bölgelerde ise aile reisinin bölgede oturması şartıyla seçmeli dil ile eğitim verilmesini öngörmektedir.Bu mevzuata aykırı olarak mesela Flemenkçe eğitim verilen bölgede Fransızca eğitim veren bir okul açılması halinde bunun yaptırımı bu okula devlet desteği vermemek ve mezunlarının denkliğini kabul etmemektir”(AİHM İçtihatları O.Doğru.S.53)

Mahkeme yapılan bu başvuruyu;
SÖZLEŞMEDE EĞİTİMİN ÖRGÜTLENME TARZI VE DESTEKLENMESİ,AYRICA EĞİTİMİN YÜRÜTÜLECEĞİ DİL İLE İLGİLİ BİR HÜKÜM OLMAMASI GEREKÇESİYLE RET ETMİŞTİR.Gerekçede Ek protokolün 2. Maddesinin ihlaliyle ilgili iddiaya şu cevap verilmiştir.

”Mahkemeye göre bu hüküm,eğitim hakkını güvenceye almamaktadır.Devletlerin eğitim ve öğretim alanında ANNE BABALARIN DİL TERCİHLERİNE DEĞİL,sadece dinsel ve felsefi inançlarına saygı gösterme yükümlülüğü vardır.Dinsel ve Felsefi inançlar terimini dil tercihlerini de kapsayacak şekilde genişletmek, sözleşmede olmayan bir şeyi sözleşmeye ithal etmek olur”(a.g.e) diyerek protokolün ihlal edilmediğine karar vermiştir.Yine aynı kararda sözleşmenin ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine dair iddiası ise şu gerekçe ile ret edilmiştir.”

Mahkemeye göre sözleşmenin 14. Maddesi hak ve özgürlüklerin kullanılmasında her türlü farklı muameleyi yasaklayıcı tarzda yorumlanamaz…Mahkemeye göre sözleşmeci devletin egemenlik alanında bulunan kimseler birinci protokolün ikinci maddesine dayanarak KAMU MAKAMLARINDAN BELİRLİ BİR TÜRDEN EĞİTİM SİSTEMİ KURULMASINI İSTEYEMEZLER.Sözleşmenin 14. Maddesi birinci protokolün ikinci maddesiyle birlikte okunduğunda bile ,ANNE BABALARIN KENDİ TERCİH ETTİKLERİ BİR DİLDE ÇOCUKLARINA EĞİTİM VERİLMESİNİ İSTEME HAKKINI GÜVENCE ALTINA ALMAMAKTADIR”(A.g.e s.55) Görüldüğü gibi mahkeme ne sözleşmenin ilgili maddelerini, ne de ek protokolü herkesin istediği dilde eğitim alma hakkının bir karinesi olarak görmemiş, talebi ret etmiştir. Aynı kararda bir çocuğun kendi ana dili dışında bir ulusal dilde ağırlıklı olarak çalışmasını öngörmek,çocuğun şahsiyetsizliği olarak kabul edilemez demiştir. Belçika’da eğitim dili davasında verilen karar daha sonra bir çok ülke için yol gösterici olmuştur.

Daha yakın tarihli benzer bir karar da,Fransız Polinezyası Meclisine Tahiti Dilinde hitap etme yasağıyla ilgili Sabrina Birk-Levy isimli Fransız vatandaşının başvurusu konusunda 21 Eylül 2010 tarihinde verilen kabul edilemezlik kararıdır.”

Davacı Sabrina Birk-Levy 28 Eylül 2006 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. (ifade özgürlüğü), 11. (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü) ve 14. (ayrımcılık yasağı) maddelerine dayanarak, Fransız Polinezyası Meclisi vekillerinin kendilerini Tahiti dilinde ifade etmelerinin yasak olduğu konusunda şikâyetlerini bildirerek, Meclis Salonunda Fransızca konuşma zorunluluğunun, hem kendisine hem de her gün Tahiti dili konuşan tüm Polinezya’lılara karşı bir ayrımcılık olduğunu ileri sürmüştür.

AİHM ise verdiği kararda özet olarak, AİHS’nin hiçbir maddesinin böylesi bir “dil özgürlüğü”nü bahşetmediğini hatırlatmış ve AİHS’nin özellikle idareyle ilişkilerinde kişilerin, bireysel seçime bağlı dil kullanmalarını teminat altına almadığı görüşünü benimsemiştir. Dahası Sözleşme, seçilmiş bir vekilin, bir mecliste istediği dilde konuşma yapması ve görüşünü ifade etmesi hakkını teminat altına almaz.demiştir.

AİHM, her ülkenin kendi yasal düzeninin normal olarak işlemesini sağlamayı garanti etme menfaatini hatırlatmış ve Ulusal farklılıklara saygı prensibiyle hareket eden AİHM, herhangi bir parlamentonun çalışma dili konusunda taraf olmak durumunda olmadığını vurgulamıştır.” (Mehmet Yılmaz KÜÇÜK, Asena TOPÇUBAŞI, Mehmet ASLAN)

Görüldüğü gibi AİHM kararlarında sözleşmeye taraf devletleri herhangi bir dil ile eğitime zorlayıcı bir kararı yoktur. Bu husus tamamen milli parlamentoların yetkisine bırakılmıştır.Ana dille eğitimi insan hakları zemininde dayatmaya çalışanlar sözleşmenin güvenceye almadığı bir hakkı talep etmektedirler.

İnsanların kendi dillerini, konuşması, öğrenmesi elbette ki yasaklanamaz.Ancak ana dil eğitiminin ifade hürriyeti veya ayrımcılık yasağı ile bir ilgisi yoktur.

Eğitim dilinin farklılaşması toplumun farklılaşmasına hizmet eder.

Ana dil eğitimi ilgili talepler, insani amaçlardan ziyade farklılaştırmayı insan hakları maskesiyle gizlemeyi amaçlayan taleplerdir.Millet üretiminde en önemli odak okuldur..

”Okulun önemi, bir dil cemaati olarak milletin üretiminde oynadığı rolden gelir.”(Balibarden nakil Milliyetçilik üzerine güncel tartışmalar.U.Özkırımlı) İki veya daha fazla milli gurubun bulunduğu ülkelerde geriye kalan tek yol tüm milli gurupların kendi ulus devletlerini kurmak için çok milletli devletleri bölmektir.Ana dille eğitimin ana gayesi budur.Önce etnik topluluğu milli topluluğa çevirmek sonra da yolları ayırmak…

Av.İrfan DÖNMEZ

kaynak: http://www.haberhilal.com/yazar-ANA-DIL-EGITIMI-VE-AIHM-5184/#ixzz2fHpJWk8b
Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2013, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER