28 ŞUBAT TUTANAKLARI ORTAYA ÇIKTI

28 Şubat tutanakları mahkemede okundu

28 ŞUBAT TUTANAKLARI ORTAYA ÇIKTI
 
28 Şubat davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının görevlendirdiği iki naip hakim, dönemin en önemli kayıtlarından MGK tutanakları üzerindeki çalışmasını tamamladı.
 
Tutanaklar, sabah duruşmada okundu. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın, “Bu kadar saat oldu, şimdi kararları önlerine koydular imzaladılar olmasın, biz bunları bir inceleyelim” yorumunu yaptı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de “Doğru söylüyorsunuz sayın başbakan. Aceleye getirilimesin başbakan ve genelkurmay başkanı da incelesin. Zaten redakte edilecek yerleri var onlar da yapılsın” dediği kayda geçti.
 
Sanık avukatlarından Erol Aras, savcılığın, “Hükümet, cebir ve şiddet kullanılarak devrilmiştir, 28 Şubat kararları zorla empoze edilmiştir” iddiasının çöktüğünü, suçun maddi olgusunun kalmadığını öne sürdü. Belgelerin çok önemli olduğuna dikkat çeken Aras, davanın düşürülmesi gerektiğini savundu.
 
Hakim tutanakların okunmasının ardından sorguya devam etmek istedi. Ancak sanık avukatları, öncelikle müdahillik taleplerinin karara bağlanmasını istediler. Mahkeme, 14.30’a kadar ara verdi.  
 
 
28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı.
 
TUTANAKLARDA NELER VAR
 
Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK), 28 Şubat 1997 tarihli tutanağında, Türkiye'de şeriat hukukuna dayalı bir İslam cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik laik ve sosyal hukuk devleti olan cumhuriyete karşı oldukları ifade edilerek, alınacak tedbirler konusunda hükümete tavsiyede bulunulduğu belirtildi.
 
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görevlendirilen iki naip hakim, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tutanağı ve kararlarını inceledi.
 
Mahkeme hakimleri, inceleme sonucunda dava konusuyla ilgili bölümleri tutanak altına aldı.
 
Buna göre, 26 Şubat 1997 tarihli "gizli" ibareli bir tutanakta, 28 Şubat saat 15.00'de Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde toplantı gerçekleştirileceği, burada,   "özel müzakere (Kurul üyeleri) başlığı altında", "Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik irtica tehdidin boyutları nelerdir ve bunlara karşı alınması gereken önlemler neler olmalıdır?" konusunun ele alınacağı belirtildi.
 
Toplantıya dair MGK'nın basın bildirisinde ise "Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu" ifadesi geçti.
 
"406" SAYILI KARAR
 
MGK'nın, "406" karar sayılı "gizli" ibareli belgesinde şunlar kaydedildi:
 
"1- MGK, 28 Şubat 1997 günü sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sektereterliği'nin iştirakleri ile aylık olağan toplantısını yapmıştır.
 
2-Kurulun bu toplantısında, esasları ve nitelikleri Anayasa'da belirlenmiş Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik ve sosyal hukuk devletimizin ve cumhuriyet rejimimizi yıkmak, onun yerine bir siyasal yeni düzen kurmak amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve yapılan beyanlar ile bunların oluşturduğu tehdit ve tehlikeler gözden geçirilerek değerlendirilmiştir."
 
GÖRÜŞ BİRLİĞİNE VARILAN HUSUSLAR
 
Toplantıda görüş birliğine varılan hususlar şöyle:
 
"a- Ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir İslam cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların, Anayasa'nın tanımladığı demokratik laik ve sosyal hukuk devletimize karşı çok yünlü bir tehdit oluşturduğu,
 
b- Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aşırı dinci grupların laik ve anti laik ayrımı ile demokratik laik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri,
 
c-Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu,
 
d- Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalar gözardı edilerek yapılan çağdışı uygulamaların takipsiz kalmasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı."
 
HÜKÜMETE TAVSİYE
 
Toplantıda alınan kararlar şöyle:
 
"a- Türkiye'de şeriat hukukuna dayalı bir İslam cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik laik ve sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimize karşı oldukları, çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla EK A'daki tedbirleri kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Cumhuriyet Hükümetine tavsiye edilmesi,
 
b- 2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu'nun 9. maddesine uygun olarak MGK Genel Sektereterliği tarafından; ekte belirtilen tedbirlere ilişkin Bakanlar Kurulu kararları ile Bakanlar Kurulu kararı haline getirilmeyen uygulamaların sonuçları hakkında belli süreler içerisinde Başbakan, Cumhurbaşkanı ve MGK'ya bilgi verilmesi."
 
Bu kararın altında, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ile kurulun asker kökenli üyeleri olan Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi ile Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'ın imzaları bulunuyor.


İŞTE TUTANAKLARIN TÜM DETAYLARI 

Mahkeme hakimleri, inceleme sonucunda dava konusuyla ilgili bölümleri tutanak altına aldı.
Buna göre, 26 Şubat 1997 tarihli "gizli" ibareli bir tutanakta, 28 Şubat saat 15.00'de Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde toplantı gerçekleştirileceği, burada, "özel müzakere (Kurul üyeleri) başlığı altında", "Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik irtica tehdidin boyutları nelerdir ve bunlara karşı alınması gereken önlemler neler olmalıdır?" konusunun ele alınacağı belirtildi.
Toplantıya dair MGK'nın basın bildirisinde ise "Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu" ifadesi geçti.
-"406" sayılı karar
MGK'nın, "406" karar sayılı "gizli" ibareli belgesinde şunlar kaydedildi:
"1- MGK, 28 Şubat 1997 günü sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sektereterliği'nin iştirakleri ile aylık olağan toplantısını yapmıştır.
2-Kurulun bu toplantısında, esasları ve nitelikleri Anayasa'da belirlenmiş Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik ve sosyal hukuk devletimizin ve cumhuriyet rejimimizi yıkmak, onun yerine bir siyasal yeni düzen kurmak amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve yapılan beyanlar ile bunların oluşturduğu tehdit ve tehlikeler gözden geçirilerek değerlendirilmiştir."
-Görüş birliğine varılan hususlar
Toplantıda görüş birliliğine varılan hususlar şöyle:
"a- Ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir İslam cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların, Anayasa'nın tanımladığı demokratik laik ve sosyal hukuk devletimize karşı çok yünlü bir tehdit oluşturduğu,
b- Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aşırı dinci grupların laik ve anti laik ayrımı ile demokratik laik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri,
c-Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu,
d- Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalar gözardı edilerek yapılan çağdışı uygulamaların takipsiz kalmasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı."
-Hükümete tavsiye
Toplantıda alınan kararlar şöyle:
"a- Türkiye'de şeriat hukukuna dayalı bir İslam cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik laik ve sosyal hukuk devleti olan cumhuriyetimize karşı oldukları, çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla EK A'daki tedbirleri kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Cumhuriyet Hükümetine tavsiye edilmesi,
b- 2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu'nun 9. maddesine uygun olarak MGK Genel Sektereterliği tarafından; ekte belirtilen tedbirlere ilişkin Bakanlar Kurulu kararları ile Bakanlar Kurulu kararı haline getirilmeyen uygulamaların sonuçları hakkında belli süreler içerisinde Başbakan, Cumhurbaşkanı ve MGK'ya bilgi verilmesi."
Bu kararın altında, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ile kurulun asker kökenli üyeleri olan Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Kara Kuvetleri Komutanı Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi ile Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman'ın imzaları bulunuyor.

MGK'nın, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği 28 Şubat 1997 tarihli tutanağında, "Rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karış alınması gereken tedbirler" başlıklı belge de yer alıyor
-Tutanaktan:
-"Laiklik ilkesi büyük titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulanmada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalı"
-"Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı"
-"Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık din adamları yetiştirmekle yükümlü, Milli Eğitim Kuruluşlarının Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun özüne uygun olarak ihtiyaç düzeyinde tutulmalı"
-"İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK'dan ilişikleri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemeli"
ANKARA (AA) - Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK), 28 Şubat 1997 tarihli tutanağında yer alan, "Rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karış alınması gereken tedbirler" başlıklı belgede, laiklik ilkesinin, büyük titizlik ve hassasiyetle korunması, bunun için mevcut yasaların hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanması istendi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görevlindirilen iki naip hakim, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tutanağı ve kararlarını inceledi.
Hakimler, 28 Şubat süreciyle ilgili olan kısımları tutanak altına aldı. Tutunakta, "Rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karış alınması gereken tedbirler" başlıklı 18 maddenin yer aldığı, "gizli" ibareli ek belge de bulunuyor.
Belgede, irticai faaliyetlere karşı alınacak "tedbiler" şöyle sıralandı:
"-Anayasamızda, cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4. maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük titizlikve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulanmada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalı.
-Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim alıtna alınarak, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığı'na devri sağlanmalı.
-"8 yıllık kesintisiz eğitim"
-Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından;
a- 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı,
b- Temel eğitim almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak devam edebileceği Kuran kurslarının, Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalı.
 
-"Tarikatların faaliyetlerine son verilmeli"
-Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık din adamları yetiştirmekle yükümlü, Milli Eğitim Kuruluşlarının Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun özüne uygun olarak ihtiyaç düzeyinde tutulmalı.
 
-Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler, belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak, siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı'nca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmeli.
-Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmeli.
-"TSK'ya sızmalar önlenmeli"
-İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK'yı dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının, Silahlı Kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalı.
 
-İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK'dan ilişikleri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemeli.
-TSK'ya aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalı.
-"İran'a karşı tedbir"
-Ülkemizi çağ dışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak için, İran İslam Cumhuriyeti'nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlarına mani olunmalı, bu maksatla İran'a karşı komşuluk münasebetimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak, fakat yıkıcı ve zararlı faaliyetlerini önleyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalı.
- Aşırı dinci kesimin Türkiye'deki mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmeli.
-"Pompalı tüfeklere dikkat"
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasasına ve bilhassa Belediyeler Yasasına aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.
Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye'yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.
-Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu sulahlara ait ruhsat işlemleri, polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli. Özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmeli.
-"Kurban derisi toplattırılmamalı"
-Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışındaki kurban derisi toplattırılmamalı.

Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasa dışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalı.
-Ülke sorunlarının çözümünü "Millet kavramı yerine ümmet kavramı" bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak, onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmeli.

 
-"Atatürk'e yapılan saygısızlıklar"
-Büyük kurtarıcı Atatürk'e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemeli.
Tutanakta, bu maddelerin ardından "18 Şubat 1997 tarih ve 406 sayılı MGK kararlarının ekidir. 2 sayfa ve 18 maddeyi ihtiva etmektedir." denildiği, belgenin dönemin MGK Genel Sekreteri Hava Orgeneral İlhan Kılıç tarafından imzalandığı bildirildi.
Belgenin, 6 Mart 1997 tarihli yazı ile Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından karar gereği için Başbakanlığa, bilgi için Genelkurmay Başkanlığına, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine, MGS.Bşk.lığına gönderildiği aktarılan tutanakta, söz konusu yazıyı da Orgeneral Kılıç'ın imzaladığı belirtildi.


"İrtica tehdidinin boyutları" konulu takdim
 
Tutanakta, "Milli Güvenlik Kurulu Toplantı Tutanağı" başlıklı "çok gizli" ibareli 1. sayfasında "Tarih 28 Şubat 1997, saat 15.00, yer Cumhurbaşkanlığı Köşkü Çankaya" yazılı tutanağın 28 Şubat Davası'nde görülen suçla ilgili kısmının 22. sayfadan itibaren başladığı ifade edilerek, şunlar kaydedildi:
"Bu sayfada Sayın Cumhurbaşkanı'nın talimatları üzerine kurul üyeleri, MGK Genel Sekreteri Koordinasyon Müşaviri ve MİT Müsteşarı dışındaki zevatın salondan ayrıldığı, kurul gündeminin 3. maddesinde (Özel Müzakere) yer alan 'Atatürk Milliyetçiliği'ne bağlı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik irtica tehditinin boyutları nelerdir ve bunlara karşı alınması gereken önlemler neler olmalıdır' konulu takdimin MİT Müsteşarı Büyükelçi Sönmez Köksal tarafından Kurul'a sunulduğu yazılıdır. (Dosyanın son bölümünde bu sunuma ilişkin 31 sayfadan ibaret çok gizli ibareli sunum metninin yer aldığı bu metinde, sadece irticai konularla ilgili olarak genel değerlendirmelerin yapıldığı görülmüş, bu sunum dava dosyamızdaki yargılama konusuyla doğrudan ilgili olmadığından özeti tutanağa geçirilmemiştir.)
Aynı sayfada Genelkurmay Başkanı'nın (İsmail Hakkı Karadayı) söz alarak, konuyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı'nca da bir çalışma yapıldığını, uygun görülürse bu takdimin de yapılmasından sonra müzakereye geçilmesini teklif ettiği, bu teklifi Sayın Cumhurbaşkanı'nın (Süleyman Demirel) uygun bulması ile bu konudaki takdimi yapmak üzere Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri'nin salona alındığı, takdimin yapıldığı ve konunun müzakeresine geçildiği yazılıdır. (Tutanakta Fevzi Türkeri'nin yaptığı belirtilen irtica ile ilgili takdimin metni olmadığından, konusunun dava dosyamızla ilgili olup olmadığı belirlenememiş, buna ilişkin herhangi bir ifadeye ve belgeye rastlanmamış, sadece Fevzi Türkeri'nin terör tehdidine yönelik olarak yaptığı 9 sayfalık sunuma ilişkin tutanakların olduğu görülmüştür.)"

28 Şubat Davası'nı gören Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin hazırladığı tutanağa göre 28 Şubat 1997'deki MGK'da şunlar konuşuldu:
-Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel: 
-"Şimdi bu takdimde Genelkurmay'ın iddiası çok önemli bir beyandır. İrticanın, Cumhuriyet'in kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığını belirtiyor. Bu çok önemli bir husustur. Devlet, kendisine yönelen tehlikelere karşı gerekli tedbirleri alır. Genelkurmay Başkanlığı takdiminde tedbirler de sıralanıyor. Nedir bunlar? Savcılar ve hakimler, kanunları eksiksiz ve istismarsız uygulamalıdır. İnkılap Kanunları, Anayasa'nın 174. maddesindeki kanunlar uygulanmalıdır. 8 yıllık temel eğitim uygulanmalıdır. Tarikatlar kapatılmalı, kıyafet kanunu uygulanmalıdır"
-"Şimdi bu tedbirler arasında hassas bir konu var. O da kamuoyunda Kuran Kursları, İmam Hatip Okulları kapatılıyor imajı yaratılmamalı"
ANKARA (AA) - 28 Şubat Davası'nı gören Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi dosyasına giren belgeye göre, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) "Şimdi bu takdimde Genelkurmay'ın iddiası çok önemli bir beyandır. İrticanın, Cumhuriyet'in kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığını belirtiyor. Bu çok önemli bir husustur. Devlet, kendisine yönelen tehlikelere karşı gerekli tedbirleri alır" dedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, 28 Şubat 1997'deki MGK tutanakları üzerinde yaptığı inceleme sonucunda hazırlanan tutanakta, Cumhurbaşkanı'nın ilk sözü Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı'na verdiği bildirildi.
Tutanakta yer verilen konuşmalar şöyle:
"Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller: İrtica yeni bir olay değildir. Senelerin birikimi olan bir olaydır. Buna da müsaade etmek mümkün değildir. Cumhuriyetin tüm niteliklerini değiştirmek asla mümkün olmayacaktır. Anayasa'yı değiştirmek mümkün değildir. Bu hükümet, icraatıyla bu hassasiyet içinde olmuştur. Bizim isteğimiz hem laik hem demokrat bir Türkiye'dir. Çare demokrasidedir. Bizim gayretimiz bunun içindir. Kanunlara aykırı bir durum varsa biz bunu uygularız. Dıştan müdahaleler varsa (İran gibi) bunun da gereği yapılır, yapılmıştır da. Tırmanışa geçmeden. Eğitim reformu gündeme gelecek ve 8 yıllık temel eğitim Meclis'e gönderilecektir. Dinin siyasallaşmasını yanlış buluyorum. Bunu hep söyledik. Din hiçkimsenin uhtesinde değildir. Bunun üzerinden oy avcılığı yapmak ülkeyi böler. Bu arada laikliği de dini de partizanlaştırmamalıyız. Mezhepler üzerinden de partizanlık yapılmamalıdır. Özet olarak, bu uzun senelerin birikimi olan bir olaydır. Bir anda, zecri tedbirlerle çözülmesi ters tepki yaratır. Bu konudaki çözümleri zaman zaman kurulda gündeme getirmek lazımdır. Bu konunun basın bildirisi uygun bir şekilde hazırlanmalıdır."
"İçişleri Bakanı Meral Akşener: Biz İçişleri Bakanlığı olarak, yeni atanan emniyet müdürlerini bu konularda bilgilendirdik ve gereken talimatları verdik. Aynı şekilde gelecek haftalarda da valilerle de bir toplantı yapıp dikkatlerini tekrar çekeceğiz ve Bakanlık olarak bu konuda üzerimize düşen görevleri yapacağız ve konuyu hassasiyetle, dikkatle takip edeceğiz."
"Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan: İrtica konusunda tedbirler alınırken samimi dindar kesim incitilmemelidir. Ortaöğretimde din ve ahlak ders programları gözden geçirilmeli, devlet idarecileri tarafsız ve dikkatli olmalı, adli ve idari reformlar yapılmalıdır."
-Cumhurbaşkanı Demirel'in sözleri
Tutanakta, "Sayın Cumhurbaşkanının, bu toplantıda, dosyamızdaki yargılama konusuyla ilgili yaptığı konuşma şu şekildedir" denilerek, şunlar kaydedildi:
"678 sayılı Din ve Vicdan Hürriyeti Hakkındaki Kanun da dinin siyasete alet edilmesini önlemek için çıkarılmıştır. 1982 Anayasası'nın dibacesinde kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı vurgulanarak, yine dinin siyasete alet edilemeyeceği belirtilmektedir. Şimdi bu takdimde Genelkurmay'ın iddiası çok önemli bir beyandır. İrticanın, Cumhuriyet'in kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığını belirtiyor. Bu çok önemli bir husustur. Devlet, kendisine yönelen tehlikelere karşı gerekli tedbirleri alır. Genelkurmay Başkanlığı takdiminde tedbirler de sıralanıyor. Nedir bunlar? Savcılar ve hakimler kanunları eksiksiz ve istismarsız uygulamalıdır. İnkılap Kanunları, Anayasa'nın 174. maddesindeki kanunlar uygulanmalıdır. 8 yıllık temel eğitim uygulanmalıdır. Tarikatlar kapatılmalı, kıyafet kanunu uygulanmalıdır. Şimdi bu tedbirler arasında hassas bir konu var. O da kamuoyunda Kuran Kursları, İmam Hatip Okulları kapatılıyor imajı yaratılmamalı."
-Askerler ne dedi?
"Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya: Yasalar bilerek ihlal ediliyor. Bu cesareti de partili milletvekilleri, belediye başkanlarının hareketlerinden alıyorlar. Bunlara mani olmak için öncelikle hukuk uygulanmalı, partililerin söylemleri ile eylemleri aynı olmalıdır. Bu elimdeki kitapta Sayın Erbakan'ın cihatla ilgili ifadeleri var. Buna göre parti toplantılarına gitmek cihat, zekatı partiye vermek cihat, partiye yardım etmek cihat."
"Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman: Biz AB'ye girecek kadar çağdaş mıyız? Hiçkimse rejimin garantisi, laikliğin garantisi olamaz. Bu ancak Anayasa'nın bu konudaki maddelerini koruyabilirsek geçerlidir. Yarın birileri gelip bu maddeleri değiştirir. Bunun garantisi olmaz."
"Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal: Ben muhafazakar sayılacak bir aileden geliyorum. Kendime göre Müslüman olduğumu sanıyorum. Ancak bu olanları gördükçe kendi kendime "Acaba ben Müslüman mıyım?" diye sormak geliyor içimden. Şüpheye düşüyorum. Türk halkı Müslüman olanlar ve olmayanlar diye bölünmek isteniyor."
 
 
Güncelleme Tarihi: 23 Eylül 2013, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER