Sözleşmeli Öğretmen Bocalamasından Doğan Nİhayetler

sözleşmeli sorun torbasından dökülen sorunların çözümlerinin başka torba yasalarda yer alması temennisiyle…

Sözleşmeli Öğretmen Bocalamasından Doğan Nİhayetler
Sözleşmeli personel istihdamı ile idareler mevzuat hükümlerini uygularken ikilem içinde bırakılıyor. Zira; sözleşmeli ve kadrolu istihdam tipi 657 Sayılı Devlet Memurları kanununda ayrı ayrı başlıklar açılarak tanımlanmıştır. Devlet, kamu hizmetlerini yürütmek üzere hem sözleşmeli hem de kadrolu personel istihdam edebilmektedir. İki istihdam tipi halk nazarında ‘Aynı’ addedilmektedir. Bu adlandırmanın oluşumunda MEB’in sözleşmeli öğretmen istihdamı sonrasında kurumun en yetkili kişisinin halkın tepkili bölümünü yatıştırmak için kullandığı sözlerin etkisi büyük. Sözleşmeli öğretmen istihdamı öncesinde, sözleşmeli personel istihdamı devletin başka kurumlarında da yapılıyordu. Ne zaman MEB sözleşmeli öğretmen istihdamına başladı; işte o zaman sözleşmeli personel sorunları ayyuka çıktı. Sözleşmeli denilince akla ilk öğretmenler gelmeye başladı. Sözleşmelinin sorunu öğretmenin sorunuymuş gibi algılandı toplumda. Geçenlerde başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Yaşlı bir teyze -öğretmen arkadaşımın annesi- bize akşam üzeri yemeğe geldiler. Arkadaşım, çalıştığım okulda sözleşmeli öğretmen olarak çalışıyor. Teyzemin ilk sorusu: ‘Oğlum sen de mi sözleşmelisin?’ oldu. ‘Yok teyzeciğim ben kadroluyum.’ deyince ‘Aman oğlum iyi iyi sahip çık kadrona.’ diye karşılık verdi. Sonra: ‘Bizim oğlanın sahip çıkacağı bir kadrosu bile yok.’ diyince kısmi meslektaşımın suratı değişiverdi. Oğlunun suratını görür görmez malum bakan sözünü: ‘Sözleşmeli kadrolu aynıymış, bi farkı yokmuş’ laf arasına sokarak oğlunun surat ifadesini düzeltmek istemişti sanırım. Teyzeciğim de tıpkı bakanlarımız ve idarelerimiz gibi ikilem içindeydi ya da bocalıyordu. Telefonum çaldı teyzem ile konuşurken. Teyzem’den müsaade alarak telefonumu açtım. Tarımda sözleşmeli memur olarak çalışan arkadaşımdı arayan. Telefonda arkadaşım ile konuşurken sözleşmeli lafı geçti. Arkadaşım da malum sözleşmeli personel sorununun çözüm yollarını danışmak için aramıştı. Telefonu kapatır kapatmaz telefon konuşmama kulak misafiri olduğu belli olan teyzem: ‘Arayan arkadaşın da mı sözleşmeli öğretmen?’ diye sordu. ‘Yok teyzem arkadaşım sözleşmeli memur tarımda dedim.’ ‘Allah Allah bu sözleşmelinin memur tarımcısı da mı varmış!’ diyince yanımdaki arkadaşım ile kahkahayı bastık.İşte anlattığım olayda da görüldüğü üzere sözleşmeli istihdamının halk nazarında yeri ve değeri. Aslında sözleşmelinin kamu hizmetindeki yerini, pozisyonunu, statüsünü, konumunu ne halkımız ne sözleşmeli çalışanlar ne de yetkin olarak bilinen yetkililer bilmiyorlar, ikilem içinde herkes ve bocalıyor. Ne yazık ki sözleşmeli personel kamuda istihdam edilirken istihdam tipinin(nasıl istihdam edilişi) adı ,sözleşmeli/kadrolu oluşu, üzerinden halk nazarında bir önem, değer seviyesi biçiliyor. Sözleşmelinin konumu bilinmediğinden, hakkında türlü rivayetler olduğundan ortalama bir değer ölçümü yapılamıyor zannımca. Muallakta kalıyor sözleşmelinin her şeyi. Kız isteme merasiminde erkeğin istihdam şekli sözleşmeli olunca bir düşünelim ondan sonra cevap veririz sözü söyleniyor. Kadrolu olduğunda ise söylenen son söz: ‘Devlete sırtını dayamış. Hayırlı olsun.’ oluyor. Anlayacağınız sözleşmelinin nihaisi yok, muallakı var.Sözleşmeli öğretmen istihdamı ile sözleşmeli sorunları su yüzüne çıkmıştır aslında. Basında ve TV kanallarında duyulur ve konuşulur olmuştur. Hatta; tartışılır bir hal almıştır. Geçen gün ATV’de bir programa konuk olan Sayın Başbakan’a programa katılan yorumculardan birkaç soru yöneltildi. Bu sorular içinde sözleşmeli sorunlarını dile getiren bir soru da vardı. İlgili sorulu-cevaplı bölümü aşağıya aynen aktarıyorum:Mehmet BARLAS: Sayın Bakan bu sözleşmeliler biz ölüyoruz diyorlar. Öğretmenler diyor Tarım Bakanlığındakiler dağlarda taşlarda çalışıyoruz ama sözleşmeli olduğumuz için bordrolulara karşı ezildikleri, yarım maaş ve hiçbir iş güvencemiz yok, eşlerimizden ayrı yaşıyoruz, böyle şikayetler geliyor…Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN: Şimdi sözleşmeli olarak girmeyi kabul ediyor, sözleşmeli olarak devlete gelip bunun şartlarını da kabul eden şimdi şartlarınıkabullenerek girdikten sonra ondan sonra diyor ki bana kadro…Yav sen zaten kadrosun…Kadrosun ama sözleşmelisin… Sözleşmelinin de şartları neyse bu şartı da kabul etmişsin ve biz bu noktada tabi bir çok bakanlıktan aldığımız personelimiz var. Şimdi şunu da düşünmek gerekmez mi yani; öyle insanlar var ki şuan iş bulamıyor devlette bu sözleşmeli personel olarak bu, kadroyu alırken bu yeri alırken aldığın maaşları sıradan maaş almıyorsun ciddi bir maaş alıyorsun ama illa bize de kadro…Aslında başımdan geçen olayın içinde yer alan Teyzem niçin bocalar durur bu sözleşmeli konusunda şimdi daha iyi anlaşılıyor pekala. Sayın Barlas ve Başbakan arasında geçen sözleşmeliyle alakalı sorulu-cevaplı bölümü yazıma almamın ilk nedeni teyzemin bocalama sebebini izah etmek, ikinci nedeni ise sözleşmeli sorunlarının başbakan huzurunda dillendirilmesidir. Türkiye’de bir sorunun başbakanın huzurunda dile getirilmesi demek şu anlamlara gelir:1. Sorun gündem bandındadır.2. Sorunun çözüm yolları tartışılır yayın organları aracılığıyla.Aslında sözleşmeli personelin birçok hak kazanımının perde önünde sözleşmeli öğretmen istihdamı vardır. Bir nevi sözleşmeli öğretmen istihdamı başka kurumlarda çalışan sözleşmeli birçok personelin sorunlarının bu denli dillenmesine vesile olmuştur. Sözleşmeli sorunu, sözleşmeli öğretmen istihdamından sonra başbakan katına çıkmıştır.Sorunların dillenmesi, konuşuluyor ve tartışılıyor olması beraberinde çözüm yollarını sundu. Sözleşmelinin özlük haklarındaki hukuksuzluğu gün yüzüne çıkarttı. İdarelerin sözleşmeliye karşı uygulamalarının ne denli hukuksuz olduğunu gözler önüne serdi. Sözleşmeli öğretmen istihdamıyla sözleşmeli sorunları eğitim kolunda hizmet veren sendikaların da gündemine oturdu. Örgütlü bir mücadele başladı. Sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarında yapılması zorunlu iyileştirmeler için hem bakanlık nezdinde hem de mahkemeler nezdinde mücadeleye girişildi. Bakanlık yıl yıl yaptığı iyileştirmeler ile diğer bakanlıklara model oldu. Diğer bakanlıklardaki iyileştirmeler ise MEB’e model oldu. Bakanlıkların sözleşmeli istihdamındaki uygulamaları birbirlerini bağlar hale geldi. Buna en yerinde örnek ise MEB’in sözleşmeli öğretmenleri kademeli olarak kadroya alma girişimine Sağlık Bakanlığınca karşı çıkılmasıdır. Ayrıca sözleşmeliler yasa koyucu -TBMM- gündemine soru önergelerinden, yasa tasarılarından, yasa tekliflerinden dahil olmaya başladı. Siyasi parti gruplarında konuşulur oldu. Siyasilerin seçim vaat listesinde yerini aldı.Hak arama mücadelesinde sendikaların da giderek bu hususta etkinliğinin artmış olması bir başka yolun sık kullanılacağı anlamına geliyordu. Bu yol mahkemelerdi. Sözleşmelilerle ilgili açılan davalarda artış oldu. Açılan davaların geribildirimleri de olumlu olunca yoğun bir şekilde diğer hizmet kollarındaki sendikalar da sözleşmelilerle ilgili hususlarda davalar açmaya başladılar. Bir nevi eğitim sendikalarının açtığı kazanılmış davalar yüreklendirdi diğer hizmet kollarındaki sendikaları da. Sözleşmeli öğretmen istihdamı ile sözleşmeliler hak arayışında üst merhaleye geçti. Çıta yükseldi. Mücadelenin sesi gürleşti. 2006’dan önceki sözleşmeliler ile alakalı davaların sayısı ile 2006’dan sonraki sözleşmeliler ile alakalı davaların sayısının veri dökümü düşüncelerimin teyididir. Eğitim-Sen, Eğitim Bir Sen, özellikle Türk Eğitim Sen, Sağlık Sen, Türk Sağlık Sen vs… sendikaların girişimleri ve açtığı davaların sonucunda önemli kazanımlar elde edilmiştir. Bu girişimler dışında sözleşmelilerin sorunları konusunda kafa yorulmaya başlandı. Geçenlerde bir eğitim sitesinde bir haber gözüme ilişti. Bir üniversitenin öğretim görevlisi sözleşmeli öğretmen istihdamı ile alakalı bir araştırma yapmış. Bu durum ilgili konunun akademik düzeyde de gündeme alındığını gösteriyor. Bu araştırma çalışması 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Dergisi’nde yayınlanmıştır. Bu araştırmayı gerçekleştiren ve sonrasında kaleme alan Yılmaz KARADENİZ, Selçuk Beşir DEMİR adlı öğretim görevlilerine teşekkür ediyoruz. Görüldüğü üzere hak mücadelesi bir sözleşmeli öğretmen istihdamıyla dört kola yayılmıştır. Mücadele hala da devam etmektedir ve edecektir. En azından -sözleşmeli öğretmen istihdamını eleştiriyoruz ama- sözleşmeli öğretmen istihdamından sonra sözleşmelilerle alakalı torba dolusu sorun döküldü. Torba sorun torba yasanın keşfine araç olmuştur.Torba yasası Resmi Gazete’de yayınlandı. Sözleşmelilerden artık damga vergi kesintisi yapılmayacak. Sözleşmeliler de artık aile yardım ödeneğinden yararlanacaklar. İlgililerin bilgisine… Darısı inşallah sözleşmeli sorun torbasından dökülen sorunların çözümlerinin başka torba yasalarda yer alması temennisiyle…Yahya ASLAN
Güncelleme Tarihi: 07 Mart 2011, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER