Birçok ulusal ve uluslararası araştırmalar ve sınavların olduğunu aktaran Selçuk, bunların Türkiye´nin eğitim haritasını çok net olarak gösterdiğini ifade etti.
Bakan Selçuk, bir "değer sistemi" olmadan, felsefe olmadan bununla ilgili bir zihniyet modeli oluşturmadan, eğitimin somut tarafının ortaya konulabileceğine hiçbir zaman inanmadığını dile getirerek, "Bu bir zincir meselesi.
Zincir aslında genel bir felsefeyle başlıyor. Eğitim felsefesiyle devam ediyor. Buna bağlı bir eğitim teorisi gerekiyor. Yani bir kavram çerçevesi gerekiyor. Kavram çerçevesinden hareketle model kurulması gerekiyor.
Modele bağlı strateji koymak, stratejiye bağlı yöntemler, teknikler ve uygulama zincirini kurmamız gerekiyor. Bu kurulmadığında sadece aktivite yaparız. Sadece birtakım etkinliklerle projelerle yetinmek zorunda kalırız.
2023 Eğitim Vizyonu’na değinen Bakan Selçuk, eğitim sistemiyle ilgili bir karar alındığında bu kararın muhakkak hangi parametreleri ne şekilde etkileyebileceğinin simülasyonunu yapmak zorunda olduklarını kaydetti.
Bakan Selçuk, bu yapılmadığında üretilen her çözümün ileride bir sorun oluşturacağını anlatarak, bu bağlamda bütün meseleyi bir zincir içinde ele almayı hedeflediklerini söyledi.
Alınan her kararın nedenselliğinin çalışılması gerektiğine dikkati çeken Bakan Selçuk, "O yüzden bunu bir takvim üzerinde vermeyi de önemsiyoruz. Takvimle aslında bir taahhüt altına giriyoruz ve paydaşlarımıza, topluma diyoruz ki bu taahhüde omuz verin, destekleyin.
Ankara´dan gönderilecek genelgelerle bu mesele halledilemez. Bu meseleyi bütünsel olarak toplumun her bir ferdinin sahiplenmesi gerekir." ifadelerini kullandı. Selçuk, zamanın ruhunun öznelliğine vurgu yapılması gerektiğini anlatarak, zamanın ruhunun algılanmaması halinde dünyanın nereye gittiğini okumakta güçlük çekileceğini söyledi.
Artık üssel değişimler dönemindeyiz
Geometrik ve aritmetik yükselişlerle değişimler döneminin bittiğini anlatan Selçuk, "Artık üssel değişimler dönemindeyiz. Şu anda böyle bir şansımız da var. Bunu kaçırmamak için de önümüzdeki 10-20 yıl çok çok önemli, ondan sonra zaten kaçırmak isteyip istememe seçeneğimiz olmayacak.
Selçuk, dünyanın artık araçlarda zengin ama amaçlarda zayıf bir hale geldiğini ifade ederek, bunun için programatik değil paradigmatik bir bakış açısına ihtiyaçlarının olduğunu söyledi.
Somut çalışmaların zor olmadığını ancak yeni bir tanzime ihtiyaçları bulunduğunu belirten Selçuk, öğretmen eğitimini kaynağından yeniden düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
Bakan Ziya Selçuk, mesleki ve teknik eğitime çok vurgu yaptıklarına işaret ederek, teknik eğitimle ilgili son derece işlevsel bir metodoloji izlediklerini vurguladı.
Mutabakata ihtiyacımız var
Bütün hayat sistemlerinde bir mutabakat zemini oluştuğunu anlatan Selçuk, şöyle konuştu: "Türkiye´de bir milli mutabakat olmaksızın, toplumun ortak paydasına dikkat çekmeksizin bu meseleyi bir millet ödevi, ülke ödevi olarak görmeksizin bizim eğitimin tabiatına hürmet etmemiz söz konusu olmayacaktır.
Bundan dolayı da insanlarımızı, toplumumuzu, çocuklarımızla buluşturamayacaksak neyde buluşturacağız sorusunu sıklıkla soruyoruz. Bizim toplumumuza şu mesajı vermemiz lazım.
Biz kendi çocuklarımızın, bu ülkenin, bu milletin bu toprakların geleceği için bir mutabakata ihtiyacımız var. Bu mutabakat olduğunda eğitim gerçekten millet olma şuurunu güçlendiriyor.
Bakan Selçuk, eğitim anlayışının sadece kendi insanları için değil insanlık için olması gerektiğini belirterek, bunu yapabildikleri ölçüde kuşatıcılıkları ve kavrayışlarının genişleyeceğini söyledi.
Bunun için ana aktörün öğretmen olduğunu dile getiren Selçuk, "Öğretmen muhakkak suretle öğrencinin öğretimiyle ilgilenmekten vazgeçmeli. Öğretmen öncelikle kendisinin yetişmesiyle ilgilenmeli.
Eğer öğretmen öğretmenliğin kendi öğrenme yolculuğu olduğunu unutursa çocuğa bir şeyi aktarma, yükleme, propaganda yapma olduğunu zanneder.
Bakan Selçuk, ülkeyi bloke eden sınav sisteminin ana mekanizmasının, okullar arasındaki imkan ve öğrenme farklılıkları olduğunu anlatarak, bu farklılık yüksek olduğu için velilerle çocukların belirli okulları tercih ettiklerini söyledi.
Bu imkan ve öğrenme farklılıkları azalırsa o zaman okullar arasındaki tercihte bir sınırlama olacağını anlatan Selçuk, böylece sınavın baskısının azalacağını kaydetti.
Selçuk, bunu yapmadan sınavın adını, metodunu, soruları değiştirerek asla yol alamayacaklarını belirterek, "Eş zamanlı olarak hem bu farkları azaltmaya çalışmak hem de okullarımız içindeki metodolojiyi zenginleştirmek gibi bir ihtiyacımız var." dedi.