Savaş hattındaki gazeteciler konuştu: Herkes hedefte

İsrail-Filistin çatışmaları 15 gününü geride bırakırken birçok gazeteci ağır koşullar altında bölgede yaşananları aktarmaya devam ediyor. BirGün’e konuşan gazeteciler, “İsrail’in karşı cephesindeki kimse güvende değil” dedi.

Savaş hattındaki gazeteciler konuştu: Herkes hedefte

İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları 15. gününde de sürerken bölgedeki savaş muhabirleri binbir zorluk altında, canları pahasına yaşananları aktarmayı sürdürüyor. Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda ölen Filistinlilerin sayısının 4 bin 137'ye yükseldiğini duyururken bu saldırılar sonucu 22 gazeteci de yaşamını yitirdi. 

15 gündür bölgeden haber geçen gazeteciler ise ağır koşullar altında çalışıyor. Gazetecileri Koruma Komitesi’ne (CPJ) göre, hayatını kaybeden gazetecilerin 18’i Filistinli, 3’ü İsrailli ve 1’i Lübnanlı iken çatışmalarda 8 gazeteci de yaralandı. Ayrıca bugüne kadar 3 gazetecinin kayıp olduğu veya gözaltına alındığı bildirildi. 

KÖPRÜ GÖREVİ GÖRÜYORUZ 

İsrail-Filistin çatışmalarının ilk günlerinden bu yana sahada haber takibi yapan Oksijen Gazetesi savaş muhabiri Nimet Kıraç, şu ana dek Tel Aviv, Aşkelon, Ramallah ve Kudüs’te bulunduğunu söyledi. Gazeteciler için kolay bir çatışma bölgesinde olmadıklarına dikkat çeken Kıraç, “Tansiyon çok yüksek. Ancak Gazze’de bulunan gazetecilerin yaşadıkları yanında bizim yaşadıklarımız çok minimal kalıyor. Gazze, dünyanın en zor çalışma koşullarının olduğu noktalardan birisi haline getirildi. İsrail dur durak bilmeden havadan ve karadan bu şeridi günlerdir vuruyor. Maalesef hastaneleri, okulları, ibadethaneleri hedef alıyor, içeriye su, yakıt ve elektrik verilmiyor” dedi. Kıraç, “Böyle bir ortamda çalışan meslektaşlarım için oldukça endişeliyim. Cesaretleri ve kararlılıklarının eşi benzeri görülmemiş diyebilirim. Lübnan sınırında Reuters çalışanının öldürülmesi de bize gösteriyor ki üzerinde press (basın) yazan yelek ve başlık olsa da, bugün İsrail’in karşı cephesinde olan kimse güvende değil” ifadelerini kullandı. 

Gazze sınırına gitse bile geceleri Kudüs’e döndüğünü söyleyen Kıraç, “Bizim içecek temiz suyumuz var, bir yerlerden yiyecek bulabiliyoruz ve ekipmanlarımızı nasıl şarj edeceğiz gibi bir derdimiz yok. Batı Şeria’daki eylemleri takip ederken, Kudüs’te Mescid-i Aksa çevresindeki müdahalelerde ve Gazze sınırında haber toplarken güvenlik önlemleri almamız gerekiyor. Çelik yelek ve başlık takıyorum, telefonumun şarjlı olmasına ve internetimin çekmesine dikkat ediyorum ve bulunduğum noktaları kendisi de foto muhabir olan eşimle paylaşıyorum” diye konuştum. 

Gazeteci Nimet Kıraç

Kıraç son olarak şunları söyledi: “Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi, Ukrayna Savaşı ve Suriye’ye yapılan kara harekâtlarını yerinden takip ettim. Afganistan’da kadın muhabir olmak çeşitli güvenlik zaafiyetleri yaratsa da şu an bulunduğum bölgede böyle bir ayrım yok. Hamas’ın attığı füzeler veya İsrail’in atışları kadın-erkek demeden üzerinizde basın kartınızla canınıza mal olabilir. İsrail-Filistin konusunu takip ederken her iki tarafın da görüşlerini almak, acılarını anlamak ve bir köprü görevi görmek gerek diye düşünüyorum. Çok dar bir alanda bir arada yaşayan bu insanların birbirlerine baktıklarında ne gördükleriyle yüzleşmek, bunu sindirmek ve okura aktarmak konunun anlaşılmasında önemli bir rol oynuyor. Şu an burada Ukrayna’da veya Suriye’de olduğu gibi bir orduyla ilişik olarak cepheye gitmek gibi bir durum yok. Bir muhabir eğer konuyu ve acıları etraflıca anlamak isterse bunu kendi merakının peşine takılarak yapabilir.” 

SU VE BİSKÜVİYLE YAŞIYORUZ 

Bölgeden bölgeye gazetecilere karşı tutumun farklı olduğuna dikkat çeken Sözcü Televizyonu İstihbarat Şefi ve savaş muhabiri Burak Ersemiz, İsrail’de Filistin’in yanında gözüken ülkenin yanında görünen bir ülkenin muhabiri olmanın eleştirel bakışlara neden olduğunu söyledi. İsrail’de herhangi bir gazeteciye fiziksel bir saldırı olmadığını belirten Ersemiz, “Azerbaycan’da ‘Otelde kalmayın’ diyerek insanlar bizi evlerine davet ederlerdi. 1998 Arnavutluk çatışmalarında Sırp bölgelerinde birçok gazeteciyle çok ağır saldırılara maruz kaldık. Japon ve Fransız gazeteciler Sırplar tarafından öldürüldü, ben ise tarandım, arabam yakıldı” dedi. Her bölgedeki zorlukların birbirinden çok farklı olduğunu belirten Ersemiz, “Nedense her yerde savaş ekonomisi gelişiyor. 20 dolarlık otel 150 dolar, 5 şekelik otopark 20 şekel oluyor. ‘Gazetecisin, mecbursun’ diyerek her türlü üçkâğıtçılığı yapıyorlar. Bu nedenle bazı kuruluşlar erkenden ekiplerini çekebiliyorlar. Bir kara harekâtı başladığında İsrail askerlerinin cenazeleri Tel Aviv’e gelmeye başladıkça bize tavırları ne olacak bilmiyorum” diye konuştu. 

Gazeteci Burak Ersemiz

2000 yılında Gazze’de görev yaptığını hatırlatan Ersemiz, “Orada herkes evinde misafir etti bizi. Ancak gazetecilik zaten zor ve bu bölgeye göre değişiyor. Bu nedenle gitmeden önce bilgi alınması, yerel gazetecilerle görüşülmesi faydalıdır. Onun dışında bisküvi ve suyla yaşıyorsunuz” ifadelerini kullandı.  Ersemiz şunları söyledi: “Şu an Sderot’tayız ilk saldırının yapıldığı yer ve şu an hava kararıyor, ışık yakamayacağımız karşıdan Hamas’ın hedefi olabileceğimiz için daha arkada daha ışıklı bir yerden yayın yapabileceğimiz bir alana gideceğiz. Göçmen kuşlar gibi kısa sürede çok sık yer değiştirmek zorunda kalıyoruz. Dünyada emperyalizmin etkilerini politik açıdan öğrenmek için savaş muhabirliği çok doğru bir yöntem.” 

BirGün Gazetesi

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER