Çin'e Karşı Ekonomi Politikasında Bir Değişiklik Beklenmiyor

Oxford Economics Asya Ekonomileri Başkanı Louis Kuijs, Amerika'da Biden hükümetinin Çin için bazı olumlu etkileri olmasını beklediklerini ifade ederek, "Bir Biden hükümeti, Çin'e karşı daha öngörülebilir ve daha az agresif bir Amerika politikası anlamına geliyor.

Çin'e Karşı Ekonomi Politikasında Bir Değişiklik Beklenmiyor

Seçim kampanyasındaki sert retorik ve Amerika'nın siyasi yelpazesinde Çin'e yönelik sert duruşa verilen geniş destek göz önüne alındığında, biz özellikle ekonomik konularda Amerika'nın genel duruşunun yumuşayabileceğini düşünmüyoruz."

Amerika'da Kasım 2016'yılında Trump'ın Başkanlık seçimlerini kazanmasından sonra küresel ticarette korumacılık önlemleri hız kazanırken, bu kapsamda özellikle Çin ile gerilen ilişkiler sonrası ticaret savaşı endişeleri gündemi uzun süre meşgul etti.

Her ne kadar İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kur savaşları küresel anlaşmalarla azalsa da müdahaleli dalgalı kur politikası benimseyen Çin, bu süreçte zaman zaman dolar karşısında ulusal parasının değerini düşürdü. Amerika ise kur ve ekonomik büyüklük açısından üstünlüğünü korumak adına tüm adımları atmaktan çekinmedi.

Çin ile 2018'yılın başlarından itibaren "ticaret savaşı" konusunda gerilim yaşayan Amerika'nın, dış ticarette rekabet üstünlüğünü kaybetmesinden duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getirmesi konuyu gündemde tuttu.

Amerika, Çin'e karşı 1985'yılından beri artan miktarlarda dış ticaret açığı veriyor. Bu da Amerika'da 3 Kasım'tarihinde gerçekleştirilen seçimleri Joe Biden'ın kazanmasından sonra iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin ne yönde evrileceği ve Çin konusunda izlenen politikanın değişip değişmeyeceği konusundaki farklı yorumlamaları beraberinde getiriyor.

Çin ile ticaret müzakereleri kapsamında atılacak ilk adımlar da merakla bekleniyor.

Geniş iç politika gündemi sebebiyle ticaret sorunları öncelikli olmayacaktır

Oxford Economics Asya Ekonomileri Başkanı Kuijs, yapmış olduğu açıklamada, Biden hükümetinin Çin için bazı olumlu etkileri olmasını beklediklerini ekonomik konularda Çin'e karşı genel Amerika politika duruşunun önemli ölçüde değişeceğini düşünmediklerini söyledi.

Biden hükümetinin Çin'e karşı daha öngörülebilir ve daha az agresif bir Amerika politikası anlamına geldiğini belirten Kuijs, "Buna karşın seçim kampanyasındaki sert retorik ve Amerika'nın siyasi yelpazesinde Çin'e yönelik sert duruşa verilen geniş destek göz önüne alındığında, biz özellikle ekonomik konularda Amerika'nın genel duruşunun pek yumuşayabileceğini düşünmüyoruz.

Kuijs, Amerika'da halk arasında Cumhuriyetçilerin Çin hakkındaki görüşlerin, Demokratlara göre daha az negatif olduğunu söyleyip, konuşmasına şöyle devam etti:

"Daha olumsuz tabana doğru bir geçiş olması da Amerika'nın ekonomik konular hakkında Çin'e karşı tutumunun Biden hükümeti altında çok fazla değişmesini beklemememizin bir nedeni.

İki ülke arasında teknoloji alanındaki çekişmenin de devam edebileceğini düşünüyoruz. Çünkü Biden'ın kendi açıklamaları ve politika programı, Amerika'nın teknolojik liderliğini korumaya ve üretim faaliyetlerini çekmeye devam edeceğini gösteriyor.

Yeni Amerika yönetiminin, Trump yönetiminin ticaret ve yatırım politikalarının stratejik bir incelemesini yapmasını bekliyoruz.

Amerika için yararsız kabul edilenler müzakerelerin temeli olabilir bu zaman alır. Ayrıca, geniş iç politika gündemi göz önüne alındığında, ticaret sorunları yüksek bir öncelik olmayacaktır."

Gelişmiş ülkeler arasında Çin'e karşı ortak bir cephe ortaya çıkabilir

Louis Kuijs, mevcut başkanlık seçimi sonuçlarına göre, Cumhuriyetçilerin Senato'nun kontrolünü, Demokratların da Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu elinde tuttuğunu söyleyerek, "Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Senato, Biden yönetiminin iç politika değişikliklerini, özellikle de Demokratların yürürlüğe koymayı umduğu mali paketi kabul ettirme yeteneğini büyük ölçüde kısıtlayacaktır.

Netice olarak, gelecek yıl için Amerika'da önemli bir mali politika gevşemesi beklenmezken, bu da büyüme beklentilerimizin aynı kalmasını beraberinde getiriyor.

Önümüzdeki yılın başlarında açıklanması beklenen mali genişleme, büyük olasılıkla bizim temel tahminimizde bulunan 1,5 trilyon dolarlık paketle benzer boyutta olacaktır."

Amerika yönetiminin, dış ve ticaret politikası üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu söyleyen Kuijs, "Trump, bu yetkiyi Çin ve diğer ülkelerle ticaret savaşını sürdürmek için kullandı ve Paris Anlaşması ile Dünya Sağlık Örgütü'nden çekildi. Prensip olarak Biden, ticaret tarifelerinin çoğunu ve selefinin getirdiği diğer değişiklikleri geri alabilir."

Kuijs, Biden yönetiminin, Çin de dahil olmak üzere dış politikada daha az saldırgan ve daha öngörülebilir olmasını beklediklerini, bunun olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi.

Biden hükümetinin Çin üzerindeki etkisini şekillendiren iki ek faktör bulunduğuna işaret eden Kuijs, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hong Kong, Tayvan, Sincan ve Güney Çin Denizi gibi konularda Trump yönetiminden daha güçlü ve kapsamlı bir duruş beklemekteyiz. Dahası, Biden yönetimindeki Amerika dış politikasının daha çok taraflı olmasını bekliyoruz.

Bu da gelişmiş ülkeler arasında Çin'e karşı ortak bir cephenin ortaya çıkma olasılığını artırabilir. Bu durum, ekonomik cephede, kamu iktisadi kuruluşlarının ekonomi ve sanayi politikası rolündeki değişiklikler için daha tutarlı bir itici güç, yabancı firmalar için eşit bir oyun alanı ve fikri mülkiyetin daha iyi korunmasına yol açabilir.

Çünkü bu konular, diğer gelişmiş ülkeler için de ciddi endişe kaynağı. Son yıllarda gelişmiş ülkeler arasında ortak bir konumun olmayışı, büyük ölçüde mevcut Amerika hükümetinin tek başına hareket etme eğiliminden kaynaklanıyor."

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER