ÖLEN TERÖRİST İÇİN AĞLANMAZ

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Diyarbakır Emniyet müdürü Recep Güven'in sözleri üzerine konuştu. İşte o konuşması , ''Biz evlatlarımızı katleden ve bu mücadele esnasında ölen terörist için ağlamadık, ağlamayız. Bunu da çok açık net söylüyoruz. Bu bizim hem insani hem vicdani görevimizdir. Bunu böyle bilmeye mecburuz'' dedi

ÖLEN TERÖRİST İÇİN AĞLANMAZ
KILIÇDAROĞLU'NA SURİYE TEPKİSİ

Başbakan Erdoğan,  Suriye'den Türkiye'ye düşen top mermilerine değinerek, ''5 canımız gitti. Biz şimdi buna da sessiz mi kalacaktık ey Kılıçdaroğlu? Senin kanın, canın buna müsaade edebilir ama bizim canımız, kanımız buna müsaade etmez. 'Efendim bu tezkereyle dünyaya savaş açabilirmişiz.' O işin perde arkası. Açılır, açılmaz. Onu yeri zamanı geldiğinde konuşuruz'' dedi.

İşte Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tezkere konusunda AK Parti'ye yönelttiği suçlamaları hatırlatarak, ''Siz Amerika'nın karşısında el pençe divan duran adamlarsınız. Biz sizin cemaziyelevvelinizi biliyoruz'' dedi.

Erdoğan, partisinin haftalık grup toplantısında, Hükümet'in Suriye ile ilgili politikalarını anlattı.

Erdoğan, geçtiğimiz hafta içinde yaptığı temaslarla ilgili bilgi verirken, bu haftaki Meclis çalışmalarında milletvekillerine başarı ve kolaylık diledi. Bazı üniversitelerin yeni eğitim yılı açılış törenlerine katıldığını anımsatan Erdoğan, afet riski taşıyan binaların yıkımıyla ilgili bilgiler verdi.

En büyük kentsel dönüşüm projesinin başlatıldığına dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'yi gelişmiş Batı ülkelerindeki gibi afetler karşısında hazırlık duruma getirmeyi amaçladıklarını söyledi.

Türkiye'nin en büyük arıtma tesisini İstanbul'a kazandırdıklarını dile getiren Erdoğan, 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine başladıktan sonra Haliç'i temizleyerek, dereleri ıslah ederek bir çevrecilik anlayışını seslendirdiklerini anlattı. Bunun bir seferberlik olduğuna işaret eden Erdoğan, bu seferberliğin kendisinden sonra arkadaşları tarafından devam ettirildiğini belirtti.

Erdoğan, AK Parti'nin ilklerin partisi olduğunu vurgulayarak, attığı adımlarla sadece Türkiye'de değil, yurt dışına da bu örnekleri sunarak ilkleri başardığını kaydetti.

Geçtiğimiz hafta yabancı konuklarla bir araya geldiğini ve görüş alış verişi yaptığını vurgulayan Erdoğan, önümüzdeki günlerde de önemli diplomatik görüşmelerin yapılacağını anlattı.

ÇOK YÖNLÜ AKTİF DIŞ POLİTİKA

''Çok yönlü, çok boyutlu aktif bir dış politika izliyoruz'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin sesini her platformda en gür şekilde duyurmanın çabası içindeyiz. Değerlendirmelerimizi, tezlerimizi her yerde anlatıyor, politikalarımıza uygun sonuçlar elde etmek için mücadele ediyoruz. Ülkemizle birlikte kardeşlik hukukuyla bağlı olduğumuz bütün toplumların, mazlumların haklarını da aynı şekilde savunuyoruz. Ermenistan'ın Karabağ'daki haksız işgali karşısında, her platformda Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olduk, oluyoruz, olacağız. Nükleer enerjiden barışçı amaçlarla yararlanmaya dönük çalışmalarında gerektiğinde İranlı kardeşlerimizin haklarını savunmaktan da çekinmedik. Varlıklarını ve haklarını korumak için verdikleri mücadelede hiçbir zaman Boşnak kardeşlerimizi kendimizden ayrı görmedik. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Türkiye'ye ve dünyaya dar bir pencereden bakanların, gelişmeleri at gözlüğü ile takip edenlerin bizim dış politika vizyonumuzu anlamasını ve takdir etmesini elbette beklemiyoruz. Ama biliyoruz ki milletimiz bizi anlıyor. Attığımız adımları destekliyor, hedeflerimizi tasvip ediyor. Türkiye Cumhuriyeti bugün AK Parti'nin hayata geçirmiş olduğu çok boyutlu dış politika sonucunda şanlı tarihinden, köklü medeniyet geleneğinden aldığı güç ve ilhamla bölgesine ve dünyaya daha geniş bir ufukla, daha güçlü bir vizyonla bakıyor. Dünyaya açılmakla değil, içine kapanmakla övünenler Türkiye'nin AB vizyonunu, Balkan ufkunu, Kafkas perspektifini, Ortadoğu ve Kuzey Afrika yaklaşımını anlayamazlar. Sığ derede yüzmekte zorlananlar engin denizlere açılmaya cesaret edemezler. Türkiye Cumhuriyeti gölgesinden korkanların değil, yedi düvele meydan okuyanların omuzlarında yükselmiştir. Selçuklu'yu, Osmanlı'yı, Türkiye'yi kuran ruh onurunu, bayrağını, sancağını, vatanını, namusunu çiğnetmeyen, kutsal bildiği değerler için her şeyini geride bırakan bir ruhtur.''

Erdoğan, AK Parti iktidarının, ülkenin çıkarlarını ve insanlarının menfaatlerini büyük bir hassasiyetle gözettiğini belirterek, ''Bunların zarar görmesine de izin vermez. Ama AK Parti Hükümeti aynı zamanda ülkemizin egemenlik haklarını, toprak bütünlüğünü ve insanımızın can güvenliğini her şeyin üzerinde tutar. Buna kast eden hiçbir mihraka da geçit vermez'' şeklinde konuştu.

Türkiye'nin onurunu, ülkenin saygınlığını, milletin izzetini aynı kararlılıkla korumaya, milli güvenliği ve milli menfaatleri aynı hassasiyetle müdafaa etmeye devam edeceklerini ifade eden Erdoğan, geçtiğimiz hafta Meclis'te kabul edilen tezkereyle ilgili tartışmalara değindi.

BİZİM KANIMIZ BUNA MÜSADE ETMEZ

Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaç duyulması halinde yurt dışına gönderilmesi için Meclis'te Hükümete yetki verildiğini anımsatarak, ''Bu görüşmeler esnasında tarihe not düşülmesi gereken ibretlik görüntüler ortaya çıkmış, bazı muhalefet partilerinden esef verici tavırlar sergilenmiştir. Türk siyasi tarihinde bu tezkere konusunda yaşanan tartışmaların siyasetin kırılma noktalarından biri olarak yerini aldığına inanıyorum'' dedi.

CHP temsilcilerinin tezkereyi değerlendirme biçimlerinin çarpıklığının zaman geçtikçe daha iyi anlaşılacağını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Zamanı geldiğinde, bunlar açıklandığında bu ana muhalefet partisi ne kadar maharetliymiş, bunu göreceksiniz. Türkiye'ye komşu ülkeden silah doğrultuluyor, sadece doğrultulmakla kalınmıyor, bu silah neredeyse her gün ateşleniyor, insanlarımız hayatını kaybediyor. Ana muhalefet partisi çıkmış saldırganın, katilin, zalimin, mütecavizin ağzıyla konuşuyor, onun avukatlığına soyunuyor. Bu nasıl bir şuursuzluktur, bu nasıl bir izansızlıktır. CHP zihniyetinin Suriye'de katledilen, her türlü zulme maruz bırakılan insanların haklarını, hukuklarını önemsemediğini, bunları savunmak yerine Esed'in hakkına hukukuna arka çıkmayı tercih ettiğini gördük, biliyoruz. CHP zihniyetinin zihin dünyasında Şanlıurfa, Hatay gibi Esed yönetiminin saldırısına maruz kalan yerler, acaba vatan topraklarından sayılmıyor mu? Burada hayatını kaybeden insanlar bizim vatandaşımız, bizim kardeşimiz, bizim canımız ciğerimiz değil mi?

Bakın bir atış yapılıyor, biz boş araziye düştü diye cevap vermedik, iki yapıldı, cevap vermedik, üç yapıldı, yine can kaybı yok diye sadece notayla bıraktık. Dört, beş, altı; yine herhangi bir can kaybı yok diye notayla cevaplandırdık. Yedincisinde, işte Toprak Mahsulleri Ofisi ve orada beş canımız gitti. İki anne, üç yavrumuz. Biz şimdi artık buna da sessiz mi kalacaktık ey Kılıçdaroğlu? Senin canın, kanın her şeyin buna müsaade edebilir ama bizim kanımız, canımız buna müsaade etmez. Buralara yönelik saldırılar tezkere için yeterli gerekçe oluşturmuyor. Efendim biz bu tezkere ile dünyaya savaş açabilirmişiz. Şimdi o işin perde arkası. Açılır açılmaz. Onu yeri zamanı geldiğinde konuşuruz. Efendim blöf yapıyorlarmış. Blöfün de ne olduğunu onun da yeri zamanı geldiğinde görürsün. Nitekim işte o gece gereken adımlar atılmıştır ve misliyle, hakkı verilerek neticesi de alınmıştır. Siz nerede, hangi boyutta, hangi asırda yaşıyorsunuz ey Kılıçdaroğlu.''

SİZ AMERİKA KARŞISINDA EL PENÇE DİVAN DURAN ADAMLARSINIZ

Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun tezkere konusunda AK Parti'ye yönelttiği suçlamaları hatırlatarak, ''Kalkıyorsun Amerika'ya meydan okuyorsun. Yok Esed'in canı cehenneme... Hadi siz de Amerika'ya 'canı cehenneme' diyebiliyor musunuz?... Sokak ağzı bu, sokak ağzı. Siz Amerika'nın karşısında el pençe divan duran adamlarsınız, el pençe divan duran adamlar. Biz sizin cemaziyelevvelinizi biliyoruz. Amerika'nın Başkanı, afedersiniz orada tırabzanın üzerinde otururken, sizin devamlı takdir ettiğiniz, izinden arkasından gittiğiniz liderler de el pençe divan duruyordu. Biz böyle bir tabloyu yaşamadık, yaşamıyoruz ve bu milletin onuru neyi gerektiriyorsa, o tabloyu, o görüntüyü veriyoruz'' diye konuştu.  

Erdoğan, CHP'ye hitaben şöyle devam etti:

''Size hangi komplo teorisyenleri akıl daneliği yapıyor. Ortada somut bir konu, somut bir sorun var. Sizin toprağınıza top atışı açıldığında, insanınız öldürüldüğünde siz ne yaparsınız, nasıl davranırsınız? Görmezden mi gelirsiniz, sineye mi çekersiniz, alttan mı alırsınız? Egemenliktir, hürriyettir, vatandır, bayraktır, onurdur; bunlar sizin kitabınızda bir şey ifade etmiyor mu? Siz hiç mi İstiklal Marşı'nı okumuyorsunuz. Biz milli marşımızdan aldığımız ilhamla hareket ediyoruz.

'Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım / Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım / Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım / Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın / Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın / Doğacaktır sana vadettiği günler Hakkın / Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.'

Ey CHP, ey CHP'nin Genel Başkanı bu milli marş sadece geçmişi anlatmıyor, geleceğe de ışık tutuyor. Onun için bu Parlamento'da saatlerce alkışlanarak onaylandı. Siz destek verin ya da vermeyin. Türkiye Cumhuriyeti topraklarına, Türk Milletine, bayrağımıza, egemenliğimize yönelen her türlü tehdit, karşısında bizi bulacaktır.''

''Devlet olmanın gereği, her türlü ihtimale hazırlıklı olmaktır''

Esed yönetimine bağlı askerlerin Türkiye topraklarına top mermileri attığını anımsatan Erdoğan, ''Biz buna karşı tepkimizi derhal gösteriyor, misliyle mukabele ediyoruz. Angajman kuralları neyi gerektiriyorsa, şu anda bunu yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz. Artık karşılıksız bırakmak asla yok'' şeklinde konuştu.

Bunun yanında bütün ihtimalleri dikkate alarak, her türlü hazırlığı da yaptıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, tezkerenin de bu hazırlıklardan biri olduğunu söyledi.

''Devlet olmanın gereği, her türlü tedbiri almak ve her türlü ihtimale hazırlıklı olmaktır'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

''Eğer caydırıcılık özelliğinizi yitirseniz, inandırıcılığınızı, ciddiyetinizi kaybederseniz, ne devletinizin hukukunu, ne milletinizin haklarını koruyamazsınız. Biz bugünden tedbirimizi almakla mükellefiz. Diplomasinin bütün araçlarını kullanarak milletimizin ülkemizin çıkarlarını savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz. Diplomasinin sınırlarının bittiği yerde ise diğer araçları, diğer imkanları devreye almak, büyük devlet olmanın gereğidir. Böyle bir durumda konunun önemine ve aciliyetine binaen hükümetin böyle bir yetkiye sahip olması gerekiyordu. Bizim yaptığımız, işte bu yetkiyi Meclisimiz'den alarak bundan sonraki gelişmelere hazırlıklı olmaktır. Nitekim Suriye yönetimi, verdiğimiz notalara rağmen sınırımızı ihlale devam edince, saldırgan tutumunu sürdürünce fiili karşılık vermemiz kaçınılmaz olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimiz de anında misliyle mukabelede bulunmuştur.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'ya rağmen  İran'ın yanında yer aldıklarını belirterek, ''Gece 1-2'lere kadar bizimle bunları konuştular; 'Ne olur siz de destekleyin.' Biz desteklemedik. 'Biz tükürdüğümüzü yalayamayız' dedik'' diye konuştu.,

Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, kendilerinin uluslararası alanda en çok İran'ın üzerine gelindiği dönemde, nükleer enerji konusunda hakkı, hukuku savurmakta tereddüt etmediklerini kaydetti.

''Amerika'ya rağmen biz İran'ın yanında yer aldık'' diyen Erdoğan, ''Senin bunlardan haberin yok mu? Çıkıyorsun sağda, solda bunları konuşuyorsun. Çık da konuş diyor. İşte konuşuyoruz. Gece 1-2'lere kadar bizimle bunları konuştular; 'Ne olur siz de destekleyin.' Biz desteklemedik. 'Biz tükürdüğümüzü yalayamayız' dedik ve nükleer enerji konusunda Brezilya Devlet Başkanı ile birlikte ikimiz, orada gayet dik durduk. O zaman üstelik BM Güvenlik Konseyi'nde geçici üyeydik. Öyle bir dönemde bunu yaptık. Sen AK Parti iktidarını ne zannediyorsun ya? Önce aynaya geç bir bak bakalım, kimsin, nesin, neredesin? Sayın Kılıçdaroğlu ve avanesini bu saplantıdan kurtulmaya davet ediyorum. Bakın Şia, biz ise Sünni...Biz orada da bu desteği verdik'' diye konuştu.

Kendilerinin Suriye politikalarını eleştirenlerin ''Suriye'de olan bitenlere sırtımızı dönmek, oradaki kardeşlerimizi kaderleriyle baş başa bırakmak Türkiye'ye kazandırır mı kaybettirir mi?'' sorusuna samimiyetle yanıt vermesini isteyen Erdoğan, şöyle konuştu:

''Türkiye geçmişte çok uzun bir dönem içine kapanma, çevresinde olup bitenlere karşı kayıtsız kalma politikası izledi. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Bugün hala ülke olarak uğraştığımız terör meselesi, işte bu anlayış sebebiyle kronikleşip bu günlere gelmedi mi? İşte son seçimlerde CHP, Hakkari'de Türk bayraklarını bir kenara koymak suretiyle terör örgütünün uzantısıyla el ele, kol kola  kendisine  miting yapmadı mı, seçim sonuçlarında da ortaya çıkmadı mı, çıktı. BDP birinci, AK Parti ikinci, MHP üçüncü, CHP dördüncü parti oldu. Gerçek ortada, kiminle el ele verdiğiniz ama buna rağmen aldığınız netice ortada. Türkiye 1980'li, 90'lı yıllarda Irak'ta, Suriye'de olup bitenler karşısında, 'görmedim, duymadım, bilmiyorum' politikası izledi. Ama bu ülkelerde yaşanan olayların olumsuz yansımalarına maruz kalmaktan yine de kurtulamadı. Bugün biz Suriye'ye sırtımızı dönüp, oradaki zulmü görmezden geldiğimizde ülkemizin  çıkarlarını daha iyi savunmuş olmayacağız. Tam tersine, ülkemizin çok daha büyük sıkıntılara maruz kalmasına sebebiyet vereceğiz.

Öyle komik şeyler söylüyorlar ki efendim dün biz Esed ile kol kolaymışız da bugün düşmanlık yapıyormuşuz. Biz dün de Suriye halkıyla kol kolaydık bugün de  kol kolayız, bunu niye söylemiyorsun? Beşşar Esed bir kişi, 10 kişi, 100 kişi, bin kişi...Ama orada milyonlarca Suriye halkı var, biz onlarla el eleyiz, kol kolayız. Eğer dün kol kola olduğumuz eğer bugün bize ihanet ediyorsa, biz onu hemen olduğu yerde bırakırız. Burada da böyle bir durum olmuştur. Esed'e verdiğimiz destek, Suriye halkının hak ve özgürlükleri konusundaki beklentileri hayata geçirmesi şartıyladır. Esed yanlış yaptıkça bizi de kaybetti, hukuki ve siyasi meşruiyetini de kaybetti. Esed bitmiştir. Esed, şu anda koltuk değnekleriyle ayakta durmaktadır. O koltuk değneklerinin de markasını herhalde sizler biliyorsunuz. O koltuk değnekleri düştüğü anda kendisi de bitecektir. Biz dün de aynı yerdeydik, bugün de aynı yerdeyiz. Yani Suriyeli kardeşlerimizin yanındayız. Bizim Suriye ile ilgili, Suriye halkıyla ilgili hissiyatımızda, temennilerimizde, umutlarımızda hiçbir değişiklik yok. Duruşu bozulan, ekseni değişen Esed'dir ve onun yönetimidir. Türkiye'nin hem kendi vatandaşları karşısındaki yükümlülükleri hem de kardeşlik hukuku çerçevesinde Suriye halkına karşı sorumlulukları, böyle bir politika izlememezi gerektiriyor. Biz kendi vatandaşlarımızın evlerinde, işyerlerinde, bağlarında, bahçelerinde huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlamakla mükellefiz.''


Güncelleme Tarihi: 09 Ekim 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER