İSRAİL İLE İŞ TUTAN KİM?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaklaşan seçimler öncesi yine sert ve mesnetsiz açıklamalar yapmaya başladı.

İSRAİL İLE İŞ TUTAN KİM?
Hizmet Hareketi’ni ‘İsrail ajanı, ‘Güneydeki dost ülke’ ‘MOSSAD ajanı’ şeklinde karalayarak kitleleri etkilemeye çalışırken; söyledikleri ile yaptıkları arasındaki tutarsızlıklar, Kürtlerin “Kurtla kuzuyu yedi, çobanla oturup ağladı” mealindeki atasözünü hatıra getirdi.
 
TÜMSİAD'ın İstanbul'daki 6. Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan, dün bir kez daha Hizmet Hareketi'ne “MOSSAD’la işbirliği yaptığı” iddiasında bulundu.
 
Erdoğan'ın bu iddiasına karşılık Zaman gazetesinin internet sitesinde yer alan bir haberde, "Müddei iddiasını ispatla mükelleftir' sözünü hatırlatarak, sarf ettiği cümleleri belgelendirmesini salık veriyoruz." denildi.
 
Zaman'da yer alan haber şöyle;
 
Madem Cumhurbaşkanı Erdoğan, meseleyi yine İsrail’e taşıdı, Zaman.com.tr olarak Erdoğan ve AKP hakkında daha önce gündeme gelmiş sadece birkaç habere göz attık. Böylece, kimin MOSSAD’la, İsrail ile işbirliği yaptığını, sıkı fıkı olduğunu, perde arkasından iş tuttuğunu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
 
Şalom: Başbakan Erdoğan’ın oğlu İsrail ile ticaret yapıyor
 
İsrail’in Yedioth Ahoronot gazetesinin haberine göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan, son yıllarda iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kötüleşmesine rağmen sahibi olduğu gemi ile İsrail ile ticaret yapmaya devam etti.
 
Haberde, Burak Erdoğan’ın 95 metrelik dev yük gemisi Safran1’in defalarca İsrail’in Aşdod Limanı ile Türkiye arasında her iki yönde kargo taşıdığı belirtildi.  Gemi en son olarak İsrail’in resmi özründen üç ay önce, 12 Ocak’ta Aşdod Limanı’na yanaşarak kargo indirip kargo aldığı ifade edildi. Erdoğan, daha önce yaptığı açıklamalarda İsrail ile sadece savunma sanayiine yönelik ticari ilişkileri askıya aldıklarını belirtmişti.
 
Erdoğan, ‘Yahudi Cesaret Madalyası'nı kabul etti
 
Recep Tayyip Erdoğan, 2005 yılında ABD gezisinin son gününde, New York'ta ABD Musevileriyle bir araya geldi. Anti-Defamation Lig tarafından düzenlenen kahvaltılı toplantıya katılan Erdoğan'a, 'cesaret ödülü' verildi.
 
“Erdoğan, Cesaret Ödülü’nü geri verecek” denilerek şov yapıldı
 
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 2004'te verilen Cesaret Ödülü'nün iadesini isteyen Amerikan Yahudi Kongresi'ne (AJC) Türkiye'nin cevabının, Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç imzalı mektupla iletildiğini bildirdi.
 
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, AJC Başkanı Jack Rosen'e yollanan mektupta, ödülün iadesi talebinin, AJC'nin İsrail hükümetinin izlediği işgal ve vahşet politikalarına duyarsız kalmasının göstergesi olduğu belirtildi.
 
Ancak Erdoğan, ‘Cesareti Ödülü’nü iade etmeyeceğim’ dedi
 
Kendisine muhalif kitleleri belgesiz, delilsiz bir şekilde İsrail ajanı, MOSSAD elamanı diye suçlayan Erdoğan’a ‘Yahudi Cesaret Madalyası” hatırlatıldı. İsrail’in Gazze'de yaptığı katliamlar nedeniyle meydanlarda İsrail'e çatan Erdoğan, ABD Yahudi Komitesi'nden aldığı "Yahudi Cesareti Ödülünü" iade etmeyeceğini söyledi. “Onunla, Gazze katliamı arasında ne alaka var?” diyen Erdoğan, Temmuz 2014 tarihinde Milliyet'ten Fikret Bila'ya şöyle konuştu:
 
"Bana verilen Musevi nişanını dillerine dolamışlar. Başbakanlığımın ilk yıllarında verilen nişanlar. İyi ama o tarihte İsrail’le aramız böyle değildi.”
 
İHH Başkanı: “İsrail’le kapalı kapılar ardında ticarî ortaklıklar kuruluyor”
 
Erdoğan ‘Mavi Marmara’ olayı üzerinden dahi Hizmet’e saldırdı. Ancak Mavi Marmara ile gündeme gelen ve Ortadoğu’da  bölgede hükümetle birlikte birçok projeye imza atan İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Başkanı Bülent Yıldırım, böyle demiyor. Mavi Marmara başta olmak üzere birçok konuda samimi açıklamada bulunan Yıldırım, Genç Öncüler Dergisi’ne verdiği mülakatta AKP’nin Mısır ve Suriye politikalarında yaptığı hataları anlattı. Yıldırım ayrıca İsrail’le kapalı kapılar ardında ticarî ortaklıklar kurulduğunu belirterek şöyle devam etti:
 
“Türkiye’den İsrail’e Türk Yahudileri içerisinden askere gidenler var ve askerliğini orada yapanlar burada askerlikten muaf oluyorlar.  Bu 1993’te Bakanlar Kurulu’nda alınmış bir karar ve çok kolay kaldırılabilmesine rağmen hükümet bunu kaldırmıyor.  Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırının geleceğini İHH gördü. Bunu Türk devleti mi göremedi? Buna rağmen asıl saldırının zirveye çıkmasından bir hafta önce konsolos buraya gönderildi. Buradan giden her Türk vatandaşı saatlerce aramaya tabi tutuluyor, çırılçıplak soyuluyor. Ben çırılçıplak soyulan milletvekilleri bilirim. Fakat İsrail’den Türkiye’ye gelirken ellerini kollarını sallayarak geliyorlar. Ayrıca doğalgaz anlaşmalarının el altından yapılması, birtakım şirketlerin bu anlaşmaların içinde yer alması, bazı bürokrat ve siyasilere ortaklıklar teklif edilmesi, ortaklıkların kapalı kapılar ardında kurulması, ticaret hacminin artması... Bütün bunlar İsrail’e şunu söyletiyor: ‘Biz istediğimizi parayla satın alabiliriz.’ Yerlere atılan Kur’an-ı Kerim bizim fakat demek ki İsrail’le ticaret yapan Müslüman tüccarların değilmiş diyorum.”
 
İsrail’den silah alımına “One minute” yok
 
İsrail ordusunun Mavi Marmara gemisine yaptığı baskında 9 kişiyi öldürmesi üzerine Türkiye İsrail’le olan silah anlaşmalarını askıya almıştı. Savunma Sanayii Müsteşarı Murat Bayar, 2011 Nisan ayında yaptığı açıklamada, “Artık İsrail’den silah almıyoruz. Bu günden sonra yeni anlaşmalar yapmıyoruz. Geçmişten kalan küçük parçalara dönük alımlar var sadece. Modernizasyonla ilgili şeyler. İsrail’e silah konusunda da ‘one-minute’ dedik. Aramızda sorun olduğu da doğru. Bağlantı kurmak istiyorlar. Ancak başka ülkelerle bağlantılarımız genişledi. Birçok ülke ile çalışmamız var ama İsrail ile yok” demişti.
 
Ancak İsrail’den silah alımlarının durmadığı 24 Temmuz’da basına yansıyan haberlerle ortaya çıkmıştı. “İsrail Savunma Bakanlığı Yabancı Savunma Yardım ve İhracat Dairesi”(SIBAT) Başkanı General Şimaya Avieli, Haaretz gazetesine yaptığı açıklamada “Türkiye’ye yapılan silah ihracatı hiçbir zaman durmadığı gibi, İsrail devletinin çıkarları korunarak devam etmektedir. Geçmiş yıllardaki ilişkilerin aynen devam etmediği doğrudur. Ancak rakamlara bakılırsa Türkiye’ye yapılan silah ihracatı hiçbir zaman sıfır olmamıştır” diye konuşmuştu.
 
Avieli, 2012 yılında 7.4 milyar dolarlık silah ihraç ettiklerini belirterek, bu rakama ağırlıklı olarak Asya-Pasifik ülkeleriyle Azerbaycan gibi yeni ve güçlü alıcılar sayesinde ulaştıklarını söylemiş; özellikle Türkiye, Vietnam, Malesya, Endonezya’daki büyük savunma sanayi ihalelerini almak için yoğun çaba gösterdiğini açıklamıştı.
 
Avieli’nin söylediklerini doğrulayan gelişme Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKEK) bir ilanı ile ortaya çıktı. MKE’nin 3 Eylül’da verdiği ilana göre; kurumla İsrail Savunma Sanayi Şirketi (IMI) arasında tank muhimmatı için anlaşma yapıldı. Bu anlaşmayla İsrail’in resmi savunma sanayi şirketi olan IMI’den 31 bin 508 parça tank muhimmatı satın alındı.
 
Rakamlarla silah ortaklığı
 
Birgün’ün 20 Temmuz 2014 tarihli haberine göre Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ile ilişkilerini sıfırladıklarını iddia etse de ticaret verilerin Erdoğan'ı yalanladığı ortaya çıktı.
 
Haberde Türkiye ile İsrail arasında 2 milyar dolarlık anlaşmalar bulunurken, ticaret hacmi ise düşmek bir yana katlanarak devam ettiği belirtilerek şöyle deniliyor:
 
 Hali hazırda Türkiye ile İsrail arasında ekonomi ve savunma alanlarında bir dizi antlaşma bulunuyor. 2 milyar dolarlık bu işbirliği anlaşmaları Erdoğan'ın Davos çıkışının ardından da devam etti. HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın İsrail ile savunma sanayide yapılan antlaşmalara ilişkin verdiği soru önergesini 19 Aralık 2012 tarihinde yanıtlayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz o dönem bu ticareti gözler önüne sermişti. Yılmaz, verdiği cevapta, İHA'ların İsrail ile yapılan antlaşma sonucunda temin edildiğini vurgulamıştı.
 
Artan kimyasal madde ithalatı
 
Öte yandan TÜİK verilerine göre AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında İsrail ile ticaret hacmi 1 milyar 406 milyon dolar iken 2012 yılında ise bu rakam 4 milyar 40 milyon dolara kadar yükseldi. Öte yandan İsrail Hayom Gazetesi Aralık 2013'te JNS.or'a dayandırarak verdiği haberde, İsrail'in 2013 yılının Ocak ve Eylül ayları arasındaki 9 aylık dönemde Türkiye'ye yaptığı ihracatın yüzde 66'sının kimyasal madde olduğu, özellikle kimyasal madde ihracatında İsrail'in Türkiye arasında büyük bir artış olduğu, iki ülke arasındaki kimyasal madde ticaretinin 1.8 milyar dolara çıktığına dikkat çekilmişti. Konu o zaman Meclis'e taşınmış ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ise bunu yalanlayamamıştı.
 
Tank mühimmatı sevki
 
Başbakan Erdoğan, Amerikan Yahudi Kongresi’den aldığı cesaret madalyası ödülünü geri verme şovu yaparken, İsrail Askeri Endüstrisi ile Türkiye Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) arasında 15 Haziran 2014 tarihinde gerçekleşen askeri malzemelerin taşınmasına yönelik bir ortaya çıktı.
 
BirGün’ün ele geçirdiği sözleşmede şu ifadelere yer alıyor: ”Kurumumuz ihtiyacı 10 adet 20 ft’lık konteynır içinde taşınacak 8 kalemde 46.359 adet 120 mm tank mühimmatı parçası 15.06.2014 tarihinde İsrail Deniz Limanı’ndan İstanbul Limanı’na ihale dokümanına uygun olarak taşınacak.”
 
İsrail'e OECD kıyağı
 
1963 yılından bu yana onlarca Türk hükümetinin İsrail'in üyeliğine vize vermediği OECD konusunda AKP 2010 yılında büyük bir jeste imza attı. Üstelik, vetonun kaldırılması Mavi Marmara'dan sonra oldu. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, HAS Parti'nin başında iken, İsrail'in OECD üyeliğine AKP'nin onay verdiğini hatırlatmış ve "Erdoğan'ın kalbi Ali, dili Muaviye söylüyor" demişti. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın One Minute çıkışına dikkat çeken Numan Kurtulmuş, gerçek eleştirinin uygulamalarda olması gerektiğini vurgulamıştı. OECD üyeliği için İsrail'e vetonun kaldırılmasının yapılan eleştirilerin göstermelik olduğunun ispatı olduğunun altını çizmişti.
 
Kaynak: Zaman
Güncelleme Tarihi: 31 Ocak 2015, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER