Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün destekleriyle 3-4 Mart 2018 tarihlerinde İKDAM Eğitim Derneği ve Uluslararası Öncü Eğitimciler Derneği tarafından “Gençlik ve İnanç” konulu bir çalıştay yapıldı. İlk gün bazı akademisyenlerin de tebliğler sunduğu programın ikinci gününde ise Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve İHL Meslek Dersi öğretmenlerinden oluşan 50 kişilik katılımcı “Gençlik ve İnanç” konusunu tartıştı. Çalıştayın sonuç bildirisinin yayınlanmasıyla birlikte İmam Hatip Okulları ve Din Eğitimi bir kez daha gündem olmaya başladı. Çalıştayda sadece imam hatip okullarındaki gençlerin inanç sorunları ele alınmadığı halde konu imam hatiplerde inanç sorunları olarak öne çıktı.
Peki bu konu neden bu kadar dikkat çekiyor?
Hemen belirtelim ki imam hatip okulları Türkiye’nin kadim meselelerinden biridir. Cumhuriyetle birlikte gerçekleştirilmek istenen devrimlerde imam hatip okullarına benzer okullara, Osmanlıdaki bazı dini kurumların devamı gibi, kapatılan tekkelerin, zaviyelerin ve medreselerin devamı olacak herhangi bir dini kurumun olmamasına özen gösteriliyordu. Ancak milletin ise bazı talepleri olunca bazı tartışmalar yaşanıyordu. Sonunda siyasiler milletin bu taleplerini daha sıkı kontrol edilen bir müfredata göre gerçekleşmesine izin verdiler.
İmam hatip okulları ve din eğitimi her dönemde bir şekilde tartışma konusu oldu. Ak Parti hükümeti 28 Şubat Postmodern Darbe ile iyice zarar gören imam hatip okullarının yeniden açılması, bazı okulların ise imam hatip okuluna dönüşmesi için halktan gelen talepleri hayata geçirmeye çalıştı. Bazı yerlerde bazı sorunlar yaşansa da bu yöndeki değişiklikler genel olarak olumlu karşılandı. Ancak laik çevrelerin yaklaşımında ise herhangi bir değişiklik olmuyordu. Bazıları bu okullara yine bir öcü gözüyle bakıyorlardı.
Aslında bu ön yargı biraz da bu okulları tanımamaktan kaynaklanıyor. Örneğin ilk başta imam hatip okullarında görev yapmak istemeyen, başka okullarda görev yapan bazı öğretmenler evlerine yakın bir okul olduğu için tercih yapmak zorunda kaldıkları imam hatip okullarında görev yaptıktan bir süre sonra aslında bu okulların diğer okullara göre daha rahat öğretmenlik yapılacak yerler olduklarını görmeye başladılar. Hatta laik düşüncelere sahip bazı öğretmenlerin bu okullardaki öğrencilere bu düşüncelerini empoze etmeye çalıştıkları bazen veli şikayetlerine de yansıyordu. Hatta bazı meslekçi öğretmenlerin de bazı konuları ısrarla gündemde tutuklarına dair eleştiriler de okul idaresine ulaşıyordu. Yani imam hatip okullarında gençler inanca konu olan çeşitli meseleleri tartışıyorlardı.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ile birlikte imam hatip gençliğine olan ihtiyacın olduğunu bir kez daha doğrulandı. Çünkü FETÖ’nün etkili olamadığı kurumların başında imam hatip okulları geliyordu. Bütün bunlar yaşanırken bazı sosyal bilimciler ve gençlik üzerine çalışanlar da bir taraftan gençler arasında bazı yeni inanç türlerine olan yönelmelerden, zararlı ve madde bağımlılığı gibi olumsuzluklardan söz eden çalışmalar yapıyordu. Aslında genel anlamda gençler arasında çeşitli sorunlar yaşanıyordu. Kadim Değerlerimiz ve Gençlik konulu söyleşilere giden birisi olarak ben de bu tartışmalardan haberdardım. Tüm bu sorunlara yeniden açılan imam hatip ortaokullarının da çare olacağı düşünülürken kamuoyuna işlerin doğru gitmediğine dair görüşler de yansıyordu. Örneğin bu günlerde benim bizzat görev yaptığım okulda şahit olduğum imam hatip okullarına ilginin azalma eğilimi gösterdiğini dair bu konu Prof. Dr. Hayrettin Karaman hoca tarafından 2016 yılında bir yazıya konu oluyordu. (http://m.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/bu-ogretmenin-sesine-kulak-verilmeli-2035209
Bütün bunlar yaşanırken imam hatip okullarından sorumlu olan din öğretimi genel müdürlüğü ekibi ise imam hatip okullarının seçkin okullar olması, bu okulların projelerle ismini duyuran diğer okullar gibi olması için çaba gösteriyordu. DÖGM genel müdürlük görevlileri birçok okulu ziyaret etmeye, İmam hatip okullarında okuyanların aşırılıklardan uzak eğitim kurumları oldukları, imam hatip mezunlarının yanlış işlerle anılmasının haksızlık olduğu, sınıflara girmeye, öğretmenlerle iletişim kurmaya çalıştı. Bazı okulların proje yapmaları ve bazı okulların ise proje okulları olması için çaba sarf ettiler. Tüm bu işlerin imam hatip okulları vizyon belgesine göre yapılmasını isteniyordu. Ancak bazı bürokratlar ve bazı siyasiler çağımızın insanını etkileyen dev dalgaların din eğitimi ve öğretimi gören öğrencileri ve hatta öğretmenleri de ciddi olarak olumsuz şekilde etkiledikleri gerçeğini hesap edemiyordu.
Kuruluş ve varlık sebebi imam hatip okulları olan bazı sivil toplum kuruluşları 28 Şubat Postmodern Darbesinden önce millet eliyle kurulan ve millet eliyle korunmaya çalışılan imam hatip sevdalısı hacı amcaların, velilerin, öğretmen ve idareciler yerine yeni bir imam hatip camiasının doğduğunu ise göremediler. Sahada olan bazı yetkili kişiler ve sivil toplum kuruluşları bir şehrin tüm yöneticilerinin katılım, desteklerini alarak yapılan İmam Hatip Okulları Platformu toplantılarında alınan karaların istenen Asımın Nesli’nin oluşması için yeterli çalışmalar olmadığını göremediler. Belki de gördüler ancak dile getirmekten çekindiler. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kasımpaşa’da düzenlenen Gençlik Buluşmasındaki konuşmasında ‘Öğrencilerin zorla imam hatiplere kaydedildiği, okulların zorla imam hatiplere dönüştürüldüğü gibi haberler yalandır, yanlıştır, kasıtlıdır, çarpıtmadır.’ içerikli konuşması ile dikkatler tekrar imam hatip okullarının üzerine çekiliyordu. (http://www.milliyet.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-bakana-talimat-istanbul-yerelhaber-2069166/)
Aslında Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendi isminin verildiği Fatihteki Fatih İmam Hatip Lisesinin açılışında yaptığı konuşmada imam hatip okullarında niteliğe de vurgu yapması bazı işlerin yolunda gitmediğinin dışa yansıyan ilk işaretleriydi. Birçok veli ‘çocuğumuzu İmam Hatip Okullarına gönderiyoruz ancak diğer öğrencilerden bir farkı yok, çocuklarımızı İmam Hatip Okuluna gönderdik. Ancak çocuklarla ilgilenen yok. İdarecilerin çoğu imam hatip kökenli değil. Ancak yaptıkları en iyi şey çocuklarımızı düzenlen programları götürmektir’ şeklindeki eleştiriler Türkiye genelinde yaşanan sorunların bir anlamda ilanı oluyordu. Ancak birileri bunları görmedi. Sanki hiç kimse bu konuşulanları üzerine almıyordu. Hatta bazıları da imam hatip okullarının iç sorunlarını çözmek, kalitesini arttırmak yerine daha çok imam hatip açarak bu sayıları da sayın cumhurbaşkanına iletmeyi bir başarı, bir ayrıcalık olarak görüyordu. Bu konular imam hatip okulları koordinasyon toplantılarında gündeme geldiğinde söz alan okul idarecileri ise suç işleyen bir kişi muamelesi görüyordu. Kimse bu okulların genel okullara benzediğini inanç ve yaşam tarzı olarak farklı olan birçok kişinin kariyer ve daha çok rahat etmek için imam hatip okullarında öğretmen veya idareci olarak görev alamaya başladığını konuşmuyordu. Ancak yine de yaşanan bazı aksilikler, bazı sorunlar basının gözünden kaçmıyordu. (https://www.yeniakit.com.tr/haber/raki-masasindan-ihl-mudurlugune-376895.html)
Hal böyle iken imam hatip camiasının sorunlarını çözmek için bazen beş yıldızlı ortamlarda yapılan toplantılar bir süre sonra dostlar buluşmasına dönüşüyordu. Sorunlar tespit ediliyordu ancak sıra bir türlü şikayetlere çözüm bulmaya ve takibe gelmiyordu. İşte tam bu noktada hem imam hatip okullarında hem de diğer okullarda din eğitimi, din öğretimi ve seçmeli dersler gibi bazı işlerin yanlış gittiğini, gençlerin inançla ilgili bazı sorunlar yaşadıkları Konya’daki çalıştayda daha net olarak ortaya kondu. Konu ulusal medyada haber konusu olunca bazıları bu meseleleri çözmek yerine bu çalıştayın bilimsel verilere dayanmadığını söylemeye başladı. Hatta sonuç bildirisinde dile getirilen sorunların aslında sadece imam hatip okullarında değil başka okullarda da olduğu ilan ediliyordu. Hal böyle olunca deizim, ateizm gibi meseleler diğer meseleleri gölgeledi. İlk başta bu çalıştaya destek olanlar bile tavır değiştirmeye başladılar. Bu sorunun cevabını aramaya çalışanlar ise sanki imam hatiplere mesafeli ve bu okullara zarar vermek veya iktidarı zor duruma düşürmek isteyen kişiler olarak ifade etmeye çalışanlar oldu. Aslında bu yaklaşım bazı gerçeklerin üstünü örtmektir.
Gençlerimizin değerini bilelim. Elbette gençlerimiz 15 Temmuz Hain Darbe Gecesi fevkalede hepimizi sevindiren bir direniş sergilediler. Ancak bu güzel tablonun devamı için eksikleri de görmek, gidermek için emek harcamak gerekir. İstanbul’da bir süre imam hatip okullarında idarecilik yaptım. Bazı imam hatip okullarına pozitif ayırım yapılmasına karşılık dezavantajlı okulunu toparlamak için özverili şekilde çalışan bazı idarecilerin ise gecesini gündüzüne katarak okullarını toparlamaya çalışanların emeklerinin ise pek görülmediği bir gerçektir. Hatta bu emekleri görmek yerine bu özverileri görmeyen bazı imam hatip baronlarının ayak oyunları sonucu bazı idarecileri mağdur ettiklerine de şahit olduk. Gördüm ki birileri emek harcarken birileri ise imam hatiplerin sırtından geçiniyor, güç ve makam sahibi oluyor. Merak edenler bu konulara dair 17 Eylül 2017 tarihli yazıma bakabilirler. http://www.kamubiz.com/imam-hatip-okullarinda-gorev-yapacak-kisiler-hangi-sartlara-sahip-olmali-makale,212.html
Konya’daki çalıştayın ortaya koyduğu gerçekleri görmek gerekir. Mevcut gidişatı görmek istemeyen Yeni Tatlısu İmam Hatip Camiasının bazı gerçekleri görmesi, suçu hep dışarıda görme yanlışlığından vazgeçmesi gerektiğini düşündüğüm için bu yazıyı kalem aldım. Dahası İmam Hatip Mezunlarının etkin olduğu bürokraside yaşanan bazı temel sorunların da çözülmesi için bu tür farklı çalışmaların dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde zamanla ciddi paralar harcanarak açılan birçok imam hatip okuluna giden öğrenci sayısı düşecektir. Şayet yaşanan sorunlara çözüm aranmaz ise Proje İmam Hatiplerde bile görev yapacak öğretmen ve idareci bulma sorunu devam edebilir. Bazı imam hatip okullarında görev yapan kişilerin bilinçli veya pasif şekilde imam hatip ikliminin yaşanmaması için gayret gösterdikleri görülmez ve tedbir alınmaz ise daha üzücü sonuçlara hazır olmak gerekir. Tedbir alınmaz ise bir süre sonra imam hatip okulları halktan kopuk seçkin velilere hitap eden özel zümrenin okulları olmaya başlayacaktır. İşte asıl tehlike o zaman yaşanacaktır. O zaman din halkın değil daha çok belli zümrelerin tekeline girecektir.
Tüm öğrencilerin düştükleri boşluklar ve yaşadığı sorunlar olduğu kabul edilerek kalıcı çözümler aranmalı. Bu emeklerin imam hatiplerin aleyhine bir algı operasyonu olduğunun ifade edilmesi doğru değildir. Bu başarısızlıklarda kimin ne kadar payı varsa bedelini de ödemesi gerekir. Çünkü imam hatip camiasının, gençlerimizin sorunları sadece salon toplantılarında güzel konuşmalar yapmakla, imam hatip okullarının işleyişini kendi istikbali için öne çıkaran bazı siyasilerle bazı yerel yöneticilerle, bir üst makama gelmek, iktidara şirin görünmek için çalışıyormuş gibi davranan bazı bürokratlarla, devletin kaynaklarından biraz daha pay almak için faaliyet yapan yarı resmi bazı sivil toplum kuruluşlarının mevcut yaklaşımları ile çözülemez. Hatta imam hatip okulları arasında yaşanan fakir zengin, nitelikli, niteliksiz, avantajlı, dezavantajlı okullar gibi ayırımlar, sorunlar da halkın dikkatinden kaçmayacaktır.
Şayet İmam hatip okuluna giden öğrenciler bir fırsatını buldu mu başka okullara gitmeye çalışıyor ise konuşmak için yapılan çalıştaylara, toplantılara harcanan imkânlar ve vakitler acilen öğrenciler için harcanmalı. Aksi halde tüm amirlerin katıldıkları İHOP (İmam Hatip Okulları Platformu) toplantılarından bir sonuç alınamaz. İmam hatip kökenli olan her idarecinin, her öğretmenin ve her mensubun her davranışıyla yaşayan bir model olması gerekir ki bu okullar gerçek kimliğine kavuşsun. Ancak bunun için çalışanlara fırsat tanınmamakta.
Belki bu çalıştayın işaret ettiği ve pek hoşumuza gitmeyen tespitlerden dolayı bazı kişilere bedel ödetilecek. Belki İmam Hatip Okullarında her şey yolunda gidiyor desek bazıları memnun olacak. Ancak gerçekçi olmak gerekir o zaman İslam’ın bize ‘adaleti ayakta tutan adil şahitler olun’ ilkesine ters düşmüş oluruz. Elbette üstün gayret gösterenleri takdir ediyoruz. Ancak birkaç öğrenciyi veya okulu ilgilendiren özel başarılarla, göstermelik alkışlarla bizlere ‘işler yolunda gidiyor’ diyenler değil gerçekler acı da olsa bizim hakikatleri söyleyen samimi dostlara ihtiyacımız var.
Bana sorarsanız imam hatip okullarında ve diğer okullarda her şey yolunda gidiyor dersek daha büyük kayıplarımız olur. Asıl kayıp meseleleri tartışmamaktır. Bu vesileyle İKDAM Eğitim Derneğinin Gençlik ve İnanç Çalıştayının çarpıtıldığına dair yaptıkları zorunlu açıklamaya da bakmanızı hatırlatmak isterim: (http://www.ikdam.org/haber_bak.asp?c=10881573CC3B87FBCE716BF915FAF3B883FB6A9CD00B093)
Mahmut Balcı
İmam Hatip'lerde her şey yolunda desek ne kaybımız olur?
3-4 Mart 2018 tarihlerinde Konya'da düzenlenen ve büyük tartışmalara neden olan “Gençlik ve İnanç” konulu çalıştay vesilesiyle imam hatip okullarının mevcut durumlarına dair görüşlerimi kaleme aldım. Dikkatinize sunuyorum
YORUM EKLE
NAMAZ VAKİTLERİ
İMSAK
06:05
GÜNEŞ
07:32
ÖĞLE
12:53
İKİNDİ
15:38
AKŞAM
18:04
YATSI
19:25
1
Sağlık çalışanlarının iş güvenliği sağlanmalı
2
Sağlıkta şiddet yasası çıksın
3
MEB kılavuzu eksik yayınlayınca
4
MEB, kripto fetöcülere dikkat etmeli
5
Üniversitelerimizin marka değerini koruyalım
6
Sözleşmeli öğretmenler için imza kampanyası
7
Bakan'dan 'ikramiye' açıklaması
8
MEB'ten öğretmen dışındaki personel için...
9
Bakan Yılmaz: Başka türlü öğretmeni tutamıyoruz...
10
Öğretmen Performans Değerlendirmesi ertelendi
ANKETTüm Anketler