Son iki yıldır yüksek enflasyon nedeniyle verilen ara zam için bugün Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci kez görüştü.
Milyonlarca vatandaşı ilgilendiren zam kararında henüz bir rakam çıkmazken Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bakanı Vedat Bilgin, seçimden önce söylediği "Cumhuriyet tarihinde dolar bazında 455 doların üzerinde en yüksek seviyeye çıkaran bir düzenlemeyi ocak ayında yaptık. Temmuzda da aynısını yapacağız. Aşağı yukarı 500 dolar bazında bir oran olacak" sözlerinden hareketle 500 dolar beklentisi ortaya çıkmıştı.
Fakat ikinci toplantının ardından açıklama yapan Türk-İş temsilcisi Ramazan Ağar, "500 dolar üzerinden konuşmuyoruz. TL olarak konuşuyoruz. İki taraftan da hiç rakam gelmedi bugün masaya, bizden de. Bu hafta üçüncü kez bir araya geleceğiz" dedi. Ağar'ın açıklamaları '500' dolar beklentisini de ortadan kaldırdı.
BBC Türkçe Türkiye’deki asgari ücretin döviz bazında değişimini ve diğer ülkelere kıyasla durumunu, Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) güncel verilerinden derledi.
2015'TE TABLO TERSİNE DÖNDÜ
Türkiye’deki asgari ücret 2015 yılına kadar pek çok Doğu Avrupa ülkesinin üzerindeydi. Fakat o tarihten sonra tablo tersine döndü.
Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde endüstri ilişkileri, emek tarihi ve çalışma hukuku üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Aziz Çelik, Avrupa Birliği’ne (AB) giren gelir düzeyi düşük ülkelerin ortak pazar ve emeğin serbest dolaşımının bir parçası haline gelmesiyle, bu ülkelerde asgari ücretin artmaya başladığını söyledi.
EN DÜŞÜK ASGARİ ÜCRET TÜRKİYE'DE
Öte yandan Türkiye’deki asgari ücret yalnızca AB üyesi ülkelerin gerisinde kalmadı, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkeler de Türkiye’yi geride bıraktı.
Öyle ki Eurostat verilerinde yer alan 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye 13 Haziran itibarıyla, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu.
LİRANIN DEĞER KAYBI VE SENDİKALAŞMA
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü'nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, bunda Türk Lirası’nın büyük değer kaybının da etkili olduğunu söyledi.
Prof. Karatepe, “İhracatı artırmak isteyen iktidar, ürün fiyatlarında kontrol edebildiği tek kısım olan işçilik ücretlerini baskılayarak avantaj elde etmeye çalıştı ama ithalat ihracattan daha fazla arttı” diyerek şunları ifade etti:
Vatandaşı yoksullaştırarak dış ticarette rekabetçi olunamayacağını da net bir şekilde gördük. Ücretleri baskılayan politikaların beklenen sonucu vermeyeceğini, sadece yoksulluğa yol açacağını görüyorum.
Prof. Aziz Çelik, Türkiye’deki sendikalaşma oranlarının diğer Avrupa ülkelerinden daha düşük olmasının da asgari ücretin düşük kalmasında önemli bir etken olduğunu ekleyerek şunları söyledi:
Avrupa’ya kıyasla Türkiye’de bir de Toplu İş Sözleşmesi (TİS) problemi var. Türkiye’de TİS’ler sadece sendikalı işçileri kapsarken örneğin Fransa’da o işyerindeki herkes TİS’ten faydalanıyor. Böylece Fransa’da sendikalaşma oranı yüzde 10’un altında olsa da TİS kapsamında çalışanların oranı yüzde 90’ın üstünde oluyor.
TEMMUZ'DA ASGARİ ÜCRET NE KADAR OLMALI?
Prof. Çelik asgari ücretin en az, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının yarısı kadar olması gerektiğini, böylece iki ebeveynin çalıştığı iki çocuklu bir ailenin yoksulluk sınırı üstünde kalabileceğini söylüyor.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (Türk-İş) göre Mayıs ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 33 bin 750 TL oldu. Bunun yarısı 16 bin 875 TL yapıyor.
Asgari ücretin bu seviyeye gelmesi için iki katına çıkarılması gerekiyor.
Yüzde 100’lük artış oranı, Ocak-Mayıs arası resmi enflasyon verisi olan yüzde 15’in çok üzerinde.
Çelik, Türkiye’de asgari ücrete resmi enflasyon oranında zam yapılmasının iki sakıncası olduğunu söylüyor.
Bunlardan birincisi, yoksulların harcama sepetlerinin ortalama harcama sepetinden fazla olması.
Dar gelirlilerin harcamalarında gıda, kira ve faturaların oranı, toplumun geri kalanına kıyasla daha fazla.
Bu yüzden gıda enflasyonu ve kira artışının resmi enflasyonun üzerinde olduğu dönemlerde asgari ücret artışını enflasyon oranında tutmak, yoksulların geçimini daha da zorlaştırıyor.
İkinci sakınca ise resmi enflasyonun güvenilirliğiyle ilişkili.
Aziz Çelik, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı tüketici enflasyonunun güvenilirliğinin bir süredir tartışmalı olduğunu, hissedilen enflasyonun bu orandan daha fazla olduğunu söylüyor.
Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) adlı bağımsız oluşum Eylül ayında yıllık tüketici enflasyonunu yüzde 109 olarak hesapladı. TÜİK'e göre ise bu oran yüzde 39.
Prof. Dr. Çelik, “Asgari ücretin nominal olarak ne kadar arttığının bir kıymeti yok, asgari ücretin alım gücünün ne kadar arttığı önemli” diyor ve son dönemdeki asgari ücret artışlarının alım gücünü artırmadığını söylüyor:
“Reel bir asgari ücret artışı olduğunu söylemek oldukça zor.”
Çelik, önümüzdeki yıl seçimlerin olması nedeniyle hükümetin asgari ücrette önceki yılkilerden daha büyük bir artış yapma ihtimalinin de bulunduğunu fakat bu konuda yorum yapmak için erken olduğunu aktarıyor.