Boğaziçi Üniversitesi'nde eylemler 500'ü aşkın gündür sürüyor. Üniversite yönetimi eylemler nedeniyle soruşturmalar açarken, öğrencilerin eylemine geçen hafta müdahale edilmiş, öğrenciler gözaltına alınmıştı. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eylemlerin geldiği yeri, üniversitenin son halini akademisyen Can Candan, öğrenciler Damla Durlu ve Simge İngün SÖZCÜ'ye anlattı.
Prof. Dr. Naci İnci'nin Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanmasının üzerinden neredeyse 300 gün geçti. Akademisyenler 30 Temmuz'da destek oylaması yapmış ve katılanların yüzde 95'i İnci'nin rektör adaylığına karşı çıkmıştı.
Akademisyenler, 73. haftada da her gün nöbet tutmaya ve rektörlüğe sırtlarını dönmeye devam ediyorlar. En son öğrencilerin eylemine yine polis müdahale etmiş, en az 50 öğrenci gözaltına alınmıştı.
Dört akademisyenin derslerine son verildi, üç dekan hakkında soruşturma başlatıldı. Matematik bölümünde tam zamanlı öğretim görevlisi olan Mohan Ravichandran görevden alındı. Akademisyen Can Candan hakkında da bir yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulmasına karar verildi.
“ÖĞRENCİLERE ŞİDDET UYGULATAN BİR YÖNETİMDEN BAHSEDİYORUZ”
Candan, 500 günü aşkın süredir devam eden eylemlerde gelinen noktayı, üniversitenin içinde bulunduğu hali SÖZCÜ'ye anlattı:
“Bir kamu üniversitesinin kalitesini, anayasa tarafından da tanımlanmış özerkliğini, akademik özgürlükleri ve katılımcı, demokratik işleyişleri korumak için verilen bu müthiş mücadele, yapılan araştırmalara göre kamuoyundan da ciddi oranda destek görmekte ve ülkemizde birçok insana bir ümit ışığı olmakta. Bunun önemli bir başarı ve toplumsal kazanç olduğunu düşünüyorum.”
Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin üniversiteyi yönetmek için bulabildiği yöntemlerin, soruşturma, yasak ve şiddet olduğunu söyleyen Candan, “Geçen hafta yaşananlar da bunun çok açık göstergesi. Düşünsenize kampüse çevik kuvvet polisi çağırıp, özel güvenlik ile birlikte korumakla yükümlü olduğu öğrencilere şiddet uygulatan bir yönetimden bahsediyoruz. Tek kelime ile korkunç! Şiddetin odağına da lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks artı öğrencilerin konması da ek olarak ayrımcılık ve nefret suçuna işaret ediyor” dedi.
“ZORLA GÜZELLİK OLMADIĞI GİBİ ZORLA ÜNİVERSİTE DE YÖNETİLEMEZ”
Candan, Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasından itibaren üniversitenin yönetilemediğini söylerken akademisyenlerin destek oylamasına atıf yaparak “Zorla güzellik olmadığı gibi, zorla üniversite de yönetilemez” diye konuştu.
Kendisi hakkında ve diğer akademisyenler, öğrenciler hakkında açılan soruşturmalara ve verilen cezalara da değinen Candan, şunları söyledi:
“Seçilmiş üç dekanımıza soruşturma açıldı ve bu soruşturmalar görevden alınmaları için kullanıldı. Beni de 16 Temmuz’da görevden alırken bana karşı bir soruşturma açtıklarını iddia etmişlerdi. İşe iade davamda mahkeme hani nerede bu soruşturmanın belgeleri diye sorunca, beş ay sonra soruşturma yürütmeye başladılar. Konu da 1 Haziran 2021’de TİP genel başkanı Erkan Baş’ın Naci İnci’ye dair söylediği ve bir internet haber mecrasında çıkan cümleleri, kaynağı belli bir şekilde tırnak işaretleri ile alıntılayarak, yorumsuz bir şekilde Twitter’da paylaşmam.
Mayıs başında da, yani 9 ay sonra, soruşturmayı tamamladık ve sana oy çokluğu ile ‘Bir Yıl Süre ile Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezası' verilmesine karar verdik dediler. Bu hukuksuz işleme itiraz ettik ve bu kararın iptali için hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz. Cezalandırılan bir başka akademisyen de gerekçe gösterilmeden işine son verilen Matematik Bölümü hocamız Mohan Ravichandran. Ayrıca yarı zamanlı ders veren dört hocamızın da ders vermeleri engellendi. Soruşturmalar üzerinden baskılar maalesef artarak devam ediyor. Bunlar da tabii ki yetkinin kötüye kullanılmasına işaret ediyor.”
Öğrenciler de akademisyenler gibi 500 günü aşkın bir süredir eylemleri devam ediyor. Tarih bölümü öğrencisi Damla Durlu ve Matematik Öğretmenliği bölümü öğrencisi Simge İngün de Prof. Dr. Melih Bulu ve mevcut rektör Prof. Dr. Naci İnci'nin atanmasına karşı eylemlere katılan öğrencilerden.
“SORUŞTURMALAR AÇILDI, BURSLAR KESİLDİ, EĞİTİM HAKKI ENGELLENDİ…”
Damla Durlu, geçen süreyi şöyle anlattı: “500'ü aşkın gündür kayyumların gitmesi ve özgür, özerk akademinin sağlanması taleplerimiz değişmedi. Bu süreçte anayasal hakkımızı kullandığımız için soruşturmalar açıldı, burslarımız kesildi, arkadaşlarımız tutuklandı, eğitim hakkımız engellendi. Geldiğimiz noktaya bakacak olursak Boğaziçi direnişi, farklı görüşlere sahip insanların kendine yer bulabildiği bir ortam yaratabildi. Farklı eylem biçimleriyle de insanlar direndi. Sergiler açıldı, kısa filmler çekildi, açık dersler düzenlendi. Şu an her ne kadar eskisi kadar güçlü eylemlilikler gösteremesek de uzun vadede özgür, özerk, demokratik üniversiteyi gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.”
Simge İngün de “Çıkardığımız her ses bastırılmaya çalışılıyor, etkinliklerimiz sansürleniyor, özgürlüklerimiz kısıtlanıyor. Yer yer umutsuzluğa kapıldığımız veya yorulduğumuz zamanlar oluyor ancak geçen Cuma da görüldüğü gibi 500 günden fazla bir süredir direnişe devam ediyoruz. Hala buradayız” dedi.
“ŞİDDET UYGULAYAN GÜVENLİKLER TERFİ ALIRKEN, BİZLER CEZALARA MARUZ KALIYORUZ”
Durlu ve İngün, geçen hafta yaşanan polis müdahalesi ve gözaltılar dair de şunları söyledi:
Durlu: Son aylarda ‘kayyumluk' okuldaki yaşam tarzımıza müdahale etmeye çalışıyor, cuma günü okul girişine konulan x-ray bunun bir örneği. Cuma günü onur yürüyüşüne yapılan saldırı ile kampüs girişinde özel güvenliklerle polisin uyguladığı şiddet kayyum Naci İnci'nin emriyle gerçekleşmiştir. Kendisi daha önce de okula çevik polis soktu. Yaşadıklarımızı Boğaziçi özelinde düşünmek hatalı olur. AKP hükümeti; lgbti+ bireylere, kadınlara, gençlere, kendinden olmayan herkese baskı ve şiddet uygulamaktan çekinmiyor. Naci İnci de AKP'nin atadığı biri zaten.
İngün: Direnişin başından beri polis şiddetine maruz kalıyoruz zaten, ki bu beni pek şaşırtmıyor. Özel güvenlik şiddeti de zamanla artmaya başladı. Çünkü bize şiddet uygulayan güvenlikler hala yerlerinde dururken, terfi alırken bizler cezalara maruz kalıyoruz. Şiddet çok tartışılan ancak maalesef de kolay hafızalardan silinen bir kavram olabiliyor. Bizler bize uygulanan şiddeti unutmadık, unutmayacağız da. Üniversite bileşenlerinin ve kamuoyunun da unutmaması gerekiyor. Elbette ki bize uygulanan şiddetin hesabını soracağız. Belirli suç duyurularında da bulunuyoruz zaten.
BÜTÇE, X-RAY CİHAZLARINA, KAMERALARA HARCANIYOR
İngün, şu anda okulun içinde bulunduğu hale dair ise sistematik bir kontrolcülük olduğunu söyledi ve “Öğrenciler tarafından bakacak olursa bütçe x-ray cihazlarına, kameralara harcanıyor. Oysaki kısmi zamanlı çalışan öğrencilerin maaşları ya yatmıyor ya eksik yatıyor, yurtlarda tuvalet kağıdı bile yok. Kulüplerin etkinlikleri sansürleniyor, güvenlikler öğrencilerin izinsiz görüntülerini alıyor, yurtlarda turnikeler var” diye konuştu.
Durlu, ailesinin Boğaziçi Üniversitesi'ndeki direnişi desteklediğini belirtirken İngün de sözlerini şöyle noktaladı: Ailem de haklı bir mücadele verdiğimi biliyor ve beni destekliyorlar. Boğaziçi gündemini takip ediyorlar veya bana da soruyorlar okulda neler olduğunu. Yine de bana uygulanan şiddet veya gözaltı, onları korkutuyor. Bazen arayıp ‘arkalarda durmamı' söylüyorlar. Onlara arka diye bir şey olmadığını, hep omuz omuza olduğumuzu hatırlatıyorum.
SÖZCÜ GAZETESİ