Okulları idare etmek zor iş. Bugün ki anlayışta okullarımız devletin okulları mı yoksa okul idarecilerinin şirketleri mi belli değil. Bu durum ise özellikle ilköğretim okullarımızda, büyük sıkıntıların kaynağını oluşturmaktadır. Çünkü ilköğretim kurumlarımıza devlet tarafından herhangi bir ödenek ayrılmamaktadır. Ödenek ayrılmamasının yanı sıra personel yetersizliği ve diğer ihtiyaçlar sıkıntıların kat kat artmasına neden olmaktadır.
2010 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçe dağılımını incelediğimizde İlköğretim Okulları için herhangi bir bütçe ayrılmadığını görmek üzüntü vericidir. Yapılan harcamaları ise sadece personel giderleri, öğrenci bursları ve ücretsiz kitaplar oluşturmaktadır. İlköğretim okullarımızın temel ihtiyaçlarına içeren herhangi bir ödenek bulunmamaktadır. Bu noktada ilginç bir durum ise MEB bütçesinin 2009 yılında 27,8 milyar TL, 2010 yılında 26,6 milyar TL olması ve MEB’ e ayrılan bütçenin azaltılmasıdır. Her defasında yeni proje ve yatırımlardan bahsedilirken MEB’in bütçesinin azaltılmasını ise olumlu karşılamak mümkün olmamaktadır.
Okullarımızın birçok giderleri bulunmaktadır. Yeterli personeli bulunmayan bir okulda okul idaresi temizlik işleri için personel çalıştırmakta, çalıştırılan bu personelin maaşı, SGK ve stopaj giderleri okullarca ödenmektedir. Ayrıca okulların kendi ihtiyaçları olan kağıt, yazıcı, toner, fotokopi vb. giderleri de okullar tarafından karşılanmaktadır. Hiçbir geliri bulunmayan bir okulun bu giderleri nasıl karşıladığını Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri düşünmeli ve gerekli önemleri almalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerince yapılan birçok açıklama, özellikle ilköğretim okullarındaki idarecilerimizi zor durumda bırakmakta ve öğrenci velileri ile karşı karşıya getirmektedir. Her kayıt döneminde MEB yetkililerinin dile dolanan bir söz bu kayıt döneminde de kendini gösterdi. Bu sene yapılan açıklamada ise “Velilerimiz Bakanlığımızın http://www.meb.gov.tr internet adresinde yer alan Veli Bilgilendirme Sisteminden çocuklarının T.C. kimlik numaralarını yazarak, yerleştirildiği okulu ve okulun adresini öğrenebileceklerdir. Bu yerleştirme aynı zamanda kesin kayıt anlamına gelecektir. Velilerimizin ek herhangi bir evrak temin etmeden, kayıt, katkı ve zorunlu bağış yapmadan okullarımız açıldığında çocuğunu okula götürmesi yeterli olacaktır." denilmektedir.
Anayasamızın 42. Maddesinde eğitim hakkı “İlköğretim kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.” şeklinde belirtilmiştir. Anayasamızda da açıkça belirtildiği gibi devlet okullarımızda ilköğretim zorunludur ve parasızdır, hiçbir vatandaşımız ilköğretimden mahrum bırakılamaz ve bu eğitim hakkı için kendisinden herhangi bir ücret istenmez. Buna kimsenin itirazı yok ve bu durum herkes için bağlayıcı hükümdür.
Bizim itirazımız her kayıt döneminde yayınladıkları genelgelerle okul idaresi ve veliyi karşı karşıya getirip, velilerden herhangi bir evrak istenmeyeceğini, zorunlu bağış yapılmayacağını dile getirenlerin okulların ihtiyaçlarını bile bile yaptıkları bu göz boyayıcı ve kendilerini şirin gösteren açıklamalaradır.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin bu tip açıklamaları yapmak yerine öncelikli olarak İlköğretim okullarımızın sorunlarını tespit etmeli ve bu sorunlara çözüm yollarını bulma konusunda gerekli çalışmaları yapmaları beklenmektedir. Devlet tarafından herhangi bir ödeneğin bulunmadığı bir ilköğretim okulunda, yeterli personel yoksa bu ihtiyaç bir şekilde giderilmelidir. İlköğretim okullarındaki işler aksadığı zaman hesap sormasını bilenler, öncelikli olarak kendilerini sorguya çekmek zorundadır. “Müdür değil misin, nasıl yaparsan yap, bu sıkıntıları gider, boşa mı müdür oldun” demek yerine Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerden beklenen, öncelikli olarak ilköğretim okullarına yeterli ödenek ayrılması için çalışmalara başlamaktır.
İlköğretim okullarımızın öncelikli olarak sıkıntısı temizlik noktasındadır. Bu sorun için personel yetersizliği ise en önemli sorunu teşkil etmektedir. Çünkü ilköğretim okullarımız bu sorunun çözümü için çalıştırdıkları personeli Okul Aile Birlikleri aracılığı ile tutmaktadırlar. Çalıştırılan bu personellerin maaşlarını ödemekte, , SGK ve stopaj giderlerini karşılamaktadırlar. İlköğretim okullarında ödenek yok, “bağışta alma” demesi kolay, peki bu çark nasıl dönecek soran, düşünen yok. Bu sorunu dert eden sadece okul idareleri, ya diğerleri umurunda bile değil, umurlarındaki tek şey hesap sormak o da bu işin kolay olan tarafı olsa gerek.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerimizin öncelikli olarak günü kurtaran açıklamaları bir kenara bırakmalıdır. Okul idaresi ve velileri karşı karşıya getirmek yerine ellerini başlarına koymalı ve ilköğretim okullarının maddi sıkıntılarının karşılanması için gerekli çalışmalara başlamalıdır. Yapılacak bu çalışmalarda eğitimin tüm paydaşlarının görüşlerinin alınması da önemlidir. Aksi takdir de ilköğretim okullarımız eğitim – öğretim kurumu özelliğini kaybedip ticarethane özelliği kazanacaktır. Şuan birçok ilköğretim okulunda yapılan kermesler, geziler, sinema gösterimleri eğitim – öğretim adına yapılan çalışmalar değil, Milli Eğitim Bakanlığının okullara sağlayamadığı imkânların sağlanması için yapılan ticarethane mantığındaki faaliyetlerdir ve amaçlarından tamamen uzaktır.
Bizler ilköğretim okullarında çalışan idareciler olarak “aba altından sopa gösteren” açıklamaları dinlemek yerine, sorunlarımızın çözümü noktasında kurumlarımıza Milli Eğitim Bakanlığından, temel ihtiyaçlarımızın karşılanması noktasında yeterli bütçelerin ayrılmasını istiyoruz. Çünkü bizim kurumlarımızın hiçbir geliri yoktur. Bu ihtiyaçların karşılanması için birçok arkadaşımız haksız yere kariyerlerinden olmakta, mahkemelerde ter dökmekte ve birçoğu icralık olmaktadır. Tüm yaşanan bu olumsuzluklar devletin zafiyetinden kaynaklanmakta ve devletin eksiğini kapatmak için yaşanmaktadır.
İlköğretim kurumlarımız temel eğitim verildiği kurumlardır. Bu kurumlarda çalışan okul idarecilerimiz ve öğretmelerimiz okullarının maddi sıkıntıların çözümü için değil, eğitim – öğretimin kalitesinin arttırılması için çalışmalar yapmalıdır. Bu arkadaşlarımız şirket idarecisi ve personeli değil, eğitimci olduğu unutulmamalıdır.
Yeterli personel ihtiyaçlarını karşılamayanların, gerekli ödenekleri ayırmayanların eğitim – öğretimin kalitesi noktasında ne söyleyecek sözü ne de soracak hesabı bulunmamaktadır.
Melih DURMAZ
Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube
Şube Sekreteri