2021-2022 öğretim yılı ilk yarıyılı sona erdi. İlk ve ortaöğretimdeki yaklaşık 18 milyon öğrenci ve bir milyon öğretmen iki haftalık tatile girdi. Eğitim sendikalarının yaptıkları yarıyıl değerlendirmelerine göre, öğretim yılının ilk döneminde de eğitimde dinselleştirme faaliyetleri sürdü, çocuklar ve gençler örgün eğitimden kopmaya devam etti, nitelik sorunu daha da büyüdü.
Eğitim İş Sendikası’nca yapılan yarıyıl değerlendirmesinde, “2021-2022 öğretim yılı, eğitimi geleceğe taşımak bir yana dursun, yıllarca geriye götüren uygulamalara sahne olmuştur” denildi.
Okulların virüsün “kuluçka alanı” haline getirildiği belirtilen değerlendirme şöyle:
“Sınıflar seyreltilmemiş, derslik başına düşen öğrenci sayısı pandemiye uygun hale getirilmemiştir. Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri dersliklerde 4 metrekareye 1 öğrenci düşmesi gerektiği yönündeyken, birçok okulda sınıf mevcutları 40-50 öğrenciye çıkmıştır.Yine virüsün bulaş riskini azaltmak için derslerin ülke genelinde 30 dakikaya düşürülmesi gerekmekteyken 40 dakikalık ders süresinde ısrar edilmiş, okul öncesi için 50 dakika düzenlemesi devam etmiştir.
EĞİTİMDE DİNSELLEŞTİRME
Eğitimi dinselleştirme faaliyetlerini afet/salgın demeden sürdüren, bunun için her krizi fırsata çeviren AKP ve Milli Eğitim Bakanlığı, tarikat ve cemaatleri milli eğitim sistemimize dahil etmeye devam etmiştir. ENSAR, TÜGVA ve İlim Yayma Vakfı gibi vakıflarla yakın ilişki içinde olduğu bilinen Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz’ın Milli Eğitim Bakan Yardımcısı yapılması, Milli Eğitim politikalarının cemaat ve tarikatlara teslim edildiğinin göstergesi olmuştur.
Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine gönderdiği talimat ile öğrencilerin dini içerikli dersleri seçmeleri konusunda okul müdürlerini yönlendirdiği ortaya çıkmıştır. Müzik, sanat, bilim, yabancı dil, spor gibi birçok dalda tercih yapma hakkı olan öğrenciler ‘öğretmen yok’ gibi gerekçelerle din eğitimine yönlendirilmekte, din derslerini seçen öğrenciler arasında ödüllü bilgi yarışmaları düzenlenmektedir.”
Değerlendirmede, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 15-19 yaş grubundaki 6 milyon gencin, 1 milyon 249 bininin ne eğitimde ne istihdamda yer aldığına dikkat çekilerek, “Bugün açık öğretim lisesinde 1 milyon 452 bin 331 öğrenci bulunmaktadır. Açık öğretim ortaokulunda kayıtlı 128 bin 433 öğrenci sayısını da dikkate aldığımızda, toplam 1 milyon 580 bin 764 öğrenci örgün eğitimden kopmuştur. Bu durum, eğitime erişimdeki ciddi problemleri göz önüne sermektedir” denildi.
YASAL ÇOCUK İŞÇİLİK
Eğitim İş’in değerlendirmesinde, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’nün ilgili kurumlara gönderdiği karara göre 2021-2022 döneminden itibaren ülke genelinde çok sayıda mesleki ve teknik Anadolu lisesi (MTAL) bünyesinde mesleki eğitim merkezi (MESEM) açılacağı da hatırlatılarak şöyle devam edildi:
“Meslek lisesi öğrenci ve veli profiline baktığımızda, ‘meslek lisesi diploması’ yanında, asgari ücretin üçte biri oranında ücret alacağının söylenmesinin cazip gelmemesi düşünülemez. Bu durumda mesleki teknik anadolu liselerinin (MTAL) mesleki eğitim merkezlerine dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca MESEM’in yaygınlaştırma tanıtımında; ‘Erken yaşta sigortanız yapılıyor’, ‘Fabrikaya okul kuruyoruz’, ‘Genç işsizliği önlüyoruz’ gibi popülist yaklaşımlar gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçek; devlet eliyle çocuk işçiliğinin yasal hale getirilmesi, çocukların ellerinden geleceklerinin, hayallerinin alınarak köle toplum inşa etme düşüncesidir. 15 yaşındaki öğrenci, patronun insafına terk edilmiş olacaktır. ”
TEHDİT ALTINDALAR
Eğitim Sen tarafından yapılan değerlendirmede ise çıraklık ve stajyerlik uygulamaları gibi çok sayıda düzenlemenin, çocukların eğitimden uzaklaşmasına ve işçi olarak çalışma yaşamına sürüklenmesine neden olduğu belirtildi.
Çalışan çocukların bir bölümünün tarım sektöründe ucuz iş gücü, bir bölümünün de ücretsiz aile işçisi olduğuna dikkat çekilerek, “Kız çocukları da benzer nedenlerle eğitim öğretimden uzaklaşarak iş gücüne kayıt dışı olarak katılmaktadır. Artan yoksulluk ve işsizlik nedeniyle aileleriyle birlikte göç etmek zorunda kalan çocuklar göç ettikleri şehirlerde çocuk işçi olarak çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Eğitim ve yaşam hakkı başta olmak üzere, Türkiye’de çocukların en temel haklarının tehdit altında olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir” denildi.
OKULLAŞMA POLİTİKASI
Milli Eğitim Bakanlığı’nın mesleki eğitim ve imam hatip lisesi temelli olarak düzenlenen okullaşma politikasının, öğrencilerin çoğunluğunun bu okullara gideceği veya gitmesi gerektiği ön kabulü üzerinden şekillendirildiği vurgulanan değerlendirmede şu görüşlere yer verildi:
“Böylece, bir taraftan sermayenin ihtiyaç duyduğu öğrencileri ara elemanlar ve ucuz iş gücü olarak gören politikalar yaşama geçirilirken, diğer taraftan imam hatipleştirme politikaları üzerinden eğitimin dinselleştirilmesi ve siyasi iktidarın politik kitle tabanının genişletilmesi yönünde adımlar atılması hedeflenmiştir.
MEB’in imam hatip ve meslek liseleri merkezli olarak şekillendirdiği ortaöğretim okullaşma politikası, yıllardır öğrencilerin çoğunluğunu bu okullara yönlendirmeyi hedeflemiş ancak sonuç tam tersi olmuştur. Liseye Geçiş Sınavı sonucunda birçok ilde Anadolu liseleri, sosyal bilimler ve fen liselerine kapasitelerinin çok üzerinde talep varken, başta imam hatip liseleri olmak üzere, bazı liselerin kontenjanları bu yıl da büyük ölçüde boş kalmıştır. ”
CUMHURİYET GAZETESİ