Bu tür işlerin peşinde koştururken aslında bütün Türkiye´nin bu konuda coşkusunu temin etmek için koşturduklarını dile getiren Selçuk, "Beyoğlu Belediyemizin 2004 senesinden beri yapmaya çalıştığı projelerin bütün Türkiye´de yaygınlaşmasını bekliyoruz.
Çünkü bizim çocuklarımıza karşı bir sorumluluğumuz var. Aslında doğmamış çocuklarımıza sorumluluğumuz var. Biz eğer bugünden 10 sene, 20 sene sonrasını dikkate almazsak inanın çocuklarımızı daha kötü bir gelecek bekler.
Selçuk, Hezarfen isminin bir marka olduğunu iade ederek, Hezarfen´in bir bina ismi olmadığını, bu binalarda bin yılın nefesinin konuşulduğunu anlattı.
Bu çocuklara milli bir kimlik oluşturulduğunun altını çizen Selçuk, "Bu sadece basitçe, anlamı güzel olsun diye konulmuş bir isim değil. O yüzden biz insanımızı yetiştirirken, hem maddi olarak becerilerinin artmasına yardımcı olmak hem de onların mana açısından, anlam açısından da çok daha donanımlı olmasına dikkat etmek durumundayız.
Aksi takdirde çocuklarımız tek kanatlı büyür. Biz istiyoruz ki çift kanatlı çocuklarımız olsun, hem maddi hem manevi alanlarda gelişmiş olsunlar. Bu bizim sorumluluğumuz ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak 2023 vizyonu çerçevesinde inşallah bütün Türkiye´de, bütün okullarımızda, bütün öğretmen odalarımızda bu heyecanı yükselterek hep beraber Türkiye´nin geleceğini omuzlamak istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bunun çok rahatlıkla yapılabileceği kanaatindeyiz.
Selçuk, Türkiye´nin artık imkânların çok olduğu bir ülke olduğunu vurgulayarak, 2004 senesinde Talim Terbiye Kurulu Başkanı olduğunu, o zaman Türkiye´nin öğretmen, derslik sayısı ve dijital altyapısı gibi bazı hususlarda sıkıntılar yaşandığını anlattı.
Kısıtlı imkânlara rağmen hayallerinin olduğunu belirten Selçuk, "O keşkeler olmuş işte. Hezarfen olmuş, 15 tanesi olur. İnşallah bin tane olur. Biz de bu kuzularımızın gözlerine iç rahatlığıyla, sükûnetle, sakinlikle bakarız, ´Allah´a şükür vazifemizi yaptık´ deriz, çocuklarımızın gözlerindeki ışıltıya, pırıltıya bakarak.
Selçuk, anne-babalara hitaben şunları söyledi: Benim anne-babalardan ricam şudur, bu çocuklarla siz aynı tarihlerde yaşıyorsunuz fakat aynı zamanda yaşamıyorsunuz.
Bırakınız onlar kendi zamanlarını yaşasınlar ve kendi geçmişinizde yaşadıklarınızdan etkilenerek, onların hayatını biçimlendirmeye, formatlamaya çalışmayın. Onları başka bir gelecek bekliyor.
Bırakınız kendi zamanlarına göre yetişsinler ve rahat olunuz, sizin gibi anne-babalarımız var oldukça, benim rahmetli babaannem ´Ot kökü üzerine biter.´ derdi.
Bu çocuklar sizin kökünüzün üzerinden, bu toprakların kokusu üzerinden büyüyecekler, hiç endişe etmeyin. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler, bu şuuru, bu bilinci kaybetmezler. O yüzden çocuklarımızın geleceği için daha güzel şeylere hep beraber imza atacağız.
Bu çocuklarımızın yetişmesine müsaade ediniz, onları fazla hırpalamayın, aşırı ilgi göstermeyin, aşırı korumayın, bırakın mücadele etsinler, bırakın zorluklarla karşılaşsınlar, bırakın biraz uğraşsınlar, didinsinler, yoksa bağışıklık sistemleri çöker, psikolojik olarak da çökerler.
Onun için çocukları bu kadar korumaktan vazgeçelim, onların biraz mücadele etmesine, azimli olmasına, sabırlı olmasına, biraz bazı şeylerin yokluğunu görmesine fırsat verin çocukların, aksi takdirde ileride siz huzursuz olursunuz.