BİR EĞİTİM YÖNETİCİSİNİN İSYANI !

Herkes isyanda. öğrtemen, öğrneci, veli en son eğitim yöneticileride isyan etti, işte bu isyan...

BİR EĞİTİM YÖNETİCİSİNİN İSYANI !


Bir kurum yöneticisi düşünün ki kurumunun tüm ihtiyaçları için neredeyse ölümüne bir mücadele içine girsin. Milli Eğitim dışında sanırım hiçbir teşkilatta görülmeyen bir durumdur bu. Bir eğitim yöneticisi olarak kurumumuzu en üste taşımak; en iyi eğitim öğretim ortamını sunmak görevimizdir. Ancak bunun için salt öz kaynak kullanmak, kişisel ilişkileri aracı kılmak zorunda olmamız sadece bir eğitim yöneticilerine özgü bir durum maalesef. Bu yıl malum eğitim teşkilatı olarak epeyce sorgulandık.
Çalışma koşullarımız, saatlerimiz, tatillerimiz vb. kamuoyunda rencide edici bir biçimde ele alındı. İşimizi düzgün yapmadığımız genel kanaat haline getirilmeye çalışıldı. Tüm bunlar olurken bizler üzülsek de, kırılsak da bize emanet olan öğrencilerimizi elimizden geldiği kadar yetiştirmek gayretini gösterdik. Peki, bizi eleştiren, tabiri caizse hakir gören yöneticilerimiz ne yaptı? Bizi kaderimizle baş başa bıraktı. Türkiye’de türü itibariyle sayısı sınırlı olan bir lise türünde yöneticiyim.
Bu yıl okulumuza gelen kaynak oldukça sınırlı ve artık çaresiz bir noktadayız. Bu yıl talep ettiğimiz donatım malzemelerinden hiçbiri karşılanmadı. Yakıt, kırtasiye, temizlik malzemesi gibi tüketim kalemleri için 40.000 TL civarında ödenek talep ettik. Yılın altı ayı bitti 4000 küsur lira ödenek aktarıldı. 4 aydır telefon parası gönderilmiyor. Kimi faturayı kendi imkânımızla ödedik, kimisini ödeyemedik. Onarımla ilgili taleplerimizin bir kısmı karşılandı. Şimdi 4+4+4 tasarısıyla okul binamızı değiştirmek zorunda kalacağız. Biraz daha büyük bir binaya taşınıyoruz ancak taşınacağımız bina tam manasıyla dökülüyor, burası için onarım talebimiz bütçe olmadığı için karşılanmıyor.
Bu haliyle “Bir an evvel taşınmamız ve durumdan müdürlüğümüzü bilgilendirmemiz” emrediliyor. Bu istenirken nasıl taşınacağımız, kadrolu sadece 1 hizmetlimizin olduğu, parasal olanağımızın olup olmadığı bilerek ve istenerek gözlerden ırak tutuluyor. Ve müdürlüğümüz bir an önce taşının derken Bakanlığımız zaten iki yöneticisi olan okulumuzun bir idarecisini Türkiye’nin bir ucuna, diğerini ayrı ucuna aynı hafta seminere çağırıyor. Elbette akla bu nasıl bir planlamadır diye sorular geliyor ama soramıyoruz. Tüm bu imkânsızlıklar içinde görevimizi yapmaya çalışıyoruz; ama elimiz ayığımız bağlanıyor.
Bağış alamıyoruz, ödenek gönderilmiyor, çaresizlik girdabında, içimizden yükselen çığlıkları bastırmaya çalışıyoruz. Üstüne üstlük hor görülüyoruz. Soruyorum sizlere teşkilatımızın yöneticileri kusursuz olanaklar sunuyorlar da mı bizden mucize bekliyorlar???
BİR EĞİTİM YÖNETİCİSİ
Güncelleme Tarihi: 02 Temmuz 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER