' BAKANLIKTA BİRBİRİNİN KUYUSUN KAZAN BÜROKRATLAR VAR'

Eyuder Başkanı Adem ÇİLEK Bakanlık bürokratlarını ve Bakanlığın uygulamalarını eleştirdi. İşte çok ses getirecek o açıklamalar.

' BAKANLIKTA BİRBİRİNİN KUYUSUN KAZAN BÜROKRATLAR VAR'

 


 
Eğitim Yöneticileri ve Uzmanları Derneği  Başkanı Adem ÇİLEK’in konuşmasının satırbaşları
İleride sendikalaşma niyetiniz var mı? Sendikalara bakışınız nasıl?
Ben kişisel olarak geçmişte sendikaların yönetiminde görev aldım. Sendikalar demokratik toplumların olmazsa olmaz örgütleridir. Türkiye’de sendikal yapılaşma 90’lı yılarda başlamıştır. 2000’li yıllarda asıl sendikacılık faaliyetlerinin başladığını söyleyebiliriz.

SENDİKALAR, SİYASİ PARTİLERİN ARKA BAHÇESİ DURUMUNA GELMİŞTİR!

Ancak şu an geldiğimiz noktada sendikal faaliyetler, siyasi faaliyetlerin arka bahçesi durumuna gelmiştir. Bunu hem kendimiz gözlemliyoruz hem de konu hakkında yapılan akademik çalışmalar ve araştırmalar bunu doğrulamaktadır. Derneğimiz tarafından geçen yıl yapılan Eyfor 2 sonuç bildirgesine baktığımızda da bunu görüyoruz.
Biz EYUDER olarak, hiçbir zaman sendikaya dönüşmeyeceğiz. Çünkü günümüzde sendikal etkinin güç ve güven kaybettiğini görüyoruz. Sendikaların siyasallaşması ile birlikte, taraf olarak ortaya çıktıklarını gözlemliyoruz.
Peki bu durumdan sendikalar nasıl etkilenecek?
Sendikalar etkilerini kaybediyor artık. Yeni oluşuma ihtiyaç var.
Son zamanlarda yeni bir sendika daha çıktı. Daha ilk çıkışta belli bir grubun, cemaatin tarafı olarak algılanıyor. Şu anda Ak Parti’nin, CHP’nin, MHP’nin … Cemaatin Sendikası olarak ortaya çıkıyorlar. Biz de soruyoruz; Eğitimcinin sendikası hangisi? Diye…
Seçim dönemlerinde dikkat ederseniz sendika bitiyor, seçim faaliyetleri başlıyor. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün.

ÖRGÜTLENMEDE “MESLEK ODASI” MODELİ

Biz burada yeni bir tartışma açıyoruz ve yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyoruz. O da “Meslek Odası” şeklindeki yapılanmadır.
Seyyar satıcıların, eczacıların, doktorların, avukatların meslek odaları var, aydın kesim olan bizlerin bir meslek odası yok.
Sendikalara karşı değiliz, Yanlış anlaşılmasın. Sendikalar devam edecektir, etmelidir. Ancak biz eğitimcilerin ortak sorunları için tek bir çatı altında faaliyet gösterecek ayrı bir yapı olan “meslek odası” yapılanmasını savunuyoruz.
Sizin siyasi düşünceniz, dernek olarak belli bir ortak amacınız yok mu?
Dernek yapılanmamızda tek siyasi görüş ve akım yok. Bize herkes üye olabilir, katılabilir. Akademik çevrelerde hocalarımız bizi “Mevlana Derneği”ne benzetiyorlar. Çünkü hem üyeler, hem yönetimde çok farklı görüşler mevcut. Bizim tek felsefemiz ve sloganımız var; İşimiz eğitim, gücümüz eğitim.
Ama İlk yıl gerçekten sıkıntı çektik. Herkes aynı soruyu sordu; Hangi görüşü savunuyorsunuz? Kimlere yakınsınız?
Bakınız bu soruyu canlı yayında TRT spikeri soruyor. Sizin yakın durduğunuz bir kesim var mı? Diye.
Biz dernek olarak tablodaki renklere bütün olarak bakıyoruz. Renkleri tek tek incelerken büyük resme uyumuna ve oluşan tabloya bakıyoruz. Bireysel renklerin tabloyu renklendirdiğini düşünüyoruz.
Son bir yıllık dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nda “Yeniden yapılanma” adında ne gibi değişiklikler oldu? Bu değişimin olumlu-olumsuz yanları nelerdir?
Bakanlıktaki yeni yapılanma ile ilgili, önce şu soruyu sormak lazım. “Böyle bir yapılanma gerekli miydi?”
“Evet gerekliydi”. Herkesin kabul ettiği bu.
Şimdi diğer soruyu soralım: “Yeniden yapılanma düzgün yapıldı mı?”

BAKANLIKTAKİ “YENİDEN YAPILANMADA” EKSİKLER VAR

Biz bu konuda önemli eksikler olduğunu düşünüyoruz.
Bazı çalışmalar devrimsel nitelikte yapıldı. Bakanlığın bütün hafızası alındı, havuza atıldı. Bence en önemli eksiklikti bu. Bu değişim başka türlü de yapılabilirdi. Zamana yayılabilirdi. Mesela.
Aslında daha önce başlamıştı bu yapılanma hazırlıkları bilindiği gibi. Daha önce karar alınmıştı. Uygulanmamıştı. Ancak bu yapılanmayı Sayın Ömer Dinçer uygulamaya koydu.
Ancak maalesef farklı yöne çekildi. Bakanlığın tüm kadrosunu bir anda tepe taklak ederseniz, alanda tecrübesiz bürokratlara bakanlığın teslim edildiğini düşünüyoruz.
Ayrıca yine Bakanlık teşkilatlanmasının çoğunun henüz oturmadığını, Bakanlıkta birbirinden bilgi saklayan bürokratlar olduğunu, Bazı Grup Başkanlarının işini şefler, Bazı şeflerin işini Grup Başkanlarının yaptığını görüyoruz. MEB merkez teşkilatında tam bir koordinasyon sağlanamadığını ve bugün geldiğimiz noktada bürokratların çoğunlukla politika üretemediklerini de düşünüyoruz..
O zaman insanlar soracaktır: Bunu niye yaptınız? Diye.
Havuza çekilen yüzlerce bürokrat neden devre dışı bırakıldı? Farklı bir şey olamaz mıydı?
Bakanlıktaki üst düzey atamalar nasıl yapıldı?
Bunun aslını bilemeyiz. Dışa yansıyan, bizzat, belli gruplardan CV’ler toplandı. Müsteşar ve Sayın Bakan bizzat bu kararları aldılar. Çeşitli referansların da etkili olduğu söyleniyor.
Sadece CV üzerinden seçerseniz olmuyor.

BAKANLIK HATA YAPMAYA DEVAM EDİYOR

Bakanlık hata yapmaya devam ediyor. İl milli eğitim atamaları ve ilçe milli eğitim görevlendirmeleri bunun göstergesidir.
Sayın Bakan ilk göreve başladığı dönemde biz de dernek yönetimi olarak kendisine hayırlı olsun ziyaretinde bulunduk. Ayrıca kendisine bir rapor sunduk. Bu yapılamayı görüşmüştük. Özellikle görevlendirmelerden rahatsızlığımızı iletmiştik. Kendileri de bu konuda aynı görüşe sahip olduğunu, görevlendirmelerin yakın zamanda son bulacağını ifade etmişti.

“GÖREVLENDİRME” SORUNU BİR TÜRLÜ ÇÖZÜLEMEDİ

Ancak bu tür görevlendirmeler çözülme yerine farklı sorunlarla karşımıza çıktı.
Şartları tutmayanlar İl Milli Eğitim Müdürü ve İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak görevlendirildi. Bu görevlendirmelerin bu şekilde yapılması güven sarsıcı olmuştur. 5 yılık öğretmeliği olmayan bir kişinin il milli eğitim müdürü olarak gönderilmesinin nasıl bir açıklaması olabilir ki.
Bizzat Sayın Bakanımızın katılımıyla gerçekleştirilen Ulusal öğretmen yetiştirme stratejisi çalıştayında bu konular konuşuldu. O zaman bizzat Sayın Bakan, MEB’de aday öğretmen olarak göreve başlayan bir öğretmenin il müdürü oluncaya kadar hangi kariyer basamaklarından ne şekilde geçeceği belli olacak demişti.
Ama uygulamaya geldiğinde eğitim alanında yüksek lisans- doktora yapmış, yıllarca müdürlük görevlerinde bulunmuş yüzlerce yönetici adayı devre dışı bırakılarak yukarıda ifade ettiğimiz gibi vasıfsız nitelikteki kişiler il müdürü olarak görevlendirilmiştir. Bu durum aynı görüşe ve gruba sahip eğitimciler arasında dahi güven sarsıcı olmuştur.
Bu günlerde Bakanlıkta belli grup başkanlarının görevlerinin değiştirileceği, bazı il müdürlerinin görevden alınacağı, ilçe müdürü görevlendirmelerinde yap-boz uygulamalarının yapıldığı belirtiliyor. Bunu nasıl anlamak lazım? Bakanlık bu görevlendirmelerde yaptığı hatayı anladı da düzeltmeye mi çalışıyor?
Grup başkanlığı değişikliği bazı medyanın gündeminde. Sayın Bakan bazı görevlendirmelerin uygun yapılmadığını belki de görmüştür. Kulislerde 8-9 grup başkanından söz ediliyor. Ben şahsen bu saatten sonra yapının çok fazla değişmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü görevden alınan grup başkanlarının yerine kimler nasıl alınacak? Önceki alımlardan çok farklı bir şeyin olmayacağını düşünüyorum.

BAKANLIKTA; BİRBİRİYLE MÜCADELE EDEN, KUYUSUNU KAZAN BÜROKRATLAR VAR

Mesele, 9 grup başkanının yerine yenilerinin atanmasıyla halledebilecek mi? Bugün birbiriyle adeta mücadele eden bakanlık bürokratları var. Ayrıca milli eğitim yapısından haberdar olmayan bürokratlar var. Okulun son haftasında eğitim yöneticilerineseminer koyan bir bakanlıktan söz ediyoruz. Okulların son haftasında yönetici ve öğretmenlerin başlarını kaşıyacak vakitleri yokken kimler bu seminer çalışmalarını koydu? Yine İl müdürleri atamalarında da aynı düşünüyorum. Neyi değiştireceksiniz? Şartları tutmayanları nasıl atayacaksınız?
Taşra Teşkilatı yapılanması ve rotasyon konusu da şu sıralar gündemde. Bakanlık taşra teşkilatı normları ile ilgili “artırma” gayesinde sanırım. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Derneğimizin ve benim bu konulardaki duruşu net. Eğer siz bu adımları belli kişilere kadro vermek için yapıyorsanız, ki uygulamalar öyle gösteriyor, bunu tasvip etmiyoruz.
Aslında burada MEB tarihi fırsatını kaçırıyor.”Ben yaptım oldu” mantığı ile hareket ederseniz kaybedersiniz. Bu tür adımlar size karşı olan güveni sarsar. Moraller bozulur.
Şube müdürlüğünde kriterleri belirle, sınavı aç, mülakat yap, ata. Atama yaparken, Bu A partisine mensup, Bu B Sendikasına üye, Bu şucu, Bu bucu diye atama. Siz böyle yaparsanız, aynı grup içindeki kişileri bile küstürürsünüz. Bugün geldiğimiz nokta budur.
Sayın Dinçer gelince gerçekten bir büyük heyecan vardı. Yılardır çalışmaları yapılan meşhur “Yapılanma” sayın DİNÇER sayesinde uygulandı. Fakat gelinen noktada bu heyecanın yitirildiğini düşünüyorum. Bazı kriterlerin değişmesi gerekiyor. En büyük sorun “güven”. Yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor.

BÜROKRASİ VE SİYASİLER BAZEN DİLİNİ TUTMAYI BİLMELİLER!

Bir de son dönemde öğretmenlerin niteliğine yönelik söylemler var. Bu konuda ilgili-ilgisiz önüne gelen konuşmaya başladı. Bakanlığımızın bu konuda çalışmaları var. Ancak süreç yanlış yönetiliyor bence. Bu şekilde yapılan açıklamalar ve değerlendirmeler öğretmenlerin moralini bozmakta. Öğretmenleri kenara itmektedir.
Öğretmenlerimizin moralini ve motivasyonunu yükseltmek bazen söylemle, bazen de susmakla olur. Bürokrasi ve siyasiler bazen dillerini tutmayı bilmeliler.
Son olarak küçük bir konuyu da burada ifade etmek isterim. Öğretmenlerimizin kendilerini geliştirmek için önünün açılması gereklidir. Kaliteyi artırmaya sağlayan çalışmalara yer verilmelidir. Bugün öğretmenlerimizin yüksek lisans ve doktora yapmalarının önünde bir takım engeller ortadan kaldırılmalıdır. Şu anda her hangi bir bilimsel organizasyonda bildiri sunacak öğretmenin ek dersi kesiliyor, masrafları artıyor ayrıca yöneticisinin kaprisine maruz kalıyor. Bakanlık bu konuda gerekirse bazı kriterler koyabilir. Mesela herhangi bir bilimsel etkinliğe çalışmasıyla katılmak isteyen, bildiri sunmak isteyen öğretmenlerimiz bu süre içerisinde görevli izinli sayılmalı, yolluk ve yevmiyeleri verilmelidir. Bu bireysel gelişim açısından hizmet içi eğitimden daha etkili ve daha ucuz yatırımdır diye düşünüyorum. KAYNAK :TurkiyeEgitim.Com

Güncelleme Tarihi: 02 Temmuz 2012, 00:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER