Başakşehir'deki İbn Haldun Üniversitesi kampüsünde yapılan 1. Lisansüstü Mezuniyet Töreni'nde konuşan Selçuk, mezun kelimesinin çok üzerinde durulmaması gerektiğini ifade ederek, hiçbir zaman mezun olmanın söz konusu olmadığı bir dünyada yaşadıklarını söyledi.
İddiası, cesareti, hayalleri olan bir üniversitenin mensuplarıyla olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Selçuk, "Burada bir medeniyet çekirdeği görüyorum.
Bu medeniyet çekirdeğinin büyümesi elli, yüz, iki yüz sene sonra bir çınar gibi inkişaf etmesi noktasında bir ana da şahitlik ediyoruz. Uygarlık denildiğinde sanki sadece belli ülkelerin sınırları içerisinde olanlar ve onun dışında kalanların tamamının ikincilleştirildiği ya da ötekileştirildiği bir uygarlık anlayışı söz konusu.
İşte tam da bu manada İbn Haldun Üniversitesi bu ötekileştirme çabasını nasıl yok eder, ötekileştirmenin ötesinde bir birleştirme, vahdete ulaştırma noktasında bilgiyi nasıl aracı kılar şeklinde bir bakışa ihtiyacımız var.
Bakan Selçuk, amaç ve aracın birbirine karıştığı dünyada mezunların yeni bir amaç tazelemesine ve bakış açısına ihtiyacı olduğunu söyledi.
Refah yükseldikçe çevre kirliliği artıyor
Dünyadaki büyük ekonomik krizleri en büyük üniversitelerde eğitim alanların çıkardığını anlatan Selçuk, şöyle devam etti:
Refah yükseldikçe çevre kirliliği artıyor. Dünya tarihinde ilk kez obezite ve açlık aynı anda tavan yapıyor. Bilimin, teknolojinin gücü arttıkça ölümün gücü artıyor.
Dolayısıyla bugünkü bilimin neye hizmet ettiği ve sermayenin güdümünde bizi nereye doğru ittiği konusunda bir sorgulamaya ihtiyacımız var. Bilginin yıkayıcısı olarak ahlakın devreye girmediği bir durumun etik sorunlara yol açacağını da garanti etmesi söz konusu olabilir.
Bilgi eğer bir ahlak telakkisine oturmazsa ve hizasını bir etik nosyondan almazsa tümüyle insanlığın hayrına, çıkarına değil, tümüyle zararına olduğunu rahatlıkla gündeme getirebilir.
Eğitimin dışarıdan içeriye doğru olagelen bir süreç değil de içeriden dışarıya doğru hareket eden bir süreç olduğunu unutmamak lazım. Çünkü dışarıdan müfredatlar, kitaplar, dersler yoluyla sürekli olarak propagandist bir tarzda verilen eğitimsel içeriklerin, aslında insan ruhunu toksik bir etkiyle nasıl bozduğunu, çürüttüğünü çok net bir biçimde görüyoruz.
Mezunlara tavsiyelerde bulunan Selçuk, özgeçmişlerinin üzerinde çok fazla durmamalarını ve kendilerine bir özgelecek yazmalarını önerdi.
Selçuk, evrenselle yerel arasındaki dengeyi kurmanın önemine değinerek, "Evrensel bir çıkışa ihtiyacımız var. Evrensel bir çıkış olmazsa milli bir çerçeve kurulamaz.
Çünkü eğitimin mesajı, mana çerçevesi insanadır. Mesajı insan olan her şey önce evrensel olarak kurgulanır, onun arkasından kendi toprağının milli boyası ile boyanır ve gayet güzelleşir ama bu evrensel çıkış, bizim bugün küresel anlamdaki dünya vatandaşı olmak gibi bir anlama da gelmiyor. Çünkü neye dünya dediklerini sorgularsak ben onun vatandaşı olup olmamayı sorgularım.